“… Ä°zmir’e Ä°rfan abiyi gönderirsen… Sadece eli silahlı olanlardan korkarsan… Buna raÄŸmen Florida’yı  yeÄŸlersen… KonuÅŸmalarında tahrik edip kimini kucaÄŸa oturtup kimine çapulcu dersen… Eski solcun bile dayanamaz seni inceden inceye eleÅŸtirmeye kalkarsa… Hâla efelenmeyi sürdürürsen Allah hepimizi hatalarından, baÄŸnazlığından, inadından, hoyratlığından kaçınılmaz olarak doÄŸacak tepkilerin gazabından korusun ki; Tunus, Mısır, Libya benzeri acıları yaÅŸamayalım. Bugün Miraç ve Allah dualarımızı daha bir dikkate alacaktır diye inanıyorum ve Allah sana ve grubuna akıl fikir versin, öfke kontrolun geliÅŸsin istiyorum. Ä°rfan abi Ä°zmir’den önce size uÄŸramalı ki Esad’ımsı yerli versiyonun türeyip ülkemi kahretmemeli. Tam bu satırları yazarken bir televizyon kanalı yarının programını veriyordu ve bir yazarı konuk edeceklerini söyledi. Yazarı tanıtırken de “Allah belanı versin brokoli” isimli kitabın yazarı dedi. Ä°lginç… Daha düne kadar yere göğe sığdırılamayan ve hatta bir profesörümüz tarafından bitki koruma pazarına dahi sokulan brokoli ne oldu da ÅŸimdi tu kaka oldu ? Bundan ders alacak mı acep “Gezi Parkı” ateÅŸlemesine neden olan gerginlik yaratanlar. Yoksa hâla yandaşın AVM si, depremden bile sakınmayan Ä°stanbul’u betonlaÅŸtıran gözü dönmüş para babalarının beklentilerini TOKÄ° ÅŸemsiyesiyle gerçekleÅŸtirme çabalarını sürdürecek mi ? kendisini denetimsiz otorite görenler…”
Merhaba
Haziran havası bile sevmedi ülkemde olanları. ÇeÅŸme’de hava soÄŸudu; Ä°stanbul’da “Gezi Parkı”nda hava ısındı. Hatay’a uzanan tepkilerde genç bir canı yitirdik.  Aklıma mukayyet olmalıyım. Rusya’da tanka çıkarak ünlenen, Çin’de tankın önünde duran, Ä°stanbul’da Toma’nın önüne dikilen, çözüm süreci yanında bu konuda da daha dik duran yavru muhalefetin yüzüne bakıyorum da ruhumun gelgitleri yüreÄŸimi yakıyor ana muhalefetin saÄŸ duyu adına sukuneti korumaya katkıları. Ä°nÅŸallah saÄŸ duyu galip gelir ve Miraç Kandili inancıyla bugün taÅŸsız, sopasız, alkolsiz ve gazsız bir protesto eylemi, grev etkisiyle de amacına ulaşır. Ä°nÅŸallah otorite inadından vazgeçer. Ä°nÅŸallah onun çevresindeki dalkavuklar ve yandaÅŸlar azıcık da olsa aklı baÅŸa devÅŸirme uÄŸruna, aklı selim tavsiyelerini etkin kılıp daha cesur olurlar. Umutluyum. GeleceÄŸi emanet ettiÄŸimiz gençlerimiz adına umutlarımı koruyorum; dualarımı artırıyorum.
Bu kez öykümü şimdi anlatacağım.
“…Bir prens saltanatını kaybetmiÅŸ, canını kaçarak kurtarmış. Nihayet müminlerin sultanına baÅŸvurmayı düşünmüş. O, birçok krallığa sahip olan bir sultandı; mutlaka kendisine idare edeceÄŸi bir devlet bağışlardı.
