Yaşam Büfesinde “Veda”

“…Tükenmez bir neşe ve hayat kaynağı, Erol… Onun yanında olup da “gülmeyeceğim” diyenin aklından zoru vardır. Öylesini zıpır, öylesine fıkır fıkırdır. Baştan çıkaramıyacağı insan yoktur. Gerek bu şenliği ve gerekse insani tarafları onu her yerde, her zaman aranılan, aşırı sevilen bir tip yapmıştır. Şaka yapmak, bağırıp çağırmak gıdadır onun için. Staj çiftliğindeyken kulaklarda yer eden sesi hâlâ silinmemiştir. Sesi çok güzeldir. Fakat ciddi olarak başladığı bir şarkıyı cıvıtmadan bitirdiği görülmemiştir…(Andaç / 1968 ! Bir yıldır sesi sedası kesilmiş, neşesinden eser kalmamıştı… Meğer hastaymış ve biz göremedik, bilemedik ve elimizi uzatıp elini tutamadan veda etti 30.04.2024);… Çok çok üzgünüm sevgi dolu bir can dostumuzu kaybettiğimize.. O çocuksu heyecan ile yaptığı konuşmaları, muhabbetleri çok özleyeceğiz.. Gülen yüzü ile hatırlayıp anacağız .. Işıklarda uyusun, mekanı cennet olsun.. Tüm sizlerin, sevdiklerinin başı sağ olsun.. (Prof.Dr.Fatoş Kutay / EZM68A.Kutay); …Çok üzüldüm, şok oldum. Çok sevdiğim çok iyi kalpli, güvenilir bir arkadaşımızdı. FKB de yüksek matematikten ikmale kaldığımda yaz boyunca bana matematik çalıştırdı. Onun sayesinde geçebildim o dersten. O nedenle üzerimde çok hakkı vardır. Artık borcumu ona dua okuyarak ödemeye çalışacağım. Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun (EZM68Alev Küner);… Offf.. Üzüldüm..Tekrar onu neşe içinde o tipik gülüşüyle göremeyeceğimiz için. Üzüldüm stajdaki ” deli dana” tavırlarını, evinde saz çalışını, espresso kahve ikramını, o ve ben Almanya’da iken, ” Ersin bana bir kırmızı Käfer – VW- bul” dileğini, ve sonuçta bulduğu arabayı ülkeye getirip, onunla Çeşmeye gidişimizi, bordo bulamacının yaprak üzerine daha küçük damlalar ile yayılmasını konu alan araştırmasını, bir konu seçip o konuda tartışma yapmamızı, iyi bir evlilik yaptıktan sonra ne olduğunu bilmeyişimi, son iki buluşmamızda ( Karşıyaka- Konak) Ersin ara beni de konuşalım talebini, durgun-küskün haline üzüldüğümü…Şimdi ise hem gülümseyip hem ağlamaklı halimi.. Ah be sevgili Erol, eski Erol ile yeni Erol arasındaki farkı anlamada ve sana yardımcı olmadaki başarısızlığımızı affet.. Allah rahmet eylesin, mekanın cennet olsun be kardeşim..(Prof.Dr.E.Ersin Onoğur / EZM68EEO)…

Sevgili Erol’un ölüm haberi beni şok etti. En son Mayıs 1923 (2023)’de görüşmüştük. Aylardır telefonlarıma cevap alamıyordum. Ne oldu, neden oldu? Çok üzgünüm. Enstitüde aynı laboratuvarda birlikte çalışmıştık. Mesleğimize ve disiplinimize çok farklı ruhla bakan Erol’a rahmet diliyorum. Işıklar içinde olsun. Oğlunun ve hepimizin başı sağ olsun (Prof.Dr.Cezmi Öncüer) (**)

Merhaba

Yazmakla bitmez taziye mesajları sevgili Erol için. Kimilerini yazımın sonunda dipnot olarak vereceğim. Dün sabah yürüyüşünün öncesinde gece boyu uyku tutmadı. Sevgili, Erol’un babasının adını (Sami) anımsadım da anasının adını bir türlü bulamadım. Gece yarısını geçmişti; Nezuş’u bu takıntı için uyandırmaya kıyamadım. Sabah yürüyüşünde deniz kenarında soluklanırken zihnimi tekrar zorladım. Bulamadım. “M” ile başlayan hanım isimleri etrafında dolanıp durdu zihnimin kıvrımları ve dayanamadım sordum: “Nezuş, Erol Yalçın’ın annesinin adı neydi ?”. Hızlı bir yanıt beraberinde söylenen söylenmeyen onlarca anıyı da aklımın ön lobuna çıkardı: Mürüvvet

Yürüyüş boyunca telefonuma mesaj sinyalleri düşmeye başlayınca “Baksana” dedi Nezuş; bakmadım. Eve dönüşte baktım ve “Nezuş, bize bugün İzmir yolu göründü” dedim ve “Erol vefat etmiş” demeye soluğum yetmedi; boğazım kurudu, tıkandım. Her ölüm erkendir ve ne yazık ki son görüşmemizdeki durgunluğunu bize (sınıf arkadaşlarına, EZM68 WhatsApp Grubumuza, bilmediğimiz, hissetmediğimiz) bir sitemle küskünlük olarak yorumlamıştım. Yanılmışım. Meğer son yolculuğun öncülleri imiş yaşadıkları ve yansıtamadıkları, paylaşamadıkları. Odamızın gönderdiği vefat haberini grubumuzda şöyle paylaşmıştım:

“…Günaydın. Her ölüm erkendir. Bu sabah yürüyüşümüzde konumuz Erol ve ailesiydi. Onu çok özleyeceğim. Nedense küskün ayrıldı yaşamdan. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. ZMO’dan gelen mesaj: “Uyemiz Erol Yalcin vefat etmistir. Cenazesi bugun ikindi namaziyla Balcova Yukari Carsi Camiinden kaldirilacaktir. Allah rahmet eylesin”.

Birkaç baş sağlığı mesajı aldıktan sonra bu kez bir fotoğraf aradım grubumuzda paylaşmak için:

Sevgili Erol ile en son 30 Ocak 2023 deki EZM68 Konak Buluşmasında görüşmüştük. Nev-i şahsına münhasır özellikli, neşeli, sohbeti tatlı ve çok sosyal bir arkadaşımızdı; aile dostumuzdu. Her ne olduysa son zamanlarda kendini iyice izole etti. Rahmet ve Özlemle anıyorum. Mekanı cennet olsun.

Taziye mesajları ardışık olarak aralıksız gelmeyi sürdürdü ve ben bir görsel daha ekleyip bir mesaj daha iletmek istedim:

Merhaba. Hani yaşam öykünüze yer ve zaman olarak pek çok defa giren, iz bırakan arkadaşlar, dostlar olur ya işte öyle biriydi Erol Yalçın biz Copcular için. Arşivimden hemen bulabildiğim görsellerle bir slayt sayfası hazırlayıp paylaşıyorum ve blogumda en yakın zamanda Erol’u anlatmaya çalışacağım bana katkılarıyla. Fotoğraf 1 ve 2 Enstitü beraberliklerimiz. İlk fotoğrafta sevgili Dr.Ayhan Karcılıoğlu’nun nikahı nedeniyle Fuar Evlendirme Dairesi önündeyiz Erkin Korayvari favorilerimizle ve oğlum Ümit 6 yaşında (1972). İkincisinde Formülatörler Derneği’nin yıllık geleneksel yemeğindeyiz Osman Yalçın (EZM68 OY : Nam-ı diğer “Komser Osman”) ile. Üç numaralı fotoğrafta bizim evde yaş günümü kutluyoruz firmacı olduğumun yedinci ayında ve yanımızda meslektaşımız Atilla Cumhur Akın var. Son fotoğrafta ise Erol’un oğlunun sünnet yemeğindeyiz eşi ile birlikte her zaman gülümseyen Erol. Hey gidi günler hey ! Allah rahmet eylesin; mekanı cennet olsun. Erol’u çok özleyeceğiz… Her ölüm erkendir…

