“… Seni ayakta tutmaya yetecek denli güzelliklerle dolu bir yaşam sürmeni diliyorum. Aydınlık bir bakış açısına sahip olmana yetecek denli güneş diliyorum. Güneşi daha çok sevmene yetecek denli yağmur diliyorum…”
Merhaba
“Yetecek denli” ilk anda aklıma “denge“yi getiriyor. Sanki sevinçlerle hüzünler arasındaki “sıfır dengesi” gibi; “GAT” dünyasındaki “vermek/almak” dengesi gibi…
Yarın Çeşme’den ayrılıp “Anadolu Turnesi“ne çıkacağım. Öylesine doyumlu bir hafta geçirdik ki binlerce şükür Allahım. Kimi zaman mutluluğun hazzı “Tristeza/Hüzün” gibi doldu gözlerimize. Hüzün bu kadar mı güzel olabilir ! Nedense hüzün sözcüğü ve uyardığı duygular beni alıp Japonların ay ışığını seyretme toplantılarına, samurayların kiraz çiçeklerine bakıp da görevlerinin zirvesindeyken intihar etmelerini götürdü ruhumu. Tıpkı bunlar gibi sabahın erken saatlerinde, henüz güneş doğmadan kuşların cıvıltılarıyla oluşan müziğin doyumunu birlikte yaşadığımız anlarla ürpertiyor bizi bu doyumsuz Çeşme güzellikleri. Hele bir de İrem’in dün çatıda “abicim”leriyle dolu şarkı mırıldanmaları, yeşil keçeli kalemi daha bir özenli kullanışı…
Yazıma girişte kullandığım dilekler “Abojinlerin Duası“ndan alınma. Bu dilekler 16 Ekim 2008 de Antalya’da, yirmibeş yıla veda etmeden birgün önceki Baltaş hocamın tüm gruba öğretisini kapatırken söylediği yerlilerin duasına çok benziyor. Devamını yazımın sonunda vereceğim.
Yazımın içeriğinde bu haftama anlam katan, gözlerimizi yaşartan, sevgilerimizi katlayan, algılarımıza ince ayar getiren bir yazıdan alıntılar yapacağım.
“… Yaşam hepimize belli süreçler için farklı roller yüklüyor ve hepimiz bu rolleri bazen başarı bazen yenilgileriyle oynuyoruz…”
Ne kadar doğru ve içten. Bu nedenle , “başarımın formülü“nde eşitliğin sağ tarafında tek başına yer alan “10 S” e, “3D” nin “2P” ile güçlendirilmiş eylemini “4H” kaynaklarıyla ulaşırken yapmaya çalıştıklarımın, yaptıklarımın, yaptığımı sandıklarımın, yapabilmeyi istediklerimin ayırdına varmaya çalışarak, çoklukla “MKLs from MMs” kısaltmasıyla daha çok öğrenmeye, gelişmeye, değişmeye çalışırım. Seçtiğimiz ya da seçtiğimizi sandığımız ve belki de bize baştan biçilmiş olan rollere girerek iyi niyetle eyleme geçtiğimiz süreçlerin sonuçlarında yenilgiler varsa ve bu yenilgiyi algılayışım içe dönükse ben, o anki cesaretimin düzeyine göre çevreme, aileme ya da sadece özüme dönük olarak bir değerlendirme yaparım. Bunun başına da “My Key Learnings from (by) My Mistakes / Hatalarımın Temel Öğretileri” yazarım. Evet anahtar kelime “yazmak”.
Yukarıdaki kırmızının devamında öylesine içten bir güzellik paylaşımı var ki Allah hepinize çocuklarınızdan nasip etsin. Bir yaş günü kutlamasının gönüllü duygu paylaşımında satırlar diyor ki
“Mesajlarınızda vurguladığınız gibi, güzel değerleri, iyilikleri koruyabilmek, sürdürebilmek ve aktarabilmek, AİLE‘nin önemini ve bütünlüğünü her zaman yaşatabilmek hepimizin önceliği olmalı. Copcu soyadını paylaşmak hepimize hem belli görevler yüklüyor, hem de hayatlarımıza pek çok güzellikler katıyor. Ama sanıyorum ki, bu güzelliklere gelinebilmesi bu güne kadar bu soyadına Dörtbudak‘ların, Yeni‘lerin, Demir‘lerin ve Varol’ların da karışmış olmasından ileri geliyor. Hepimiz, çok büyük bir AİLE‘yiz ve biliyoruz ki arada ne kadar mesafeler olursa olsun kalplerimiz birlikte atıyor…”
Bu kadar mı güzel olabilir ! Haziran 2005 de grevden dolayı korkularımın hakim olduğu bir nikah sırasında konuklara izlettirdiğim “Copculaşma” filmindeki mesajlarıma inancın yansımasını beş yıl sonra böylesi içten duyabilmek bizi bu denli mi etkileyebilirdi. Müteşekkiriz. Güzellikleri paylaştırırken oluşumu sağlayan taraflar bu kadar güzel mi bütünleştirilebilirdi.
