“…Çevremizdeki ülkelerin hiçbirisinde bizim gibi gaza gelmeye müsait toplum yok (ARE)…Kriz miriz var mı, yok mu derken rakip sayısını azaltması, yeni dengeler oluşturması, yükseliş için zaman ve mekan yaratması, marka ve şirketleri ucuza satın almayı (!) sağlaması gibi nedenlerle “puslu havayı sevenler” için olsa ne yazar, olmasa ne yazar…Bize çok daha zeki insanlar değil; çok daha esnek ve çok daha eğitimli insanlar gerek ki; bu “Yeni insanlar” yapay zekanın algoritmalarını planlayıp…”
Bilişim Güç Birliği (1) / Seçim öncesi kahvaltı sohbeti
Merhaba
Günlük hayatımızdaki tüm teknolojik cihazlarda kullanılan verilerin tek bir kaynakta depolanması demek olan “Büyük Veri (Big Data)” acaba başımıza neler açacak ? Madem ki Atilla Yeşilada (1961 / İstanbul; http://atillayesilada.com/atilla-yesilada-hakkinda/ ) ya göre;
1.Büyük olamayanlar,
2.Çok yüksek verimlilikte çalışmayanlar,
3.Her an değişmeyenler ve
4.Yapay zeka ile dijitalleşmeyi üretim ortamına sokamayanlar on yıl içinde yok olup gidecek; o halde ne yapalım, nasıl yapalım da “ayakta kalalım, hayatta kalalım” ve bununla yetinmeyip “Büyüyüp, Gelişelim (DOD1:Do Or Die/Yapmazsan ölürsün)” ve kendi kulvarımızı yaratıp “Değişip, Dönüşelim (DOD2: Differentiate Or Die / Farklılaşmazsan Ölürsün)” de ölmeyelim ? Her iki aşamada da “Ölüm Korkusu” varsa biz bu deveyi gütmekten vaz mı geçelim ? Var mı böyle bir şansımız ? Bence yok. Hızımız yetmese de değişime ayak uydurmak zorundayız ve Jim Amcanın “Volan“ına bakınca gözümüz yemese de bir el atmaktan geri kalmayacağız. Küçük bir ivme için bile olsa elleri birleştirmek, güçleri birleştirmek ve “işbirliğini eşgüdümle etkinleştirmek” bence kaçınılmaz. Biraz gayret lütfen !
On gün sonrası için hazırlık yaparken önce 5 yıl, sonra 31 yıl geriye baktım. Bu geriye bakışlarda beni etkileyen, benim için özlü olan üç söz yine öne çıktı:
1.Ne kadar geriye bakarsanız o kadar ileriyi görürsünüz (Churchil);
2.Geleceğe uzanan noktaları geçmişe bakmadan birleştiremezsiniz (S.Jobs);
3.Bugün, dünden güç alarak yarınlara uzanır (D.C.Deniz).