Dediğim gibi devam eden taziye mesajlarını dipnot olarak paylaşacağım. Bugün 1 Mayıs 2024 ve hava (iklim) güzel ve ruhum henüz Erol’un kaybını ve “keşkelerimi” özümsemeden bu kez de meslektaşım sevgili Ayla Sencer‘in vefat haberini alıyorum. Grubumuzda Ayla hanımın vefat haberini paylaşırken eklediğim notlar:

“…Merhaba. Henüz Erol’un yokluğunu kabullenmekte zorlanırken yine yeni bir meslektaşımızın vefat haberini paylaşacağım. ZMO>: “Uyemiz Ayla Sencer vefat etmistir. Cenazesi Karsiyaka Dogancay Mezarligina defnedilmistir. Allah rahmet eylesin”. Ayla hanımla birkaç ortak anım var. İlki kardeşi Erol İzmir Atatürk Lisesi’nde samimi sınıf arkadaşımdı (Çalışkandı Erol ve üçüncü sınıfa sadece Erol ve ben geçmiştik matematik öğretmeni Kroş’un en yüksek notu olan beş ile). İkincisi İzmir (Menemen) Zirai Araştırma Enstitüsü’nde kıyısından köşesinden ortak çalışma konumuz (Buğday Islahı ve Türkiye buğday gen kaynaklarının toplanması ve Meksika (aslında Türkiye) buğdaylarının ülkemizdeki adaptasyon çalışmaları ki Tarla Bölümü arkadaşlarım hatırlayacaktır; Marmaris-Bodrum bölüm gezimiz Meksika buğdayları konusunda Prof.İbrahim Demir’in aldığı destekle gerçekleşmişti). Ayla hanım bu konuda ülkemizdeki buğday gen kaynaklarını toplamış ve Meksika’da CIMMYT (Uluslararası Mısır Buğday Araştırma Enstitüsü) uzun yıllar çalışmıştı. Kardeşi de kendisi de çok çalışkandılar. Bu konudaki öykümü arkadaşımız Çetin Tüten (EZM68ÇT) tamamlayabilir; düzeltme yapabilir. Çünkü Çetin de aynı kurumda Ayla hanımla benzer konuda çalışmıştı. Uzun lafın kısası Ayla hanıma rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun…”

Çok başarılı olduğunu bildiğim Ayla hanımı Google’dan arayınca izine rastlamazken İngilizce ve Ayla Sencer ve CIMMYT (Uluslararası Buğday ve Mısır Araştırma Enstitüsü / Kısaltmadaki harfle İngilizce olarak tam karşılamıyor ve sanırım Meksika dilindeki sözcüklerin karşılığı !!!) olarak ararsanız pek çok bilgi bulabilirsiniz.

Bu yazımın amacı sevgili Ersin’in mesajına örnek olabilmek ki Ersin “anıların ve öykülerin gücü ile dostları daha canlı, daha kalıcı olarak hatırlayabilmeyi istiyor: ” ve bunu şöyle yazıya döküyor: “Gruptan bir dileğim var…Ne zaman olursa olsun, tekrar bir araya geldiğimizde, bir “anılar” organize edip göçen arkadaşlarımızın yaşayan anılarını dile getirelim, hem güler ve hem de onları hafızalarımızda canlandırırız. Not: Cenazede katılım neden bu kadar az?? Ani mi vefat etti. Oğlunun adı nedir???…

Dün Balçova’nın Yukarı Çarşı Camii’nde sevgili Erol’un namazını kılarken gördüklerim ve hissettiklerimi abartmadan ve hatta filtre ederek kısaca paylaşmak istiyorum:

“…Neden Balçova ? Çünkü Erol’un sağlığında hep Bornova (biraz da Çiçekli Köyü) vardı. Cami avlusu sohbetinde nedenini öğrendik. Bu sorunun yanıtı aynı zamanda cemaatin azlığını da anlatıyor. Katılanların çoğunluğu yerel halktandı (Bakan Şimşek’in kastettiği “yerliler” demek değil bu sözcük; çevre esnafı demek). Bornova ZMAEnstitüsü‘nden başta müdür Dr.Tevfik Turanlı ve yardımcısı Alev hanım olmak üzere yaklaşık beş altı kişi. Boşanmış olduğu eşi Ayfer hanım ve naşının başından ayrılmayan oğlu Baran. Akrabalardan olabilir, gençlerden bir grup ve biz EZM68 den Onur Sarıbay, Orhan Tuncel (Cici Başkan), Yalçın Dağgüden ve eşim Nezuş’la ben… Grubumuzun yaşı seksenin arifesinde ve hatta ardıllarını yaşarken Karşıyaka’dan Bornova’dan Balçova’ya gelmek pek kolay olmasa gerek ki Ersin’in sorduğu gibi az kişiydik…”

Rahmetli Erol’u bu yazımda öykülendirirken blogumda 2019 yılında yazdığım “TriBros” başlıklı yazımda kısaca değindiğim (https://www.copcu.com/2019/06/21/yasam-bufesinde-tribros-uc-birader/) ve şimdi genişleterek yazacağım “TriBros / Üç Birader” kavramımın ortak paydasıyla ilk işarete yer vereyim: Özüme baktım ve “Üç Oğlum / Kronolojik sırayla ÜEK, ise de ben EKÜ diyorum (*) dan yola çıktım ve hemen yanı başımdaki kız kardeşsiz üç oğul olarak “Gürkaynakgiller ile Yalçıngilleri” düşündüm.

Yalçıngiller Kardeş Bağları (Yurttabir (EZM67YY) / Big Brother > Erol (EZM68EY) / Ortanca > Kâmil / Hekim / Küçük kardeş)

Bugün sadece “Büyük Abi Yurttabir“in sağ olduğunu ve Antalya’da oturduğunu biliyorum. Mesleğe önce Antalya’da Gıda Sektöründe göreve başlayan Yurttabir, daha sonra İzmir’de Schweppes’in Gn.Md. oldu ve emekli / istifa (!) sonrası Antalya’da Ercan Avize’nin satıcısı (!) olarak kendi şirketini kurdu. Her ne olduysa (muhtemelen ebeveyn-baba ölümü sonrası mal paylaşımıdır) kardeşler arası bağlar zayıflamış olmalı ki Yurttabir cenazeye katılmadı. Bilmeden haksızlık etmiş olmayayım; belki de sağlık durumu buna uygun değildir. Umarım yazdıklarımı dedikodu olarak algılamazsınız; çünkü yazımın devamında Yalçıngillerden daha pek çok anı paylaşacağım.