Aborjinlerin duasının devamını yazıp başarı formülümü açıklayarak yazımı bitireceğim.
“…Ruhunu canlı tutmaya yetecek denli mutluluk diliyorum. Yaşamındaki en küçük zevklerin daha büyükmüş gibi algılanmasına yetecek denli acı diliyorum. İsteklerini tatmin etmeye yetecek denli kazanç diliyorum. Sahip olduğun her şeyi takdir etmene yetecek denli kayıp diliyorum. Son “Elveda“yı atlatmana yetecek denli “Merhaba” diliyorum…”
Şimdi kısaca “Başarı Formülü“mü açıklıyorum. Bu formülü kırk yılın birikimleriyle damıttığım (penguanvari/ yarısı siyah yarısı beyaz) tek bir sorunun yanıtı olarak hazırladım.
O soruyu çok kereler yazdım “Şu GAT dünyada MASlaşmak için RAW mısınız ?” Anlamı da net,
- Bu dünya al gülüm ver gülüm dünyası (GAT/Give And Take). İsteklerine kavuşmak için, başarı olmak için, hedeflerine erişmek için “neleri vermeye hazırsın ?”
- Muhtaç olduğun kudret sen de mevcut. Başka yerlerde birşeyler arama. Önce kendine bak; kendini tanı. Hedefini ortaya koy ve buna erişme çabalarına, vermeye hazır olduklarına bakarken kendine yine şu üç soruyu sor:
- 1.Neleri iyi yapıyorsun; seni sen yapan, seni biricik kılan ne ? Herbirimizin mutlaka bir diğerinden daha iyi yaptığı bir şey vardır. Senin iyi olduğun alan ne ? Bunları daha çok yapmanın yolunu bul ve eyleme geç (MAS‘ın “M” si / More:Daha çok) ve (And)
- 2.Yapmakta zorlandığın şeyler ne ? Neler seni yoruyor, üzüyor, sıkıyor, zorluyor, enerjini tüketiyor ? İşte bunları
- 3.Daha farklı, daha kolay, daha becerikli yapmanın yollarını bul ve kullan; akıllı ol, becerikli ol, kurnaz ol (Smarter/Daha akıllı).
- Böylece yukarıdaki üç aşama ile MASlaş… Peki bu kadar kolay mı ? Bunun için de penguenvari sorumun son kavramında kendini sorgula.
- Kendine de ki “RAW mısın ?”. İster bu sözcüğü elmas olmazdan önceki karbon/kömür olarak düşün kendini; istersen mamul madde olma yolunda bir “cevher” olarak bak iç dünyana, Ben “cehver”i yeğlerim ki süreç kısa olsun.
- Bunun için de kendine amaca uygun diğer üç temel soruyu sor. Bu soruları önce aklına, sonra yüreğine (veya ruhuna) ve en sonunda da ellerine sor. Kendine de ki ;
- 1. Ben bu işe hazır mıyım (Ready) ? Aklım hazır mı ? Bilgim yeterli mi ? Öğrenme yolculuklarım nasıl gidiyor ? Bu akıldır; bu yapıdır; bu yapının anatomisidir.
- 2. Hemen ardında da yine kendine sor bakalım “Ben bu iş için yetkin miyim (Able)?”. Beceri ve yetkinliklerim beni amacıma ulaşmada yetecek denli etkili olacak mı ? … Bu yürektir. Bu sistemdir. Bu sistemin fizyolojisidir. Ve en önemli soru geliyor
- 3.”Ben istekli miyim (Willingness) ?”. Bu niyet ve zihniyettir. Bu yapı ve sistemin eyleme geçme halidir; bu aynı anda sesinizin yanında sessizliğinizin sesidir; bu tavırdır; tutumdur. İşin esası budur. Bu üç sorunun içindeki ikişer üç soruyla yanıtlanmış şekli sizi tatmin ediyorsa o zaman başarı formülümün açıklamasına geçebilirim.