Daha sonra bir şeyin eksik kaldığını hissettim. Tamam 5 yıl öncesinde, 2013 yılının bahar ve güzünde “Bilişim Sektörü”ne ait iki etkinliğe bakıyordum. Bu bakışta “Uykusuz Geceler” ile sektörde yaşanan yetişmiş eleman gücünün yetersizliğine yapılan vurguya dikkat çekiyordum. Otuz bir yıl önce, 1987 den verdiğim bir fotoğrafta ise farklı bir sektörden bir anının mesajlarını paylaşmak istiyordum. Ancak bunların hiçbirinde “Bilişim Sektörünün Güncel”leri öne çıkmıyordu. Sektörü etkileyen pazarın “Güncel Dinamikleri” neleri tehdit veya fırsat olarak görüyordu ? Bunu es geçmek istemedim. Ve… Beş gün öncesinde İzmir’de, İTO (İzmir Ticaret Odası)nın şemsiyesi altında TBD (Türkiye Bilişim Derneği) nin iki etkinliğine de bakmayı yararlı gördüm. Bu iki etkinlikten biri uluslararası idi ve daha çok “Bilişim ve Hukuk” etkileşiminde konu uzmanlarına dönük bir kurultaydı. Aynı konudaki beşinci kurultaydı. Bir yanda yetmişi aşan yaşım, diğer yanda bilişim sektörüne konuk olan yapım nedeniyle böylesi sofistike bir konuyu bir başka bahara bıraktım. İkincisine baktım. “1.İzmir Kobiler ve Bilişim Kongresi” adı sıradan gelse de amacını ve ana temasını sevdim. Kongre gerçekleşti. Kongre sonuçlarını, ortaya çıkan yol haritasını, alınan kararlar doğrultusuna eylem planını bulmaya çalıştım. Bulamadım. Gelecek ay İstanbul’da yapılacak olan “12.Bilişim Kongresi” için “verinin paraya dönüşümü” kavramını sevdim. Buradaki anahtar sözcük “dönüşüm” oldu benim için. Bu sözcükle zihnimin linkleri İzmir’deki Birinci Kongrenin ana teması olan “Dönüşümün Temeli İşbirliği” kavramının ortak sözcüğü oldu “dönüşüm“. Dönüşümün değişimden farkını forvet oyuncusunun kaleci olması ile futbol takımının beyzbol oynamaya başlaması arasındaki fark olarak anlatmaya çalışmıştım PLN grubuna Antalya’daki yıllık toplantıda. Beş gün önce İzmir’de gerçekleştirilen kongrenin amacı olarak da “Kobilerin Sanayi 4.0 a hazırlanması” sözlerini okuyunca bu kez aklımın arayışları “Uykusuz Geceler“den “Sanayi 4.0″ a uzandı. Bu arayışlarımda farklı görsellerin birbirini iteleyen süreçlerinde üç kişinin etkisi altında kaldım. Bunlar
1.Marmara Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Endüstri Mühendisliği öğretim üyesi olan Prof.Dr.Seniye Ümit Oktay Fırat (SÜOF; 1957);
2.Siemens Türkiye Gn.Md.Yrd. olan Ali Rıza Ersoy (ARE; Koçarlı, 1957) ve
3.Danışman ( GlobalSource Partners ve İstanbulanalytics) Atilla Yeşilada (AY; İstanbul, 1961) oldu.
Uzmanların sözlerine bakınca “Sanayi 4.0 ve Kobiler” için umutsuzluğum mu yoksa umutlarım mı arttı ? bilemedim. Hele bir de kriz miriz var mı yok mu tartışmaları içindeki ülkemin güncel koşullarında bu paradigma bana şu serzenişi anımsattı: “Ben sana hadımım diyorum, sen bana kaç çocuğun var ? diye soruyorsun”. Ya da kısa “Deve Öyküleri”ndeki mesajlar gibi:
Deveye sormuşlar “Neden boynun eğri ?“. Deve nasıl baktı bilmiyorum ama yanıtı kısa ve netmiş “Nerem doğru ki ?”.
Deveye sormuşlar “Yokuşu mu yoksa inişimi seversin ?” diye deve (bence kızgın bir bakışla) “Düz yolu gözünüz kör mü ?” demiş. Bu deve akıllıymış. Soruya soruyla karşılık vermiş. Herkesin bu diyardan gitme şansı olmadığına göre bu deveyi güdeceksek en azından bu zorlama bizi belki Endüstri (E)2.0 ortalamasından E3.0 a ulaştırır ve on yıla kalmadan yok olmamak için belki bazılarımız, pek çoğumuz “E4.0 ı ıskalamayız”.
AY nın videosunda umutlar bence cılız ses, soluk renk veriyor olsa da en azından tümden bir umutsuzluk yaklaşımı görülmüyor. AY diyor ki;
*Kobilerin baskın olması esneklik için iyi bir şey; ama E4.0 için ölçek ekonomisi şart. O halde kobiler-bilişim şirketleri ne yapsın, nasıl yapsın ? Buna biraz sonra yanıt vereceğim.