Rahmetli Lâtif’in (Prof.Dr.LÇ; EZM68LÇ) 25 nci yılda (1993) bizi Kuşadası Pine Bay’da topladıktan sonra biz sınıf arkadaşları olarak uzun süre bir araya gelemedik. Ancak 45 nci yılımızda (2013) Antalya’da toplanabilmiştik. Gelgitleriyle birkaç gün özlem gidermiştik. Konuşma halkasında arkadaşlarıma “45 yıl size ne öğretti ?” diye sorup yanıtlarını videoya kaydetmiştim. Tüm video kayıtlarımı aktardığım harici belleği düşürünce kayıtlarıma erişemez oldum ve sağ olsun Netgilli Kerem & Semih’in yardımlarıyla İstanbul’da uzman bir kuruluş kayıtlarımı kurtarmaya çalışıyor. Henüz kurtaramadıkları için Antalya 2013 kayıtlarında Erol Yalçın’ın soruma verdiği yanıtı ve görüntüleri şu an paylaşamıyorum. Ancak Erol’un yanıtı dün gibi aklımda. Aynen şöyle demişti Erol: “45 yıl bana kalabalıkta katır kuyruğu kesmemeyi öğretti” demişti. Bu sözün ne demek olduğunu azıcık açıklasam iyi olacak: “Rahmetli babam da bu deyimi sıkça kullanırdı. Kuyruğu neresinden kesersen kes kimi uzun der kimi kısa. Anlamı, ne yaparsan yap herkes eleştirir. Bu nedenle kalabalıkta katır kuyruğu kesmek gibi paylaşımlı bir işe kalkışıyorsan gelecek eleştirilere hazır olacaksın. Bunları yazarken gözümün önüne vitrin hazırlamaları sırasında camların örtülüp hazırlık çalışmalarının gizlendiği geldi.” Muhtemelen Erol da ebeveynlerinin vefatından sonraki paylaşımlarda sıkıntı yaşadı ve yaptıkları ya da yapmadıkları kardeşler arasında hoşnutsuzluk yarattı.

Şimdi 2013 yılından 2017 yılına gelicem ve yıkıldığı için yerinde yeller esen Egepark’ta Erol’la birlikte yediğimiz bir yemek ve sonrasında Kahve Dünyası’ndaki özlem dolu bir kahve sohbetinden bir enstantaneyi anlatacağım. Kuşadası’ndaki EZM68 toplantımıza katılım ücreti ödemesi yapmak için buluşmuştuk (ben ve Nezuş ki; Nezuş için Erol gerçekten de her zaman başını yaslayacağı bir dost olmuştur). Sohbet ilerlerken bir kaç defa sorduk: “Annen nasıl ? Kâmil ne yapıyor ?“. Erol “Anlatıcam” diyerek geçiştirdi her seferinde. Vakit gece yarısına yaklaşırken ayrılma zamanı geldi ve son anda “Anam öldü. Kâmil öldü” dedi. Neden, ne zaman, nasıl ? sorularına yanıt bile bulamadan ayrıldık. Eşinden ayrıldığı (!) haberleri için konuşma cesaretimiz olmadı; kırılganlığını tahmin edemediğimiz için. Onca sosyal ve samimi yapısına rağmen yedi yıl önce bile kendisini paylaşımlara, dertleşmelere kapatmıştı (bence). Dün cami avlusu sohbetinde eşi Ayfer hanımdan öğrendik ki Kâmil kalp krizinden vefat etmiş ve iki çocuğu olduğunu varmış; belki de katılanların arasındaydılar Erol’un yeğenleri…

Cami avlusundaki kişilere bakınca kimileri gözüme tanıdık geldi ve kim olduklarını bilemedim. Dayanamadım; yanlarına gittim ve sordum: “Tanıdık geliyorsunuz ama çıkaramadım…” Genç (ellili) bir arkadaş “Erol abi bana babamdan hatıraydı” dedi ve “babam Enstitünün klima işlerini yapardı ve Erol abiyle çok beraber olmuştuk” diye devam etti açıklamasına: “Erol abi öyle yardımsever biriydi ki her bayram öncesi erzak paketleri hazırlardı her biri bugün beş bin lirayı aşacak değerinde… Otuza yakın kişiye kendi eliyle verirdi. Son yıllarda fiziksel gücü yetmeyince zarf içinde para vermeye başlamıştı. Son yıl güçten düşmüştü. Kendine bakamaz olmuştu; komşuların getirdiği yemeklerle beslenirdi. Oğlunu çağırdım ve “Ya babana bakacaksın; ya bakıcı tutacaksın veya …” dedim”… Üç ay önce bakım evini yatırılmış ve yine o arkadaşın sözleri “Bir udu vardı; onartıp bakım evine götürdüm. Belki çalar avunur diye”. Üç ay dayanabilmiş bakım evinde ve bakım evi Balçova’da olduğu için ve de anne babasının mezarları Balçova’da olduğu için cenaze namazı Balçova’da kılındı… Bir diğer arkadaşı da (ki kuyumcuymuş; bilenler bilir Erol parası olduğunda başta hurda altın olmak üzere altın alırdı) dedi ki “Alzheimer dediler ama bence değildi. Sadece hatırlamakta gelgitleri vardı ve benim bile var.” Her neyse ! güncel görüşleri dediğim gibi dipnot olarak vereyim ve ben şimdi kronolojik sıraya bakmaksızın Erol ve Yalçıngillerle olan anılarımı öykülendirmeye çalışayım:

  1. Fakülteye giriş (86 lıklar ve 66/56)
    • Arkadaş gruplarıma bakıyorum ve bunlardan “İAL (İzmir Atatürk Lisesi” ile başlayanların EÜZiraat Fakültesi’ne uzanan yolculuklarındaki grubuma odaklanıyorum. Başta rahmetli Lâtif Çağlayan (Prof.Dr.LÇ; EZM68LÇ ki aynı zamanda “Mahalle Arkadaşlarım Grubumun Başı“dır), Çetin Tüten (EZM68ÇT ki Tilkilik Erkek Ortaokulu’ndan başlayan arkadaşlık), Yıldırım Gürkaynak (EZM68YG) ve Erol Yalçın (EZM68EY). Altmış bir yıl önce (1963) Üniversite sınavları ayrı ayrı olurdu ve 90 puanlık sorularla yapılan sınav sonucunda Yıldırım, Çetin ve Erol doksan üzerinde 86 puan alarak ilk sırada EÜZFakültesi’ne girerken, ben 66 puanla, Latif de alt (son) sınır olan 56 puanla fakülteye girmiştik. Başlangıç değerleri çalışkanlıklarımız açısından farklılıklar gösterse de hepimiz finalde, mezun olurken ortalama üstünde başarılı bir düzeydeydik ve ben talebeyken evlenmiş ve hatta baba olmanın ekstra sorumluluğu ile ilk sıraya yerleşmiştim. Hiç bir dersten iki defa sınava girmeden, hiç bir dersi Eylüle bırakmadan birincilikle mezun oldum ve ödül olarak da Bornova ZMAEnstitüsü‘ne bakanlık (genel müdürlük) tarafından resen tayin edildim. Ki bu sonuca erişmeden önce rahmetli Erol’la Ankara’da Sakarya Caddesi’ndeki Ziraatçılar Lokali (Misafirhanesi)nde yaptığımız “Strateji Görüşmesi“ni de bu yazımda öykülendireceğim. Demem o ki Erol aynı zamanda bir “Stratejist” bir arkadaşımızdı. Işıklar içinde uyusun.
  2. Fuarda sınavlara çalışmak (MN Plus; köfte ekmek vs hıyar, domat, peynir)
    • Özellikle 1966 ve 67 yılı sınavlarına hazırlanırken grup halinde Fuar’a giderdik (şimdilerde Cici Başkan gidiyor Fuar’a). Tahta piknik masalarında ayrı ayrı banklarda oturur grup halinde ders çalışırdık. Ben her seferinde Nezuş’la giderdim. Grubumuzda Latif, Erol, Yıldırım, Çetin ve rahmetli Kemal (Bektaşer) de olurdu. Biz, hepimiz köfte-ekmek ile karnımızı doyurmak isterdik; Erol (Nezuş’la birlikte) domat, biber, hıyar ve peynirle bize rasyon (!) hazırlardı. Demem o ki; Erol aynı zamanda sağlığına, sağlıklı beslenmeye dikkat eden “Özenli” bir arkadaşımızdı. Nurlar içinde yatsın.
  3. Oba Yaşamında Tatil ve Sağlık (Antalya-Lara):
    • Yetmişli yılların başlarıydı. Büyük oğlum Ümit düşmüştü. Ciddi bir sağlık sorununu stereoidlerle çözmeye çalışırken üzüntülüydük. Bunu gören Erol bizi annesinin her yıl Antalya-Lara’da kiraladığı obada (oba nedir bilmeyen var mıdır ?) birkaç günlük yaz tatili yaşamamız için davet etmişti. Annesi İzmir’e gelmişti. Biz Antalya’ya gittik. Biz obada, çadırın (çardağın) içinde yatarken Erol birkaç gün çadırın dışında geçirmişti birkaç gecesini. Bizi sabahları “Ballı Cevizle” beslemişti. Demem o ki; sevgili Erol “Paylaşımcı” bir dosttu her zaman. Allah rahmet eylesin.
  4. Darende’den Erzurum’a (ziyaret; ~1969-70)
    • Mezuniyetten hemen sonra askere gittik. Yıldırım, Muhsin (EZM68MA), Metin (EZM68MÖ), Ersin (EZM68EEO) ve Kemal (EZM68KÇ) ile Polatlı’da geçen altı aydan sonra Yedek Subay Topçu olarak yurdun dört bir yanına yayılmıştık. Erol yedek subaylığını hangi sınıfta yaptı bilmiyorum ama yedek subay okulundan sonra Malatya-Darende Askerlik Şubesinde askerliğini yapıyordu. Bize, Erzurum’a ziyarete gelmişti ki ilk defa gurbete çıktığımız, Copcular olarak ilk defa kar ve soğuğu yaşadığımız Erzurum gibi bir yerde Erol’u karşımızda görebilmek, evimizde ağırlayabilmek bulunmaz bir nimetti. Darende’den Erzurum’a; az buz değil. Bugün seksenin arifesinde Bornova’dan Balçova’ya gitmek bile zor…Demem o ki; Erol böylesine “Vefakar Dost Canlısı” birisiydi. mekanı cennet olsun.
  5. Tribros (Copcus, Yalçıns, Gürkaynaks / Şirinyer koşu yolunda futbol ve Kamil’in pantalonu)
    • 5.1.Copcus: Üç Erkek Çocuklu (kız kardeş olmadan) ailelerdeki dengeleri (!) düşündüm defalarca. Öncelikle ve özellikle ailemdeki (*) Ümit (1966 / Talebe baba ve ebeveynlerle yaşamın kısıtlarında ev hanımı annenin ilk çocuğu) > Eray (1969 / Yedek subay baba ve Erzurum’da geçen bebeklik yılları) > Kerem (1981 / Büyük abiden 15 yıl sonra devlet memuru > özel sektörlü baba ve Tepecik’ten Karşıyaka’ya uzanan gelişme sürecinde ilk kolejli Copcu): Nazar değmesin ve Nezuş görmesin (çünkü bu tür paylaşımları sevmiyor) üç oğlum arasında bir defa olsun ne bir tartışma, ne yükselen bir ses oldu. Paylaşamadıkları hiç bir şey olmadı. Binlerce şükür ve şükranla her zaman dua ediyorum; ediyoruz. Üç oğlumuz var ve ailemize üç kız getirdiler aynı kendileri gibi ilişkilerinde, sözlerinde, eylemlerinde duyarlı. “Copculaştırmalar“la zenginleşirken farklılıkların olası yan etkilerinden korkarken korkularımızın boş olduğunu gösterdiler ve aynı güzelliklerle yola devam ediyoruz (*).
    • 5.3.Gürkaynaks: Gürkaynakgiller, Erol’un ailesi kadar olmasa da Yıldırım’ın annesi ve babasıyla da kısa beraberliklerimiz olmuştu. Özellikle Şirinyer’de Koşuyolu’nda oturdukları günlerde gidip oralarda sokak veya arsalarda futbol oynadığımız (Nezuş’u kaleci yaparak) güzel anıları hatırlıyorum. Bunlardan birisinde Erol’un kardeşi rahmetli Kâmil’in pantalonu yırtılmıştı. Yıldırım büyük abiydi ve ortanca Yalçın (havacı subaydı; uçağı düşüp şehit olmuştu) ve küçük kardeş Can… Kardeş bağları için söylenecek şeyler varsa Yıldırım (veya eşi Asiye)dan bekliyorum.
    • 5.2.Yalçıns: Yalçıngillerde (Yurttabir + Erol + Kâmil) anne baskındı. Tam bir Osmanlı kadınıydı rahmetli Mürüvvet hanım. Burdurlu olmanın doğasında böyle baskın ana rolü doğal mıdır bilmiyorum. Çünkü bir kaç Burdurlu aile dostumuz vardı ve onlarda da hanımlar hep baskındı. Grubumuzdan Kamer bu konuda görüş verebilir. Mürüvvet hanım oğullarını ev işlerinde kızları gibi kullanırdı. Yerleri sildirirdi. Babası Sami Amca sakin, halim, selim bir adamdı. PTT’de devlet memuruydu. Bu konuya daha sonra tekrar döneceğim. Demem o ki; sevgili Erol iyi olmayan kardeş ilişkileri arasında bocalayıp yaşamının sıkıntılı anlarında destekten yoksun kalmış biraz “Şanssız” bir arkadaşımdı. Allah öbür dünyada dinlendirsin.
  6. Gazi Bul / Rahmetli Teoman’ın üst katı / Baba-PTT; oğullar taksi durağı Bornova / Kolaylıklar)

Lise (!) ve fakülte yıllarında sevgili Erol’un ailesi Gazi Bulvarı’nda Borsa Durağı’nda bir apartmanın üst katında otururlardı. Hemen bir alt katta da sevgili Ersin (EZM68EEO) in rahmetli ağabeyi muhasebeci (!) Teoman abinin bürosu vardı. Ne zaman Erollara gitsek Teoman abiye de bir selam verip geçerdik (NOT: Yazımı ilk okuyan sevgili Ersin’in bu anıyla ilgili olarak gönderdiği mesajını izniyle buraya alıyorum: “…Sindire sindire okudum, gözlerim yaşararak. Fevkalade, kapsayıcı, rahmetli Erol’umuzu, bana kalırsa, eksiksiz anlatan bir yazı olmuş. Kaleminin, hafızanın, olayları birbirine bağlamadaki ustalığının, yorumlarının önünde saygıyla eğiliyorum. Her tarafına sağlık kıymetli dostum. Benim yorumlarına, hafızana yapabileceğim bir katkı yok, olamaz da, çünkü Erol ile arkadaşlığımız yeteri kadar yoğun olmadı.
Ancak, iki nokta var. Rahmetli ağabeyim, evet muhasip idi ve çok geniş bir çevresi vardı. Benim yetişmemde katkısı muazzamdı ki babamızı ben 14 yaşındayken kaybetmiştik. Bloğun bana onu da minnetle anmama vesile oldu. Sağol dostum. Ancak onun bürosuna gittiğimde neden Erolgillerin kapısını çalmadım, bilemedim. Diğer husus, ben yanlış hatırladım sanırım, evet, bana oradan (İngiltere’den) yazıp kırmızı VW istemişti. Ben de bu konuda aracılık yapmıstım. Ancak arabayı nasıl oldu da Almanya’da satın alıp ülkeye getirdi, bilmiyorum veya hatırlamıyorum
(Bu cümleden sonra yazımda “Redhouse’un içindeki hazine” konusunu da açıklasam iyi olacak) O arabayla Çesme’ye giderken , Dağhan da vardı, sanki beygir sürermiş gibi, yeah dıgıdık dıgıdık diye neşe icinde çığlık atışını unutmadım. Altınyunus civarında bir yerde denize girmis ve ben, Daghan’ın ikazına ragmen- olum o paletler senin için küçüktür- paletleri takıp onları patlatmıstım…Mustafam, nasıl da anıların su yüzüne çıkmasına vesile oluyorsun, sağol be dostum. Ezcümle, Nezuş kardeşime sevgi ve selamlarımı ilet lütfen, Copçuları da ayrıca selamlarım…”
Bu mekanda oturmaları gerçekten kolaylaştırıcı, rasyonel bir seçimdi Erollar için. Çünkü hemen önlerinde Bornova Belediye Otobüsünün durağı vardı; okula gelmeleri üçü için de kolaydı. Babaları Sami amcanın iş yeri (Borsa PPTsi) ise hemen elli metre uzaktaydı. Fiziksel bu kolaylıklar sosyal sıkıntılar yaratıyor muydu bilemem. Ama biz Copcular olarak (MNÜEC) hem Gazi Bulvarı’ndaki bu eve hem de daha sonra Güzelyalı Parkı yanındaki evlerine her bayramda çoluk çocuk komple aile olarak gider; Mürüvvet hanımın tatlılarından yer ve elini öperdik ailecek. Demem o ki; Erol bizim için sınıf arkadaşı olmaktan çok öteye bir “ailemizden biri bir dost” idi. Allah öte tarafta dinlendirsin.