Yürümeye koyulmuÅŸ; fakat vasıta olmadığı zaman seyahat sonsuz gibi geliyor, her adımda daha fazla zorlanıyormuÅŸ. Bu nedenle, imparatorluk kapısına vardığında elbiseleri paçavra haline gelmiÅŸ, yüzü güneÅŸten iyice yanmış. Ä°yi bir izlenim bırakmasına yarayacak ÅŸeyler artık bir iÅŸe yarar durumda deÄŸilmiÅŸ. Bu haliyle içeriye girmesine izin vermemiÅŸler. Bu durumda bir iÅŸ, bir giyecek, bir koruyucu araması gerekmiÅŸ. Sonunda görüşme yapma iznini koparmış. Önemli bir yerin yönetimini elde edeceÄŸini düşünerek isteÄŸini sultana iletmiÅŸ. Sultan ona sadece şöyle cevap vermiÅŸ: “Sana yüz tane koyun emanet edeceÄŸim. Oreb daÄŸlarına git ve sürümü güzelce otlat”.
Prens bu teklife kızmış ise de belli etmemiş; yapacağı başka bir şey de yokmuş. İtaat edip koyunları otlatmaya başlamış. Fakat az bir zaman sonra hayvancıklar hastalanıp birbiri ardına ölmeye başlamış. Prens kendisine emanet edilen sürünün hesabını vermek üzere Sultanın huzuruna duruma isyan ederek çıkmış. Çünkü bu hastalığın kabahati kendisine ait değil diye düşünüyormuş. Bu sefer Sultan ona elli tane koyun emanet etmiş ama az zaman sonra koyunlar birbirlerini takip ederek uçurumun sarp kayalıklarından aşağıya düşüp telef olmuşlar. Prens olayı anlatmak üzere tekrar Sultanın yanına dönmek zorunda kalmış. Sultan sabırlı bir kişiymiş, kızmamış. Ona tekrar yirmi koyun vermiş. Ancak bu seferde gecenin birinde bir kurt sürüsü çitleri parçalamış ve koyunları boğazlamış.
Prens tüm cesaretini toplamış ve tekrar baÅŸka hayvan almak üzere sultana yalvarmaya gitmiÅŸ. Sultan yeniden kendisine on hayvan vermiÅŸ. Ancak, geçmiÅŸ deneyimler çobanın tedbirli olmasını saÄŸlamış. Artık sürüyü korumayı, gütmeyi, yönetmeyi iyi biliyormuÅŸ ve dördüncü senenin başında on koyun bin koyun olmuÅŸ. Böylece, zafer kazanmış bir ÅŸekilde, bu baÅŸarısı hakkında bilgi vermek üzere Sultanın huzuruna çıkmış. “Ä°yi” demiÅŸ Sultan, “Ä°ÅŸte benim kararım. Sana Tebristan’ın yönetimini emanet ediyorum. Git ve iyi bir yönetici ol”.
Bunun üzerine Prens şöyle demiÅŸ “TeÅŸekkür ederim. Ama niye daha size ilk geldiÄŸim gün benim saygınlığımı göz önüne almadınız ?. “Çünkü öyle yapmış olsaydım, Tebristan halkı ilk yüz koyun gibi çoktan ölmüş olacaktı”…”
BaÅŸka zaman olsa bu öyküyü bloguma almazdım. Nedense bana mesajı zayıf gelen ve deÄŸmez bir kıssa olarak gelmiÅŸti akademisyen K.Arslan’ın kitabında ilk okuduÄŸumda. Bugün ise aklımın kıvrımları arasında bir ağın içinde kıpırdanıp duruyor.
Önce bugün Prens kimdir ? sorusuna takılıyorum ve yanıtı kendimce buluyorum. Ãœlkemi Tebristan olarak görüp bizim prensin ilk yüz koyun yerine doÄŸruca bize kral yapıldığına inanıyorum. Onun daha o zamanlarda Oreb daÄŸları yerine bir gün olsun Gezi Parkı’nda dolaÅŸtığına, o havayı kokladığına ihtimal bile vermiyorum. Bu nedenle onun inatçı baÄŸnazlıkları elinde nice fırsatın heba olduÄŸuna üzülüyorum. Alkolle kaşımaktan çekinmeyen, yarayı azdıran tutumlardan dönüleceÄŸini umuyorum. Bugün kutsal bir gün ve onun için dua ediyorum: Allah ıslah etsin; akıl fikir versin; Ä°rfan abi bize gelmeden onlara bir uÄŸrasın diye dualarımı gönülden ediyorum.
Allah nice Gezi Parkı öğretilerinin Miraç Kandili kutsallığında, hep aydınlık yollarda sağlıkla ve kayıpsız geçmesi için yolunuzu hep aydınlık etsin.
Öykücü