* Hızlı olmak için yeterli bilgi ve beceri eksik.
* İş gücü fazlalığı tehtidi var.
* Genel bir isteksizlik söz konusu.
İşte bunlar için yapılması gerek “kendini sorgulamak” ki yola çıkarken ilk soru “RAW Sorusu”
1.Hazır mıyız(m) ? > Bilgimiz yeterli mi ?
2.Yetkin miyiz(m) ? > Becerilerimiz yeterli mi ?
3.İstekli miyiz(m) ? > Heyecanlarımız, inancımız, tutkumuz yeterli mi ?
Bilişim sektörünün bugününe bakınca şu yaklaşımları ne kadar gerçekçi bulursunuz ?
1.Geriyiz ve yetersisiz.
2.Ölçek ekonomisine geçme için birleşme ve bütünleşmelere yatkın değiliz.
3.ArGe yapmak gibi bir alışkanlığımız yok; eksiğiz.
4.Eğitim sistemimiz yetersiz. Hosting Festival’inde izleyicilerden biri soruyor ve Netdirkt’in kurucu ortağı Kerem Copcu bu konuda yetersizliği açık yüreklilikle yanıtlıyor.Beş yıldan bu yana ne değişti ? Belki bu kahvaltıdan sonra “Beraberliğin Gücü” adına “Bilişim Akademisi” kurulup sektör eleman yetiştirme konusunda sorumlu bir adım atar. Celal Bayar Üniversitesine bağlı Kırkağaç MYOkulunda üç sene önce yüzelliyi aşkın öğrenci vardı. Her yıl seçilmiş elli öğrenci Netdirekt’e gelir, bir günlerini geçirir ve yapı, sistem ve insan üçlüsünden etkilenip heveslenirlerdi. Kimileri daha sonra da şirketin bünyesinde yerlerini alırlardı. Geçen yıl toplam yirmi kişi yoktu. Bu yıl kimseler ortada görünmüyor. Burnumuzun dibinde EÜMYOkulu var. Ziyaret ettim. Davet ettim. İlgi gösteren yok. Bu demektir ki sektör kendi göbeğini kendisi kesecek. Bunun için de Netdirekt’te yaptığımız gibi,
“Öğretirken üretecek, üretirken eğiticek“. İşte bu nedenle Dr.Maslow‘un sözleri her an, her yerde, herkes ve her konu için geçerli;
“Yaşamda her gün eğitim, herkes öğretmen ve her birimiz sürekli öğrenciyiz“.
İşte bu düşüncelerle Albatrosların mükemmel kafeteryasında güneşli ve ılık bir Kasım günü bu satırları yazarken mola verdim. Tramvaya atladım (atlı tramvay olmasa da). İş Bankası Kültür Yayınlarının satıldığı yere İskeleye gittim. Sunay Akın’ın yeni kitabı olan “Kalede 1 Başına” yı aradım. Henüz gelmemiş. Onun yerine “Öğretirken üretmek ve üretirken eğitmek” düsturunun etkisi altında Pakize Türkoğlu’nun bir diğer kitabı olan “Kızlar da Yanmaz” kitabını alıp kafeteryaya döndüm. Beyin ne ararsa onu buluyor. Eğitim sistemi bilişim sektörünün arayışlarına hele hele bir de E4.0 a hazırlanmak için bir “upgrade” çabada bu denli yetersi kalıyorsa…Nasıl bir yetersizlik ?
*Lise mezunu yabancı dil bilmiyor:
*Kodlama bilmiyor;
*Yazılım bilmiyor;
*Matematik bilgisi zayıf ve
Biz şimdi böyle bir nesilden, “yapay zekanın algoritmalarını planlayacak “yeni insan” olmasını bekliyoruz. Çok bekleriz. Çözüm sektörün ellerinde. Yeni bir network mu oluşur; ITO/TBD beraberliğinden yeni bir platform mu ortaya çıkar ? nasıl olursa olsun sektör temsilcileri şunları yapmak zorunda:
*Birleşecekler / Bütünleşecekler.