7.Ankara / Sakarya Caddesi / Misafirhane / tayin strateji

Askerlik bitti ve Eylülün son haftasında Ankara’ya tayin arayışı için gittiğimde Erol’la Sakarya Caddesindeki Ziraat Mühendisleri Lokali (Misafirhane)nde tesadüfen buluşmuştum. Erol, Antalya Biyolojik Mücadele İstasyonu’na nasıl tayin olduğunu anlattı ve bana “Zirai Mücadele ve Karantina Genel Müdürlüğündeki Personel Daire Başkanı Mustafa Akuğur’un tutum ve davranışını yorumlayarak” yol gösterdi. Dedi ki “Mustafa bey, tayin isteyen kişinin ilk istediği yeri kesinlikle vermiyor ve bu nedenle esas istediğin yeri ikinci tercih sırası olarak pazarlık aşamasında daha sonra söyle” dedi. Ben de Erol’la birlikte Antalya’da olmak istediğim için “İlk isteğim olarak Manisa demeye ve daha sonra Antalya’yı söylemeye” karar verdim. Bu düşüncelerle Mustafa Akuğur’un kapısı önünde sıramın gelmesini beklerken içeriden gelen seslere kulak kabartıyordum ve duyduklarım Erol’un dediklerini aynen yansıtıyordu. Genç bir ziraat mühendisi Sivas’a tayinini isterken, Mustafa Bey ısrarla “Sivas’ta yer yok, seni Tokat’a tayin edeyim” diyordu. Ben de bu pazarlığa gizli tanık olunca endişelerim (adam Sivas’ı bile vermiyor) tavan yapıyordu. Sıra bana geldi ve Manisa’ya tayin istediğimi söyleyince Mustafa Bey bana “Seni neden Manisa’ya tayin edeyim ki ?” diye sordu. Ben de fakülteyi birincilikle bitirdim deyince bana dönüp “Öyleyse neden Bornova ZMAEnstitüsü’ne tayin istemiyorsun ?” diye sordu. Ben de “Bunu isteyecek torpilim yok ki…” dediğimde “Sen birincilikle bitirdiğini kanıtlayacak belge getir, ben senin torpilin olup seni Enstitüye tayin edeceğim” dedi. Hemen İzmir’de döndüm ve fakülte sekreterliği (Şimşek > Mustafa / öğrenci bürosu) istenen belgeyi mühürleyip verdi ve Ankara’ya gönderdim. Ve bu günlere geldim. Demem o ki; Erol gözlem ve değerlendirmeleriyle bir “Stratejist ve Taktisyen” idi. Özlemle bir kez daha rahmet diliyorum.

8. Devlet Lisan Okulu ve Milli Eğitim Bursu ile İngiltere / Eastmalling Research Station)

Mesleğe başlar başlamaz sevgili Erol “Devlet Lisan Okulu“na ve okulu bitirince hemen Milli Eğitim Bursu ile İngiltere’ye (East Mailling Research Station) gitti. Yaklaşık bir yıllık süreyi de başarıyla tamamlayıp bir süre sonra Antalya’dan Bornova’ya “Mine’nin Bereketli Toprakları“na transferini yaptırdı. Devlet Lisan Okulu’nu bitiren pek çok arkadaşım edindiği yabancı dili yurt dışına çıkarak etkinleştirmeden körelip gittiler. Demem o ki; Erol seçeneklerini çok iyi değerlendiren “Aydınlık” bir arkadaşımızdı. Öbür dünyada da aydınlığını ışıklar içinde oluşuyla taçlandırsın.

9. Antalya’dan Bornova’ya (Mine’nin Bereketli Topraklarında / Cevdet / Cengiz / Cezmi / Enis ve Erol)

Bu konu başlığında yazacaklarıma belki ZMAEMD WhatsApp Grubundan Prof.Dr.CÖ ve (veya) Doç.Dr.E.Erkin ekleme, çıkarma veya düzeltme yaparak katkıda bulunur.

Sözünü ettiğim laboratuvar Enstitümün seçkin araştırıcılarından ve kurucumuz Nihat İyriboz’un deneyim ve öğretilerinden feyz almış olan Mine hanımın şefliğini yaptığı bölümdür. Nasıl bir etkileşimdir ki “Biyolojik Mücadele” konusunda çalışmalar yapan araştırıcıların hemen hepsi daha sonra ya doğrudan veya dolaylı olarak “Tarım İlacı Sektörü” ile kol kola olmuşlardır. Önce Cevdet A. bey istifa edip DuPond’lu olmuştur. Uzun yıllar başarılı bir firmacı olmuş ve daha sonra Tancan isimli kendi şirketi ile aynı sektör içinde yoluna devam etmiştir. Sağlık ve esenlik diliyorum.

