“… Etrafında herkes şaşkına dönmüş, yollarını şaşırmış ve bundan seni sorumlu tutarken, sen kendi tuttuğun yoldan ayrılmaz ve başını dik tutabilirsen… Eğer beklemeyi bilir ve beklemekten yorulmazsan… Başkalarını seni aldatırken sen yalanla iş görmezsen veya onlar senden nefret ederken, sen nefret etmeye yanaşmazsan ve bütün bunlara rağmen fazlasıyla iyi görünmez ve fazlasıyla hakimane konuşmazsan…”
Merhaba
R.Kipling, “If (eğer)” isimli şiirine “rüya görebilirsen, fakat rüyalarının esiri olmazsan…” diye sürdürüyor. Yukarıdaki satırları ekteki duvar yazımda görebilirsiniz. Onbeş yıl önce soğuk bir Mart sabahında sahra gücüne moral vermek için yazmışım.
Yazının tepesine de 1967 yılında Menemen’deki deneme ve uygulama çiftliğindeki stajımızın bir öğle yemeğindeki görüntüyü eklemişim.Bu yazımı 28 Nisan 2009 günü Çeşme-Çatı’da yazıyorum ve otomatik olarak 4 Mayıs pazartesi günü Üniversitedeki sunumum bittiği anda (saat 12.00) yayınlanmış olacak.
Neden bu yazı; neden bu fotoğraf ?
Dün gece rüyamda yine sevgili Lâtif’i gördüm. Soyadını değiştirmiş. Ne demek istiyor acaba ? Sevgili Hayrettin’in gönderdiği 1993 yılın ait videokaydını bir kez daha izledim. Bu etkilenişle kırk iki yıl önceki yandaki fotoğrafa gittim. Kızgın mı bakıyorum acep ? Staj altı ay sürüyor. Çiftlikte. Sabah erken kalkıp zorunlu tarımsal işleri yapıyorum. Örneğin on karık domatesi dikmek gibi. Daha sonra çay ocağını açıyorum. Hafta sonu eve dönerken cebimde üçbeş kuruş oluyor. Evliyim ve oğlum Ümit bir yaşında. İçim pır pır ediyor. Başarılı olmak zorundayım. Biliyor musunuz; fakülte ilk sınıfta nişanladıktan sonra hiçbir dersin sınavına iki defa girmedim. Sınıflarımı hep birinclikle geçtim; fakülteyi birincilikle bitirdim. Sonraki tüm sınavlarımı hep bir defada geçtim. Buna ehliyet, doktora ve doçentlik sınavları da dahil. Belki de rahmetli babamın sahip olduğu bir lokmayı sevgili Nezuş’la paylaşmaya gönülden razı oluşunu yarattığı mihnet ya da sorumluluk bilinci olsa gerek temelinde yatan.
A.Lincoln der ki “Ben yapacağım herşeyi vicdanıma danışır ve sonra tereddütsüz harekete geçerim. eğer başarılı olursam zaten kimse bir şey söylemez. Başarılı olamazsam, o zaman gökten bütün melekler yere inseler, yine beni savunamazlar“. Çok doğru söylemiş.
Bu nedenle bugün Üniversitedeki konuşmamın bir yerinde “başarımın formülü“yle genç arkadaşlarıma bir mesaj iletmeye çalışacağım. O formülde başarının üç boyutuna odaklanacağım. Bu boyutlara iki kaynaktan enerji aktarmaya çalışacağım. Bu çabaları dört alanda etkili kılmalarını isteyeceğim.
Sonuçta “ON-ES“le özgünlüklerini korumalarını isteyeceğim. Beş sene önceki ilk konuşmamda da aynı konuya değinmiştim. Ne yaparlarsa yapsınlar seslerinin ve adımlarının güçlü olmasını isteyeceğim. Hayatta herşeyin doğrudan satış ya da satışa destek eylemi olduğunu söyleyeceğim. Sözlerimi tamamlarken her birinin birer öyküsü olmasını, ya da daha doğru ifadeyler herbirinin birer öykü olmasını isteyeceğim. Bu yazı yayımlandığında tüm bunları söylemiş olacağım.
Bakalım bu kez ne tür izler kalacak…!
Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.
Yolunuz hep aydınlık olsun.
Öykücü (mustafa@copcu.com)