Bu yazımın ekinde verdiğim tek slaytı süsleyen fotoğraflarda bir düzine “Copcu“yu oluşturan sevgililerin kimi kritik anlarındaki mesajları, binlerce şükürle gizli. Allah hepinize çocuklarınızdan benzer güzelliklere sahip olmak nasip etsin. Şimdi formülümü açıklayayım.
- “3D /Three Dimensions of Success: Başarının Üç Boyutu”… D1 (Determination/Kararlılık) : Kurum ya da birey kararlı olacak. Kararlılığını varmak istediği hedefi SMART‘ik kılarak gösterecek. Bu hedefi yazarak ve paylaşarak taahhüt haline getirecek. Yoksa önce oku atıp sonra gidip okun saplandığı yere bir yuvarlak çizip de oraya “12” yazmayacak. Böylece kararlılığı ile MASlaşmayı gösterecek. D2(Discipline/Disiplin): Kurum ya da birey kararlılıkla varmak istediği, taahhüt haline getirdiği eylemi için bir sistem ortaya koyacak. Süreci saptayacak. Yolunu çizecek. Milton’un Beygiri gibi kimi zaman yoldan küçük sapmalar olduğunda doğru yolu bulmasında yardımcı olabilecek başarı yandaşları olacak. D3(Dedication/Adanmışlık): Birey inancını gösterecek inancını eyleme dökecek. Adanmışlığı daha çok askerlik ve dini cemaatlerde görebilirsek de burada başarı için çok önemli.
- Başarının bu üç boyutu iki kaynaktan gelecek enerji ile beslenmeli. Bunlar da “P1/Patient; P2/Persistent: Israr, sabır, inat, metanet“. Başarının üç boyutunu destekleyen enerjin ne kadar ? Bu konudaki “tutku“n birazcık eza , cefa çekme pahasına da olsa yetecek denli güçlü mü ?
- Bu iki enerji kaynağıyla başarının”10S” ine erişme yolunda “6” düzeyine eriştin. Peki tüm bu çabaları dört kanalla uygulamaya aktarabilecek misin ki “10S” olsun ? Bunun için de formülüme “4H” ekledim. Bu kavramın ana kaynağını da 1950 lilerin ABD deki tarımsal atılımını anımsıyorum. Yeni dünyanın tarımsal atılımında emeklerin daha verimli olması için bakanlık “4H” projesini oluşturmuştu. Aradan on yıl geçtiğinde ülkemde de birebir benzer şekilde “4K” akımı başlamıştı. İllerin Teknik Ziraat Müdürlüklerine bağlı ayrı birimlerinde “4K” eğitimleri ve hatta deniz kenarlarında “4K” eğitim kampları kurulmuştu. Seksenli yılların başlarında ezeli rakip olan sınıf arkadaşlarım Hüseyin ve Cici Başkan’la Gümüldür’deki “4K” kampında ilk yaz tatilimizi yaptığımızı anımsıyorum. Her neyse ! Formülümde eylem kanalları ya da eylemleri etkinleştirme düzeyleri olarak ithal malı “4H” lerimi de açıklayayım. Bunlar;
- 1. H1/Head (Akıl): He ne yapacaksan aklınla yap; beyin gücünü çalıştır. Akıllı ol.
- 2. H2/Hearth (Yürek): Yapacaklarına yüreğinin gücünü de kat; duyguları ihmal etme; duygusallıktan çekinme.
- 3. H3/ Hand (Emek): Düşünüp çerçeve çizdiğin ve duygularınla yön verdiğin yapacaklarını emek olarak ortaya koyarken avuçların terlesin; alnından akan terleri silen avuçlarının içinde emeğinin nasırları oluşsun ki
- 4. H4/ Health (Sağlık): Yaptığın her şey sağlık için olsun; sağlıklı olsun;sağlığa hizmet etsin. İşinin, işimizin, ilişkilerimizin dünyasına sağlık katsın.
- Ve şimdi formüldeki eşitliğin sağ tarafında tek başına duran “10S” in açılımına geleyim:
- 1 ve 2/S1-S2 / Self Style (Özgün Tavrın): Yaptıkların seni anlatsın; seni yansıtsın. sen geri döndüğünde “buradan AZM geçmiş desinler“. İzin kalsın. Peki bu nasıl olacak ?