Daha sonra Cengiz S. istifa etmiş ve önce Oyak/Tukaş ve daha sonra da sektör değiştirerek biyolojik mücadele dışında yeni bir yol seçmiştir. Bugün ADÜ Rektörüyken emekli olan Prof.Dr.Cezmi Ö. ise kısa bir süre sonra Enstitü (Biyolojik Mücadele Lab.) den istifa edip EÜZF Entomoloji Kürsüsünde akademik çalışmalarını sürdürmüştür. Bana göre Üniversite-Özel Sektör İşbirliğine en güzel örnek olan Sandom Projesi ile ilişkileri ve dengeleri şeffaflıkla şekillendirmiştir. Teori ile pratiği bütünleştirip güncel çözümleri optimize etmeye çalışan bu proje çalışması içinde, Mine’nin Bereketli Topraklarından yola çıkan Cezmi bey de dolaylı olarak da olsa “Tarım İlacı Sektörü“ne yakın olmuştur. Yetmedi…

Aynı laboratuvarda çalışmalarına başlayan Enis bey de bir süre sonra istifa edip Cezmi bey gibi EÜZFEntomoloji Kürsüsü’ne transfer olmuştur. Doçentliğe hazırlanırken gelen teklife hayır diyememiş ve Hektaş’a genel müdür olarak geçerek “Tarım İlacı Sektörü“nde üst görevlerden birinde yer alarak genel söylemle firmacı olmuştur. Peki ya Erol…

Mine hanımla birlikte biyolojik mücadelede aktif çalışmalarını sürdürürken bir ara firmacı olmak sevdasına düşüp Abbott’ta kısa bir deneyim yaşamış ve kendine, inançlarına, duyarlılıklarına uygun görmemiş olmalı ki bu serüveni emeklilik sonrasına bırakmıştır. Emeklilik sonrası kendi şirketini kurmuş ve “Fümigasyon” konusunda aktif maddeyi “Alüminyum (Phostoxin)” yerine “Mağnezyum (Detiaphos)” u kullanan ürünün Türkiye’deki pazarlama ve satış sorumluğunu üstlenmiştir. Böylece biyolojik mücadele uzmanı olan sevgili Erol da “Tarım İlacı Sektöründe” aktif olarak yer almıştır. Benim de firmacılık dönemime denk gelen bu süreçte sevgili Erol’la pek çok görüşmemiz oldu. Ne var ki bu konumda da sevgili Erol’un dürüstlüğünde “Teknik, her zaman Satışın önüne geçtiği için” ve ek olarak fazla (çok) para kazanma hırsı (yüksek hedefleri) olmadığı için ve de üstüne üstlük ortak olarak seçtiği Dr.Orhan D. ticari konularda ve ilişkilerde Erol gibi dürüst olmadığı için bence olması gerektiği kadar sıçrama yapamamıştır. Demem o ki; Erol için para kazanma hırsı hiç bir zaman dürüst olmayı etkilememiştir. Kul bilemese de doğrusunu Allah bilse de Erol bence hiç bir kul hakkı üstlenmeden bizlere “dürüstlükle” veda etmiştir.

10. Kemal Akman ben sana takmam

Enstitüdeki son yıllarımda (1984/85) Enstitü Araştırma Komitesi Başkanıydım. Erol’un bir projesi komitede görüşülüyordu. Meyve Zararlıları Lab. Şefi rahmetli meslektaşım Kemal Akman projeyi eleştiren bir görüş ortaya koyunca aynen şöyle demişti rahmetli Erol “Kemal Akman ben sana takmam…” Yaşlı başlı ve bizim gibi hoşgörü sınırı geniş olmayan araştırıcıların ağırlıkta olduğu komitede böylesi ciddi bir konu görüşülürken, böylesi çocuksu bir söze gülüp geçmek pek kolay olmamış ise de söylem şiir gibi olduğundan geçiştirmeye çalışmıştım bu yaklaşımı. Demem o ki; Erol her koşulda “içindeki çocuğu dışa yansıtmada” kendini sınırların içine hapsetmemiştir. Yıllar önce (1968 Andaç) yazıldığı gibi “zıpırlık ve kıpır kıpırlık” hiç bir koşulda Erol’un içine hapsolmamıştır. Mekanı cennet olsun.

11. Yalçın & Yalçın / Cumartesi / Köfte mi rakı mı ?

Bir zamanlar cumartesi günü de çalışırdı devlet memurları. Yarım günlük çalışma bitip de Bornova’dan İzmir’e doğru yola çıkan resmi servis aracında “İki Yalçın” arasında bir tartışma sanki cumartesi klasiği idi. Yalçın’lardan biri bizim Erol ve diğeri de EZM67Osman Yalçın‘dı. Bizden önceki sınıfla yakın olan arkadaşlarım Osman Yalçın’ı “Komser Osman” olarak hatırlayacaklardır. Osman yemeği içmeyi çok seven, sazı sözü dinlenir bir meslektaşımızdı. İki Yalçın arasında soyadı benzerliğinden öte hiç bir akraba / hısım bağı yoktur. Bizim Erol Burdurlu, Osman ise Denizli- Acıpayamlıdır. Ayrıca Osman, Erol’un abisi meslektaşımız Yurttabir’in sınıf arkadaşıdır. Yetmişli seksenli yıllarda servis otobüsündeki bu cumartesi çekişmesinde Osman’ın Erol’a “öğle yemeği ve gündüz rakısı” konusunda bir teklifi vardır: “Hangisini istersen seç; köfteyi seçersen rakı benden, rakıyı seçersen köfteyi ben ödeyeceğim“. Gidecekleri mekan bellidir. Basmane’deki köfteci Ali’dir ki köftesi leziz olan ve öğle rakısı da keyifli sohbetlerle geçen köfteci Ali’nin namı tam ismindedir: Sidikli Ali Restoran. Çünkü Fuar’ın karşı köşesindeki bir arsanın üstüne kurulmuş olan iptidai işletmede rakıyı içen arsanın bir köşesine gidip def-i hacet etmektedir (ben hiç gitmedim ama gitmiş kadar oldum her haftanın çekişmeli sohbetinde). Rahmetli Erol gitmek istemez. Çünkü rakıyı seçerse Osman beş porsiyon köfte yer; köfteyi seçerse Osman iki yetmişlik rakı içer. Ne yaparsa yapsın Erol her zaman zarardadır; çünkü Erol sağlığına düşkündür ve ne çok yer ne de çok içer. Demem o ki; rahmetli Erol bir ömür boyu süren bu cumartesi çekişmelerine “sabırla direnen” bir arkadaşımdır. Allah rahmet eylesin.

12.Troleybüs ve saz / ud

Gazi Bulvarında oturdukları yıllarda Hatay’da oturan Osman’lara gidip yemekli şarkı türkü dinletisi yapmayı severdik, isterdik sıklıkla. Bunun için biz (ben ve Nezuş) Tepecik’ten Erol’lara gider ve oradan da troleybüs ve otobüsle iki vasıta değiştirip Osmanlara giderdik. Ancak Erol belediye araçlarında elinde saz taşımak istemezdi; çekinirdi. “Ben taşırım” diye sazı alıp evden yola çıkar ve otobüse binince “Erol alsana şu sazını” diyerek Erol’un eline tutuştururdum sazı (veya udu). Demem o ki; rahmetli Erol “hoşgörüsü yüksek” bir arkadaşımdı. Mekanı cennet olsun.

13.Kız aramak / Işık azdı, saçı boyalıydı / Bankacı çok çalışır / Öğretmen eve yorgun gelir

Rahmetli Erol evlenme konusunda fazla titizdi. Titizlikten öte “atlama taşına yanaşmayan beygir gibi kız arama gayretlerimizden kaçan” biriydi. Pek çok defa kız aradık onu evlendirebilmek için. Kimi için loş bir ortamda gördüm; saçı boyalı gibiydi; ya da bankacı istemem çok çalışır akşamları eve geç gelir veya öğretmen istemem okulda çocuklardan başı şişer eve yorgun gelir gibi arayışlarımızı etkisiz kılardı. Fazla seçiciydi. Geç evlendi. Aradığı gibi (ve bize göre Erol’a bir tık … gelen) bir hanım bulmuş ki evlendiğini duyduk. Ancak oğlunun sünnet töreninde Osman’la birlikte davetine uyarak beraber olduk (Sanırım EÜZFakültesi’nin lokalinde yemekli bir toplantıda buluşmuştuk). Her ne olduysa boşandı ve boşanmasını paylaşmadığı gibi bu konuda bir ima gelir diye son buluşmamızda Ersin’e dert yanmış olmalı ki Ersin beni uyardı “aman evliliği ile ilgili bir şey sorma”; hiç bir şekilde dertleşmedi. İçine kapandı. Hayata küstü ve belki de hastalanıp düne uzanan süreci hızlandırdı. Bu süreçte daha ısrarlı olup o istemese de paylaşıma zorlayıp beraberliğimizi yeniden etkinleştirebilir miydik ? Demem o ki; keşkelerimle aramızdan ayrıldı Erol. Bu konuda sevgili Ersin bir katkıda bulunur diye düşünüyorum sözcüklerin arkasına gizlenmiş hissiyatıyla. Biz yeterince görevimizi yapamadık gibi geliyor bana ve özlemle anıyorum rahmetli Erol’u.

