“…Tüm zamanların en iyi keman ustası olan Paganini ağzına kadar dolu bir opera salonunda bir konsere başlamak üzereydi. Fakat büyük bir alkışla birlikte sahneye çıktığında bir şeyin tamamen yanlış olduğunu fark etti; elinde kendisine ait olmayan bir keman vardı. Çok telaşlandı. Fakat başka şansı olmadığını bildiği için kemanı çalmaya başladı. Ve o gün, hayatının en iyi performansını sergiledi. Konserden sonra soyunma odasında bu durumu müzisyen dostuna şöyle açıkladı: “Bugün tüm kariyerim boyunca aldığım en önemli dersi öğrendim. Bugünden önce müziğin kemanın içinde olduğunu zannederdim fakat bugün, müziğin benim içimde olduğunu öğrendim“…”
Net yolculuk (07.2012/1): Geribildirim ( Sen insanlara sadece bir anahtar ver; onlar kendi kilitlerini açacaktır)
Merhaba
Hep söylerim “Güç sizde“…
Çeşme’de hava yeniden kışa döndü. Serinledi, kapattı ve yağış başladı. Gerçi tam bir “Nisan Yağmuru“; hafif, naif ve puslu… Bu durum sanırım iklimde de ruhumuzda da 13 Nisana kadar böyle sürecek. Belki de “Martın Sonundaki Baharı” beklerken biraz daha sabredeceğiz; sabırla dayanma gücümüzü geliştirip sonraki fırtınalara daha iyi hazırlanmış olacağız. Her ne kadar son yıllarda oyuncunun adı “Ali Cengiz” olmasa da Ali, Mehmete (d)evrilmiş olsa da yine de ayak oyunlarına karşı dikkatli olmakta fayda var. Bakalım Güvenin güvenirliğine gölge düşmeyecek mi ?
Yarın yine Çeşme’den İzmir yolcusuyum. Gönüllü ve umutlu bir yolculuk olacak. Azıcık erken çıkacağım yola; tıpkı çalıştığım günlerdeki gibi. Çünkü saat dokuza doğru Buca’dan sonra Bornova’ya kıvrılan çevre yolunda trafik birden yoğunlaşıyor. Kırk dakikada ulaştığım Işıkkent için doksan dakikalık süreyi dikkate almalıyım ki “Konuşma Halkasına” geç kalmayayım. Biraz önce görüştüğüm SİGDirektörümüzün katılımcılara “Tiyo” verdiğini öğrendim. İyi yapmış. Toplantıya daha hazırlıklı gelecekler demektir. İki gün önce Cuma günü “Cumalaşmak” için her zaman arandığım UN’nun telefonunda bu toplantıya katılma hevesini gördüm ve çağırdım. Gelecektir nasipse ve hani filmlerde olduğu gibi “Special Guest” olarak beraberliğe anlam, değer katacaktır.
Birkaç gün önce (04.04.2019) yabancı ortaklı, mentor etkili, disiplinli CEO yönetimli, paylaşılan değerlerle yaratıcılık gücü yükseltilmiş ekipli Masomo’nun kısa sürede elde ettiği başarıyla gurur duyarken arşivime baktım yarın için bu yazıma ekleyecek ne bulabilirim; diye… Zaman zaman sünnetçinin vitrinindeki “Çalar Saat” gibi dursa da; yazı ile görsel Hocanın fıkrasında olduğu gibi “Uysa da uymasa da…” artık benim tarzım (S1S2) gibi oldu “Uyumsuzluk” tan beklediğim etki; eleştiri gibi dursa da…
Bazen satır aralarında yerleştirilmiş küçük bir sözcük bilerek belirli bir etkiyi “Bilinç Altında” oluşturmayı amaçlıyor; ya da rejinin, yazarın toplum baskısıyla ruhunda gizli kalan “Anlatamama” duygusunun keşkelerini yansıtıyor. Örneğin dün akşam (06.04.2019) “İstanbullu Gelin“de sesinin şiddeti azaltılmış teyzenin şu sözleri gibi “Bu bizim köyden hiç değil mi desem”. Yönetmen azıcık yaramazlık yapmak istiyor; ancak belki RTÜK’ten belki seyircinin “Hoşgörü Sınırı“ndan çekiniyor ve bu kadarla geçiştiriyor. Bu sözlerin nedeni Süreyya’nın müzik okulunun kapısı önünde çektiği bir erkeğin arkadan fotoğrafını cepten teyzeye göndermesidir. Benim gibi fıkranın orijinal (!) anlatımını bilenlerin zihnine bir mesaj gönderiyor. Affınıza sığınarak o dizinin yönetmenin uyardığı “Paradigmamla” fıkrayı yazayım:
“…Eşkiya köyü basar. Baş eşkiyanın gözü muhtarın güzel karısındadır. Muhtar der ki “Karım namusludur. Benden başka hiç bir erkekle ilişkisi yoktur“. Bunun üzerine baş eşkiya bir test yapmaya karar verir. Muhtarın karısının gözlerini bağlar . Köyden on kadar erkeği soyup (pantolonlarını indirip) sıraya sokar; muhtarı da. Kadın tüm erkeklerin penislerini elleyecek ve kocası muhtarı penisinden tanıyacaktır. Baş eşkiya da soyunup sıraya girer. Kadın penisleri ellemeye başlar ve her seferinde “Bu değil. Bu değil...” diyerek sırada ilerler. Baş eşkiyanınkini elledikten sonra “Bu bizim köyden hiç değil” der...” İşte İstanbullu Gelin dizisinde yönetmen kısacık bir cümle ile bizi (benim gibileri) alıp bu fıkraya götürür. Bu anlatım ve gizli ilişkilendirme beni ayrıca “Piknik” filmine götürür. Film şeridinin akış hızında gözün izleyebildiği film karesi sayısı saniyede 24 (! belki de 40) kare imiş. Piknik filminde daha hızlı akışın içine içecek reklamı yerleştirmişler ve gözün göremediğini beyin algıladığı için bu filmi izleyenlerin daha çok içecek tükettiği anlaşılmış. Belki de bunun gibi bir beklentisi vardı İstanbullu Gelin’in yönetmeninin…Her neyse ! Ben kolaj filmime herhangi bir kare mare eklemedim; eklemeyi bilmem zaten.
Ancak iyi bildiğim bir şey varsa “Bilerek Yaptığım Hata”ya beklediğim “Geribildirim (Uyarı ve eleştiri de olsa)” gelmesini “Umut Etme Testi“. Örneğin SİGD’ne yarınki toplantıya hazırlanmam için kimi bilgileri, verileri istemek amaçlı bir WhatsApp mesajı gönderirken aynen şöyle yazmıştım: “…Sözünü ettiğim bilgileri en geç 6 Nisan 2019 Cuma gününe kadar bekliyorum...” Ne var bunda derseniz? Tarih ve gün uyumsuzdur; 6 Nisan cuma değil, cumartesidir ve bu mesaj için bir “geribildirim beklentim” vardır. Şunlardan biri olabilir: “Mustafa bey hangisi; 6 Nisan mı yoksa Cuma mı ?” Ya da “Sessizlik” de olsa “Cuma mı gönderecek yoksa 6 Nisanda mı ?” ki 6 Nisan cumartesi aldım. İşte bu benzeri küçük testler tıpkı kısa filmin sonuna eklediğim “Niyet ve Zihniyet” gibi algılarımı şekillendiriyor. Şunu da unutmamak ve haksızlık da etmemek gerek. Herkes benim kadar duyarlı olabilir mi ? Olmalı mı ? Değilse eleştirilmeli mi ? Genel olarak yanıtım: Hayır ise de yere, zamana, konuya, kişiye ve ilişkinin amacı ile beklentilere göre yanıtım “evet” de olabilir.
Yarın Netinlilerle bir “Konuşma Halkası“nda buluşacağım. Onlara “Kendilerini Tanıtmalarını” isterken “Sahip Oldukları Değerlerin Farkına Varıp Varmadıklarını” bir kez daha test edeceğim. Daha sonra “32 Küçük Beceri“den biri olan “Check-in/Beklentiler” ile toplantıya bakışlarını görmeye çalışacağım. Asıl önemlisi de Aralık 2018 de deneyimlerine ve içe bakışlarına dayanarak 2019 için yazıp verdikleri “VIP-ERİC/Strateji Tuvali“ne bakmalarını isteyeceğim. Böylece kendilerine verdikleri sözlere ne kadar değer verdiklerini anlamaya çalışacağım. Satışçıların ziyaret sayısı, gerçek ve potansiyel yeni müşteri sayısı, gerçek ve potansiyel yeni müşteri gelir katkısına bakıp “Ez.. ve Hü….”in diğerlerine hangi “Başarı Mesajları” verebileceğini paylaşmalarını teşvik etmeye çalışacağım. Bunları düşünürken 2012 yılının Temmuz ayından bulabildiğim bir kaç kare ile kimi mesajlarımı da burada araya sıkıştırmak istiyorum montaj filmimle.
Sağlık ve esenlik dileklerimle yolunuz açık ve aydınlık olsun.
Öykücü