* Yabancı bir şirkete ortak olacaklar ya da yabancı bir şirketin tedarikçisi olacaklar. Bu konuda SÜOF’a kulak verirsek hangi ilkelerin hangi yollarla yaşama aktarılabileceğini anlarız:
1.Birlikte çalışabilirlik (Siber-Fiziksel Sistemler (SFS); Nesnelerin İnterneti (Nİ); Servislerin İnterneti (Sİ); Akıllı Fabrika / Simulasyon(AFS)).
2.Sanallaştırma (SFS;AFS)
3.Sorumluluğun dağıtılması (SFS;AFS)
4.Gerçek zamanlı yetkinlik (AFS)
5.Hizmet oryantasyonu (Sİ) ve
6.Modülerlik (Sİ)
ki bunlara bakınca “Bilişim Sektörü ve E4.0” evrimi bence zor ama olanaksız değil. Bunu ıskalamamak gerek. Bugün büyük ölçekli sektörlerde (cam, demir çelik, otomativ, petro kimya) E4.0 a geçilmiş olması bilişim sektörü için, bilişim sektörünün E4.0 a sektörel olarak hazırlanması için bence önemli bir avantaj. E4.0 a geçişi neler tetikliyor ve bunlar bugün bilişim sektöründe ne kadar yaşama aktarılmış ya da aktarılabilir olarak beklemede ?
*Büyük veri ve analizi;
*Zenginleştirilmiş gerçeklik;
*Eklemeli üretim (3D ve seri üretim hattında kesintisiz ısmarlama ürünler);
*Bulut teknolojileri;
*Siber güvenlik;
*Akıllı robotlar (cobotlar);
*Simulasyon;
*Yatay ve dikey yazılım entegrasyonu (Neden Alper sık sık ABD den gelmeye başladı ? Alper Türkiye’de bilişim sektöründe hangi fırsatları, umutları gördü ?);
*Nesnelerin interneti (donanıma entegre sensörler ağı).
Sözün özü; uykusuz geceler sürecek. Uykusuz gecelerde tıpkı metroda ya da tramvaydaki anonslarda olduğu gibi kendinizi sorgularken hazır olup olmadığınızı bileceksiniz: “Dikkat kapılar kapanacak“. Kapılar kapanmadan karar vereceksiniz. Binecek misiniz ? Bekleyecek misiniz ? Uykusuz gecelerde yerinizi ve yönünüzü sorgulayacaksınız; tıpkı metroda olduğu gibi: “Tren Bornova yönüne gider“. Siz nereye gitmek istiyorsunuz ? Bornova’ya mı yoksa Aliağa’ya mı ? Uykusuz gecelerde isteğiniz, hevesiniz ve heyecanınız için kendinizi sorgulayacaksınız; tıpkı metroda olduğu gibi: “Bir sonraki istasyon Halkapınar. Halkapınar aktarma yapmak isteyen yolcular için...”. Aktarma yapmak istiyor musunuz ? E4.0 trenine binmek için, beraberliğin gücü ile eylemlerinizi güçlü kılmak için, başarı öykülerinizi yazmak için, kendi özgün tarzınızla “dönüşüm için ” aynı otobüste usta ve uzmanlarla hedefe doğru yola çıkmak için tekrar soruyorum:
*Hazır mısınız ?
*Yetkin misiniz ?
*İstekli, heyecanlı, inançlı, tutkulu musunuz ?
Doğru sorulara doğru ve dürüst yanıtlar verdiğinizde E4.0 için “Omurgalı Liderlik” içinde açık ve aydınlık yollarda başarılarınız sağlık ve esenlikle şekillenecektir. Unutmayın; size hiç bir dilek verilmemiştir ki gerçekleştirmek için gerekli olan güç de beraberinde verilmemiş olsun. Sağlıcakla kalın.
Öykücü