14. Sami ve Mürüvvet / Tıpkı filmlerdeki gibi / Saz-Ud ve Keman / Enginde yavaş yavaş

Sadece isim benzerliği değil, fiziksel benzerlik de aynısıyla tıpkı Sami ve Mürüvvet gibiydi babası ve annesi Erol’un. Babasının adı Sami’ydi ve ufak tefek boyu posu, yapısı, görüntüsü tıpkı Sami Hazinses gibiydi. Annesinin adı Mürüvvet’ti Erol’un ve aynısıyla tıpkısı Mürüvvet Sim gibiydi annesi. Erol’un ud / saz çalan sanatçı ruhu babasından geliyordu. Rahmetli babası iyi keman çalardı ve en sevdiği (ve çaldığı) şarkı da “enginde yavaş yavaş, yavaş günün minesi soldu / derdim bana arkadaş, bugün de akşam oldu...”idi.

15.Deniz kenarından alınan genç İngiliz misafirimiz

İngiltere dönüşü satın alıp da yurda getirdiği (sanırım 1972 model kırmızı 1300 VW) çok yerlere gittik Erol’la; bizi çok taşıdı Allah razı olsun. Bunlardan birinde de denize gitmiştik birlikte. Sahilde genç bir İngilizle tanıştı. Onu da getirdik evimize ve bizim evde birkaç gün yemekli yatılı konuk etmiştik tanımadığımız bir adamı. Bir zamanlar pek fazla korkumuz yoktu insanların hainliğinden. Şimdiki aklımız olsaydı yapar mıydık ? Sanmıyorum. “Dost Canlısı” idi rahmetli Erol.

16.Dağhan’ın kardeşi Gökhan’ın nişanı ve sonrasında Hayriye ablanın vefatında yardımları

17.Onun arabası var (babam) ama benim oğlumun karısı var (geç evlilik)

18.Redhouse’un içindeki hazine

18.1.Yetmişli yıllarda ve Erol İngiltere’ye gitmeye hazırlanıyor. Bu arada Ersin’in dediği gibi bir otomobil alıp dönüşte yurda getirecek. Bunun için parasını hazırlamıştı. Ancak o kadar dövizi yurt dışına çıkarması zordu. Bir çare bulmalıydı. Redhouse sözlüğünü bilir misiniz ? Kalın, kutu gibi sağlam bir kitaptır. Erol baştan ve sondan birkaç sayfasını sağlam bırakıp aradaki sayfaları ortalarından kesip çıkararak paraları koyabilecek bir boşluk yapmıştı. Amacına ulaştı. Başarılı oldu ve dönüşte Ersin’in dediği gibi nar çiçeği kırmızısı favesini yurda getirdi. Rahmetli Erol” çözüm odaklı” biriydi.

19.Dalaman-Ortaca (DÜÇ Müdürü Zir.Müh. Ahmet Şenli’nin düğününde Erol ve Orhan Ulu ile neşeli günler)

20.Çeşme’de arsa arayışlarımız (Ildırı ve Çeşme’de Saka Salih’in arsası) gibi bir kaç konu kaldı yazmak istediğim. Ancak bahçede ot yolmam (!) gerek. Sabah kahvesine gelenleri ağırlamam gerek gibi rutinlerime zaman ayırmak için şimdilik burada bitsin bu “Pelivan Fıkrası” gibi yazım.,

Sözün özü, uzun lafın kısası; Erol bizim ailemizin bütünleşik bir parçasıydı talebelikten bugüne. Ancak son birkaç yıldır ayrı kalmamız beraberliğimizi kopardı ve elimizi uzatamadık. Şimdi keşkelerimizle baş başa sıramızı bekliyoruz; sağlık ve esenliğimize şükür ve şükranla. Çok kez yinelediğim bir sözle veda edeyim:

İnsanlar iki şeye mecburdur (diğer her şey opsiyoneldir). Bunlar

  1. İnsanlar ölmeye mecburdur ve
  2. İnsanlar ölünceye kadar yaşamaya mecburdur (elden ayaktan kesilmeden, ele güne muhtaç olmadan; çoluk çocuğu üzmeden “yolcu yolunda gerek” ise de “seçenek öldürme” olanağımız yok gibi). Ve rahmetli annemden bir sözü de yeri geldiği için eklemek istiyorum:
    • Rahmetli annem ölümden hiç korkmazdı ve anlatırken de güzelleştirirdi. “Ölmek kolay, ölmemek zor” derdi ve biz bu söze anlam veremezdik. Bize ölümü “Derin bir nefes alacak ve ellerini yana sarkıtacaksın, o kadar” diye anlatırdı. Öyle de oldu ölümü. Ve ölümden korkan pek çok tanıdığım uzun yıllar çektiler, çektirdiler ve korktukları gibi zor öldüler.

Her neyse; sağlık ve esenlik dileklerimle Yaşam Gölünün karşı kıyısı görünürken yolunuz açık ve aydınlık olsun; inşallah EZM68 olarak erteleyip durduğumuz buluşmamızı dünya gözüyle görüşebilme umudunu yitirmeden gerçekleştirebiliriz.

Öykücü

*****************

(*) TriBros Copcus:

(**): Güncel sağlık sorunları üzerinde konuşurken Cezmi hocamla sohbet yine Erol’a döndü ve telefondan sonra sözcükler yazıya dökülünce kendisinden izin istedim (aldım) ve mesajını yazımada paylaşıyorum:

“…Mustafacığım, rahmetli Erol için yazdıklarını soluksuz okudum. Seni kutluyorum. Erol’un tanımadığım özelliklerini öğrenmiş olduğum için de teşekkür ediyorum. Sonuncusu 2023 Mayısı’nda olmak üzere arada Karşıyaka’ya geliyor, uzun sohbetler ediyorduk. Konu hep zirai mücadelenin özünden başlıyor yaşam felsefesine evriliyordu. Bir keresinde Bornova’da yeni aldığı evine de götürmüştü. Görüşmelerimizde şüphe uyandıracak yaklaşımını görmemiştim. Son 7-8 aydır telefonlarıma cevap alamayışımı telefonunu düşürdüğüne, oğlunun verdiği yeni telefonuna yoruyordum. Salı günü sabah bahçeye birkaç sebze ve çiçek fidesi dikmek için Kuşadası’na gitmiştim. Akşam üzeri geç vakit eve döndüğümde WhatsApp mesajlarındaki ölüm haberiyle şoke oldum. Cenazesinin Balçova’da bir camiden kaldırılacağını trafik kazasına yormuştum. Yazılanlardan ve senin yazdıklarından gerçeği öğrenince içim acıdı. Erol’a yardımcı olamayışım ve cenazesine bile katılamayışımın derin üzüntüsü içindeyim. Bu gerçek karşısında Erol’a Allah’tan rahmet, ışıklar içinde olmasını dilemekten başka çare kalmıyor. Ruhu şad olsun!…” Böylesi özlenerek sevilen bir dosttu Erol.

