Yaşam Büfesinde “Demokratik Diktatör”

“…Çareler Çaresiz; Köşeli Daire; Kalıtsal Kısırlık; Sabit Değişken; Tarafsız Taraftar; Yaşayan Ölü; Bakire Anne; Özgür Tutsak > Oxus+môros : Oksimoron… Dijital diktatörlük tehdidinde cahil ve hain avarelin seri saçmalıkları; Bilgelik Piramidinde insan beyninin yetersizliği ve Yapay Zeka’nın artan becerilerinde bilim kurgu romanlarının gerçekleşmesi eşiğinde “Düzenli Kaos”; Geçmişten bugüne tek bir yol geliyor; bugünden geleceğe giderken çatallaşarak sonsuz sayıda seçenekten doğruyu seçme zorluğunda her kapıyı açan paranın kapıları kilitleyememesi ve bir gün önce kulağına fısıldanan sözlerle ertesi gün ortaya saçılan suçlamalara karşı “Sessizliğin Sesi”: Soframa oturdun, yediğin içtiğin boğazına dizilsin; haram olsun sözlerinin diplomatik halini yansıtan “Gerçek Yalanlar”…”

 

Netgillerde 2013 den bugüne gençlere söylediğim söz: Kolay ve Zor; Homecoming’ten bir kare; Bay Harari’den seçmeler ve Bilgelik Piramidi slaytlarım

Merhaba

Birkaç gün önce Ahmet hocamın bir paylaşımını ZM68, BZMAE ve Copcus gibi WA gruplarımda paylaştım. Bu ve benzer paylaşımlarda  her zaman “postacılık” yapmamaya özen gösterdim. Ya yönlendirici, ya tartışma açıcı veya odaklayıcı küçük bir üst yazı (mesaj) ile paylaştım. Ahmet hocamın paylaştığı yazı için de grubuma hem hocamın taşıdığı öneme ve hem de konunun anlamına dikkat çektim. İlk olumlu respons Adanalı sınıfı arkadaşım Ahmet (Tunç) den geldi. Sözünü ettiğim konu “Sapiens”in yazarı genç İsrailli Y.N.Harari‘nin 2018 yılında Davos‘ta yaptığı konuşma idi. Bu konuşma maddeler halinde özetlenmiş ve daha anlaşılır kılınmıştı. Bay Harari’nin verdiği mesaj çok uzakta olmayan radikal bir değişimle “Yaşamın Algoritması”nın ortaya konmasıyla “İnorganik Yaşam“ın parametrelerini elinde tutan sınırlı bir gücün yaratacağı “Dijital Diktatörlük” ya da bu güç devletlerin (politikacıların) eline verildiğinde ortaya çıkacak “Demokratik Diktatörlük” le ilgiliydi. Bunun öncesinde bu yöne doğru hangi adımların izleri vardı bohçamda ?

Birkaç yıl önce İzmir Ticaret Odası (İTO)ndaki bir “Cumartesi Kahvaltı Sohbeti“nde yaptığım “Endüstri 4.0” çerçeveli konuşmayı anımsadım. Bu anımsayışla, Pisa’da ortaya çıkan sonuçlarla lisede okuyan çocuklarımızın özellikle matematik sınavlarındaki aşırı derecedeki yetersizliklerine bakıp da yazılım bilmeyişleriyle ülkem adına ödenecek “Cehalet Primi“nden korkularımı yeniden yaşadım. Biraz daha gerilere gittim. Ahmet hocam (Prof.Dr.A.Çınar) doçentlik jürimdeydi (1989). Değerli hocamla ilk beraberliğim 1971 (veya 1972) yılında “Meslek İçi Eğitim” olarak verilen “Fitopatoloji Kursu”nda beraber olmuştum (Viroloji). Daha sonra Türkiye Fitopatoloji Derneği‘nin bilimsel toplantılarında (Kongre ve simpozyumlar) beraberliğim oldu. Bu beraberlikteki paylaşımlardan ve nezaketin baskın olduğu bilimsel tartışmalardan her zaman keyif aldım. Hocam karakteristik olarak Çukurova’yı Ege’nin önüne geçiren Tübitak destekli mobil tanı laboratuvarı ve “meristem doku kültürü” çalışmaları ile aklımın arşivinde yerini aldı. Bu nedenle Bay Harari’nin konuşmasını daha derinlemesine okumaya çalıştım. Bulutların üstündeki Tanrı yerine bugün baskın olan küresel ticari güçlerin (IBM, Microsoft, Amazon gibi) sahip olacakları veriler ve bunları işleme gücüyle bulutlarının gücünden ortaya çıkacak “Akıllı Tasarım“ın Hitler’in “Ari Irkı”ndan ne farkı olacak diye düşünmeye başlarken rakamlara takılıyorum. Hangi rakamlar ?

