“…Tanrım, bana DOĞRUyu bulmak için AKIL, seçmek için İRADE ve sürdürmek için GÜÇ ver < Yaşam Büfesinde Sıraya girmek > Sırada kalmak > Sırada öne geçmek için > MUTE; …Allah’ım bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için CESARET, değiştirmeyeceğim şeyleri kabullenmek için METANET ve ikisi arasındaki farkı anlamak için BİLGELİK ihsan et > PAUSE: Dur dinlen, ruhun sana yetişsin…Bi rahmetike ya erhamerrahimin > Senin her şeye gücün yeter…”
Bizim evin halleri 2019: Seyir Tepeleri’nden (Ü&K) Güzelbahçe’ye (E) uzanan C13 güzelliğine Nezuş’un sofrasında edilen dualar
Merhaba
Yetmiş beş yıldır ilk defa yılbaşı gecesini evde Nezuş’la baş başa geçirmek istedik ve öyle de yaptık. Gecenin ilk saatlerinde deniz kenarında bir saatlik yürüyüşe çıktık. Kimsecikler yoktu; köpekler bile. Böylece yılın özetiyle kapatmaya çalıştığımız hesap, açmak istediğimiz “Yeni Sayfa” için biraz serinlemek istedik. Gerek yemeğimizdeki hafiflik, gerek alkolden tümüyle arınmış bir gece için yaptığımız esas olarak “Rölanti” anlarıydı. Halbuki o gece için özel bir davet vardı. “Evde Tekbaşına” koşullanmamızdan dolayı gitmedik. Davetten çok önce (22.12.2019) oğullarıma yazdığım ve bu gece bizde buluşma (02.01.2020) için yaptığım davet mesajında “yılbaşında evde olacağız” haberini net olarak vermiştim. Bu nedenle yapılan davete katılmamış olmaktan dolayı bir gönül kırgınlığı olduğunu sanmıyorum. Yılın güzelliklerle yoğrulmuş yorgunluklarında şükür ve şükranla “Hesap Kesmek” için evde kalmayı daha baştan yeğlemiştik. Kaldı ki C13 ün çekirdek aileleri (PÜ/EÖ/KC) de evde kendi başlarına gireceklerdi yeni yıla. “Büyük Abi”den Hollanda’dan kısa süreliğine gelmiş oğlu ile; “Ortanca Kardeş” in İstanbul’dan gelen oğlu ile ve “Küçük Kardeş”in Nets ve MSM kutlamalarıyla çok yoğun geçen haftasının yorgunluğunu “Çekirdek Ailesi” ile evlerinde geçirme isteğinin hepsinde “Evde Olmak” vardı. Bu da ayrı bir güzellikti. Birkaç yıl önceydi. Hafta sonu bir televizyonda Prof.Üstün Dökmen “Küçük Şeyler” adıyla bir seri programlar yapıyordu. Çocuklara, gençlere, ergenliğe yaklaşanlara sorular soruyordu. Aklımda kalan iki soru neydi ?
Sanırım adı Atilla’ydı. Satranç şampiyonuydu. Ona sorduğu soru şuydu: “Satrançta bir taş olsaydın, hangi taş olmak isterdin ?”. Bu soruyu ben de öğrenme yolculuklarıma katılanlara hep soruyorum özellikle de mesleğe başlamak üzere olan öğrencilere ve işe yeni girmiş gençlere. Yanıtlarda az sayıda “Şah veya Vezir”; tek tük “Piyon” çıksa da “Fil, At, Kale” gibi ortalarda genel içinde göze çarpmama yanıtları çoğunlukta oluyor. Ve ben onlara “Piyon” olmanın başarı için, gayret için umut veren, motive eden konumunu ve “Kaderi Değiştirme” şansının kendi ellerinde olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Bunları izlerken “bir işin nasıl yapıldığını bildiğim halde karşı tarafın nasıl yapamadığını ses çıkarmadan izlemekte zorluk çekiyorum”. İşte o anlar için “mute/sessizlik” halinde kalmanın ne denli zor olduğunu yaşıyorum (Papa bile sabır sınavını aşamadı; ellerine sarılan kadının ellerine vurdu). İçinde ister doğruyu bulmak, ister doğruyu seçmek olsun “haykıracak nefesin” varken seste “mute”, eylemde “pause” hali için “Cesaret / Metanet / Bilgelik” üçlüsünden esas olarak “Metanet”in yoksunluğundan korktuğumu görüyorum ve …
Dökmen hocanın ikinci sorusuna gelince; “Eviniz, okulunuz, işiniz bir bilgisayar olsaydı, siz bu bilgisayarın hangi parçası olmak isterdiniz ?” Bu soruyu sorduğumda çoklukla, ekran, güç kaynağı, ana kart, ram vb parçalar söyleniyor. Ben de Netgillere bu parçaların bilgisayar için önemini sorup yanıtlardaki özlemi ya da içe bakışı bulmaya çalışıyorum. Aynı soruyu torunum Barış’a sormuştum yaklaşık yedi yaşındayken (Barış şimdi 20 yaşında ve Hollanda’da üniversitede). Barış’ın yanıtı kısa ve netti: “Delete tuşu olmak isterdim”. İlk defa duymuştum. Neden olabilir diye düşündüm ve sessizlikten vaz geçip sordum: “Neden ?”. Yanıtının altında sessizliğe gizlenmiş çocuksu korkular olduğunu anladım: “Kimi rüyalarımı silmek için”. Çoklukla yanı başınızdayken çocuklarınızın, torunlarınızın sessizlik içine saklanmış korkularını göremiyor, bilemiyorsunuz.