- 3,4 ve 5 / S3, S4 ve S5/ Strong Sound and Steps (Güçlü Ses ve Adımlar)la: Sesin güçlü çıksın; adımların güçlü olsun. Bastığın yer inlesin. Gücünün izi zaman ve mekanda çınlasın dursun. Bunun için müşterinin (ya da yaşamın) gözlerinin içine bakmalısın. Haykırırken gülümsemelisin ve asıl önemlisi kendinden emin duruşunla ve çoşkunla yaşam büfesinde sırada kaldığını göstermelisin. İlk “5S” le ortaya koyduklarında sesin kadar sessizliğin de çok önemli. İşte tam bu noktada beden dilinin pronografik anlatımı olan “Bursa’lı Terzi Sadık“‘ın gecenin bir yarısından sonra İstanbul’da başına gelenleri, kör dilencinin arkasından seslenişini hep anımsa. Peki bunları ne için yapacaksın ?
- 6,7 ve 8 /S6,S7 ve S8 /Sustainable Sales and Supports (Sürdürülebilir Satış ve Destekleri) için bunca çaba. Önce şunu kabul edelim ki yaşam büfesinde self servis olan başarılara erişmek için sıraya girmekle başlayan serüven, sırada kalmakla sürecek ve sırada önce geçme gayretleriyle zirve için, zirvede sürüp gidecektir. İşte bunların tümü ya doğrudan ya da dolaylı satış ve/veya satış desteğidir. Hayatta herşey satıştır. Şu an yazdığım bu satırlar bile sizlere başarı formülümü satma çağrımdaki satışın ta kendisidir. Belki de formülün ortasını geçtiğim andaki ilk “S” in açılımı olan “Sürdürülebilirlik“, işin can alıcı (ya da can verici) noktasıdır. Sürdürülülebilirlik’in kulakları çınlasın Xavier dostumdan “The EVE Project” vesilesiyle öğrendiğim iki boyutu da çok anlamlıdır benim için. Dikey düzlemde “regularity/düzenlilik” ve yatay düzlemde de “continuity/süreklilik” le sürdürülebilir kılmanın ne denli zor olduğu ortadadır. Çağlayanın birkez gürlemesi gibi olmayacaktır eylemler; suyun taşı delmesi gibi sürekli bir akış içinde olacaktır. Hele bir de gerçekten SMART‘ik va yazılı satış çağrınla taahhüt olarak ortaya koyduysan, paylaşıma açtıysan, Kurtvari satış tekniklerinden sıyrıldıysan, herkesin gözü kulağı senin üzerinde ise görelim bakalım “yetecek denli” inanca, dirence sahip misin ? Peki tüm bu “8S” i yaparsan ne olacak abicim, ortaya ne çıkacak ? Böylece…
- 9 ve 10 / S9 ve S10 (Success Stories/Başarı öyküleri)ni yazacaksın. Şimdi daha iyi anlıyorum ki herşeyin bir öyküsü var. Herşey öyküsüyle yaşıyor, satılıyor, gelişiyor. Öyküsü olan kazanacak. Öyküyü yazan, saklayan ve anlatan başarıda yer alacak. Kurum ya da kişinin akıl arşivindeki öykülerle önceki sekiz “S”in varlığı anlam kazanacak, değer taşıyacak. Bu nedenle blogumun başında “storyteller/öykücü” yazıyor. Öykü yazmak, anlatmak ve inançları güçlendirmek için SSTC ilk ve ikinci adım öğrenme yolculuklarını tamamlayan kişiler kişisel “strateji tuval“lerinde yeni öyküler için neler yapmaya hazır, yetkin ve istekli olacaklar ? Bunun için
- “Gönüllü Değişim” adına yeni söz verişleri olacak ve bundan böyle “katma değer yaratan yenilikçi programları (VIP/Value Innovation Programs) için, “GAT/MAS/RAW Üçgeni” için
- 1.Neleri yapmayacaklarına,
- 2.Neleri azaltacaklarına,
- 3.Neleri artıacaklarına ve
- 4.Neleri yeniden yaratacaklarına karar verip “kaizenvari” gelişmelerini sürdürüp yaşam büfesindeki sıranın önüne geçme yarışında “10S” i kanıtlayacaklar.
Buna “4H” düzeyinde inanıyorum ve öğrenme yolculuklarınızın hep aydınlık yollarda sürmesini diliyorum.
Öykücü