Tepecik’te 1159 sokakta 29 yıl oturduktan sonra 1987 yılında Karşıyaka 1704 sokağa taşındık ve bir yıldan uzun süredir Çeşme 6304 sokakta kesintisiz oturuyoruz. Aradan yıllar geçti ve 2014 yılında 1725 sokakta kasacılar ve kutucular ortaya saçılırken şaşırıp kaldım. Çok geçmedi iki yıl sonra 1507 sokakta çıkan pastayı paylaşamama kayıkçı kavgasından bu yana elde 35 yok, avuçta 128 yok; cep delik cepken delik ve  tıpkı Eylül 1969 da Polatlı Top ve Füze Okulunun kapısından girerken gördüğümüz tenekeler gibi depoda 400lük hurdalar. Biz bunlarla uğraşırken el oğlu beni benden daha iyi tanımak için bedenime, aklıma ve zihnime ait heklediği (hack) verilerle benim algoritmalarımı çözüyor ve veriden (data) bilgeliğe (wisdom) uzanan piramidini inşa ediyor. Biz projelerle aradaki info ve knowledge aşamalarına gelmeye çalışırken farkına varmadan dijital diktatörlüğün sinyallerini okuyamıyoruz. Bundan dolayı ya sanal çiftlikteki ineklerden süt sağmaya çalışırken ya da Faruk’un sanal paralarından hampadan kazanmak için şifrelerimizi verip sıfırı tüketiyoruz. Uslanmıyoruz. Yorulmadan (en azından algoritmalarını yazma zahmetine katlanmadan) emeksiz yemek istiyoruz. Homecoming’ten sonra “Startup” dizisine başladım ve “…coin” konusunun ülkemde ellerde patlamadan önce dizi yapanlara hayran oluyorum. Nerden çıktı “Bilgelik Piramidi” ?

On yedi yıl önce başarının ödülü olarak ilk yurt dışı yıllık toplantımızı Mısır’da yapmıştık. Ben tam teçhizatlı “Cevat Kelle” gibi bana emanet edilen kameralarla Keops‘un önünde duruyordum. İçeri girmedim ve piramide dalıp gittim. Daha sonra Dr.Maslow‘un “İhtiyaçlar Hiyerarşisi Piramidi” ile tanıştım. CINOS‘un üçüncü evresinde DOD1 den (Do Or Die) DOD2 e (Diffrentiate Or Die) a geçip de “İnsandaki Potansiyeli Hayata Geçirmek” için “Bilgiyi İşleme”nin adımlarını Trilum Projesi içinde “Bilgelik Piramidi” ile tanıştım (2003). Bay Harari’nin Davos konuşmasında üç yıl önce dikkat çektiği konulara bakıp da “Verinin Gücünü” eyleme dökme yolundaki hızlı gelişmeleri bugün daha çok önemsedim. Bu kez de 2013 den bugünlere hemen her yıl Netgilleri tanıtmak için konuk ettiğimiz genç meslektaşlarımıza verdiğim ana mesajı düşündüm (İşiniz hem çok kolay hem de çok zor). Tüm bunları bir kolajda buluşturup yazıma ekledim.

Uzun lafın kısası; pandemi altında rutinin acıtan gerçekleri; 35, 400 ve 128 gibi rakamların yürekleri burkan açmazları için söylenen “Gerçek Yalanları” ve yapay zekanın hızlanan gelişimleri altındaki devrimlerin yaşamın algoritmalarının çözülmesi ve heklenmesiyle evrime dönüşmesi ve “veri“den “wisdom” a uzanan piramidin tepesine çıkanların korkularıyla piramidin dibinde debelenip durdukça derinleşen çukurun karanlığı içinde gelgitleri aşamayan zihnimin tünelindeki ışığın üstüme gelen tren mi yoksa en azından çukurdan çıkış için bir kurtuluş ışığı mı olduğunu anlamak umudunu koruyarak yaşam gölünün karşı kıyısına doğru attığım kulaçların yorgunluğunda sağlık ve esenlikler diliyorum (bu son cümlenin kendisi bile bir zihnimdeki “Düzenli Kaos”un işareti).

Öykücü