Tüm bu gelgitler içinde 2019 yılı şahsım (!) için, ailem için çok şükür ki güzelliklerle geçti. Bana göre aşırı korumacılıkla “Fanus” içinde İzmir’de aileleriyle geçen ergenlik döneminden sonra gurbet ellerde delikanlı olan “BE İkilisi” torunlarımın 2019 yılına baktığımdan her şeyden çok daha fazla şükür ve şükran doluyum. Binlerce şükür. Ne Eren’in İstanbul üniversite yaşamında, ne de Barış’ın Hollanda üniversite yaşamında güzellikten, doğruluktan ve sağlıktan sapan en küçük bir şey olmadı. Daha ne ister insan. İşte bugün, bu akşam, Nezuş’un iki gündür süren hazırlıklarıyla ortaya çıkacak hünerli yemekleriyle (kavurma, kuru fasulye, çığırtma, şevketi bostan, salatalar ve babaanne tatlısı) anılarda yer alacak bir gecemiz olacak. İnşallah Keremgillerde gelişen gribal rahatsızlık da geçer ve tam kadro buluşuruz.
Geçen yılın sondan bir önceki günüydü. İrem’i Bahçeşehir Kolejinden alıp Alsancak’a götürmek için bekliyordum. Enver Yücel’i anlatan “Hayatım Eğitim” isimli kitabı alıp sayfalarını rastgele çevirdim (https://www.youtube.com/watch?v=OFLESZfkNec). Kitabın 301 nci sayfasında ABD’de Kaplan’da eğitmen (sahip) olan Dr.Paul Brunson’ın Enver beyi anlatan, Türkiye’ye Bahçeşehir Üniversitesi’ne nasıl transfer olduğunu anlatan sayfaları okudum. Dikkatimi çeken (beyin ne ararsa onu buluyor), “Motivasyon & İlham” sözcüklerini “Yönetici ve Lider” için açıklayan Dr.Brunson’un şu sözlerini zihnime aynen kaydettim (yanınızda kalem kağıt olmayınca bu işi tam sözcüklerle yapmak biraz yoruyor).
“…Motivasyon, size başka bir şey yapmak yerine bir görevi yerine getirmeye ya da zor bir olayla başa çıkmaya çalışmanız için iter. Sonucu düşünerek motive olursunuz…” Buradaki anahtar sözcük benim için “İtmek”. Ve devam ediyor Paul bey “…İlham ise farklıdır. Liderler tarafından kullan ılır. İlham size kalbinizin , zihninizin ve ruhunuzun içine işleyen bir şeye doğru çeker. İlham aldığınız zaman sonucu düşünerek hareket etmeyiz. Aksine bu hisse olabildiğince uzun süre tutunmak isteriz. İlham verme yeteneği en önemli liderlik becerisidir…” Buradaki anahtar sözcük de “Çekmek” tir. Görülüyor ki “İtmek ve/veya Çekmek” önemli. İşte bütün mesele; ne zaman itmeli, ne zaman çekmeli ya da satış/pazarlama, FST, Sahra Gücü vb ilişkilerde hep söylediğim gibi “Hem İtmeli/Hem Çekmeli (Push&Pull)”. Yeri gelince de durup dinlenmeli (Pause) ki ruhumuz bize yetişsin.
Bu düşüncelerle, 2019 dan C13 e ait videolarımdan seçmeler yapıp yazıma bir kolaj ekledim. Havuzdaki Eray/Duru diyalogundan, Sidney’den San Diego’ya uzanan yollardan, delikanlılık destek ürünlerinde sınıf atlatan olanaklardan ve Nezuş’un hünerli ellerinden sofraya dökülen yemeklerden keyif almak, huzur bulmak ve sağlık ve esenlik için dualar etmek için bugün, bu akşam C13 ü bekliyoruz; selam ve sevgiyle.
Öykücü