WhatsApp Gruplarımızda (EZM68 ve BZMAEMDerneği) paylaşılan taziye mesajları:

EZM68 (Fakülte- Sınıf Arkadaşları Grubu)

  • Allah rahmet eylesin.Mekanı cennet olsun. Sevdiğim iyi bir arkadaşdı (EZM68Ökkeş);
  • Çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin. Mekanı Cennet olsun (EZM68Hülya)
  • Erol ‘ e Allah rahmet eylesin.Ilk Konak buluşmasındaki görüşmemiz meğer son görüşmemizmiş. Ailesine başsağlığı diliyorum (EZM68Şengün)
  • Sevgili arkadaşlarım.hepimizin ve yakınlarının başı sağ olsun.Allah rahmet eğlesin.ışıklar da uyusun (EZM68Gülter)
  • Allah gani gani rahmet eylesin erol arkadışımıza. Tüm sevdiklerine sabır diliyorum. Mekanı cennet, ruhu şad olsun (EZM68Ramazan)
  • Erol Yalçın arkadaşımızın vefatına üzüldüm… kendisini hep gülen yüzü ve çabukluğuyla hatırlayacağım… ruhu şadolsun ..hep iyilikle anılsın..… yakınlarına sağlık ve sabır diliyorum..başımız sağolsun..(EZM68(Hulusi)
  • Arkadaşımızın kaybına çok üzüldüm Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun (EZM68Mehmet)
  • Sevgili Erol Işıklarda Uyu Başımız Sagolsun Allah Rahmet Eylesin (EZM68Metin)
  • Erol Yalçın arkadaşımıza Allah rahmet eylesin , mekanı cennet olsun ,ben Antalyaya geldiğimde o Biyolojik art. ents.de çalışıyordu ,eşiminde yakın arkadaşıydı , abisi Yurttabir’lede Narenciye art.enstn.de beraber çalıştık ,çok üzüldük ,ailesine baş sağlığı ve sabır diliyoruz (EZM68Şenay)
  • Erol Yalçın arkadaşımıza Allah rahmet eylesin , mekanı cennet olsun ,ben Antalyaya geldiğimde o Biyolojik art. ents.de çalışıyordu ,eşiminde yakın arkadaşıydı , abisi Yurttabir’lede Narenciye art.enstn.de beraber çalıştık ,çok üzüldük ,ailesine baş sağlığı ve sabır diliyoruz (EZM68Ülkü ve Mehmet)
  • Erol Yalçın arkadaşımıza Allah rahmet diliyorum, mekanı cennet olur inşallah. Erol arkadaşımızla ilaçlama tekniği ve zirai insektisitlere direnç oluşumu konularında konuşurduk. En son Kuşadası’nda görüştük, bana probit analizini anlatmış , bir kopya bana verecekti, ama ben kendisine uğrayamadım. Tekrar rahmet diliyor, yakınlarına da baş sağlığı diliyoruz (EZM68Ahmet)
  • Güler yüzlü, hızlı hızlı konuşan Erol Yalçın arkadaşım Allah Rahmet eylesin, mekanın cennet olsun.Aile yakınlarının ve hepimizin başı sağolsun (EZM68Mustafa)
  • Erol ardaşımla konak buluşmamızda uzun uzun konuşmuştuk Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun başımız sağ olsun (EZM68Emin)
  • Aaa… Ah şu yalan Dünya!!!. Neyi vardı sevgili adaşımın?. Hiç rahatsızlığını duymamıştık. Çok üzüldüm. Işıklar içinde uyusun. Kederli ailesine, sevenlerine, hepimize baş sağlığı ve sabırlar dilerim (EZM68Erol)
  • Allah rahmet eylesin,sık sık telefonla arar uzun uzun konuşurduk,son zamanlarda dini konulara yönelmişti.şeker hastasıydı her konuşmamızda hastalığını kontrol altında tuttuğunu ve iyi olduğunu söylüyordu.Aradığımda telefonunu açmaz birkaç defa aradıktan sonra ancak görüşürdük telefonla arasının iyi olmadığını söylüyordu.Yanlız yaşıyordu.Renkli kişiliği ile hep hafızamda kalacak.Allah rahmet eylesin tüm camiamızın başı sağolsun (EZM68Hayrettin)
  • Üzgünüm bir arkadaşimizi daha kaybettik nurlar içinde yatsın ailesinin başı sagolsun (EZM68Ülkü ve Erol)
  • Erol arkadaşımızın vefatına çok üzüldüm En son Kuşadası buluşmamızda görmüştüm.Ailesinin ve hepimizin başı sağolsun .Allah rahmet eylesin (EZM68Mücella)
  • Başımız sağ olsun. Güler yüzlü Erolun vefatından dolayı üzgünüm. Huzur içinde uyu değerli arkadaşım. Ailesine Allah sabır versin (EZM68Sait)
  • Değerli arkadaşımız Erol Yalçın’ın vefatına çok üzüldük. Allahtan rahmet diliyorum.Mekanı cennet olsun (EZM68Necdet)
  • Allah rahmet eylesin,nurlar içinde uyusun yakınlarının ve camiamızın başı sağolsun (EZM68Hüseyin)
  • Sevgili arkadaşlar Erol arkadaşımızı ebedi,istirahat gazına,gönderdik,Allah gani,gani,rahmet,eylesin,,Orhan,Onur,Yalçın, ve,erosun,oglu (EZM68Orhan)
  • Erol Yalçın arkadaşımızın vefatına çok üzüldüm.Son buluşmamız Kuşadası’nda idi.Hepimizin başı sağolsun.Sevgili Erol’a Allahtan rahmet ,yakınlarına başsağlığı ve sabırlar dilerim (EZM68Mehmet Ali)
  • Çok çok üzgünüm sevgi dolu bir can dostumuzu kaybettiğimize.. O çocuksu heyecan ile yaptığı konuşmaları, muhabbetleri çok özleyeceğiz.. Gülen yüzü ile hatırlayıp anacağız . Işıklarda uyusun, mekanı cennet olsun.. Tüm sizlerin, sevdiklerinin başı sağ olsun (EZM68Alev-Fatoş)
  • Sevgili Erol’un aramızdan ayrıldığını Hayrettin telefonda bildirdi. Çok sevdiğim bir arkadaşımdı. Onu özleyeceğim (EZM68Cihan)
  • Çok üzüldüm, şok oldum. Çok sevdiğim çok iyi kalpli, güvenilir bir arkadaşımızdı. FKB de yüksek matematikten ikmale kaldığımda yaz boyunca bana matematik çalıştırdı. Onun sayesinde geçebildim o dersten. O nedenle üzerimde çok hakkı vardır. Artık borcumu ona dua okuyarak ödemeye çalışacağım (Bu sırada ABD’den Key West’ten EZM68ŞK telefonla aradı ve Kuşadası buluşmamızde veda ederken valizlerini Erol’un taşıyıp taksiye yerleştirdiğini ve taksi ücretini de ödediğini söyleyip “benden alacağı kaldı” diye hıçkıran sesle ve minnetle duygularını dile getirirken kendisine “sen de Alev gibi borcunu dua ederek öde” diye teselli etmeye çalıştım) . Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun (EZM68Alev)
  • Erol ve Osman (EZM68OX) arkadaşlarımın vefatına çok üzüldüm her ikisine Allahtan rahmet dilerim ışıklar içinde uyusunlar (EZM68İlhan)
  • Erol arkadaşımız ışıklar içinde uyusun hepimize baş sağlığı diliyorum (EZM68Kamer)
  • Başımız sağ olsun arkadaşlar tlfla çok sık görüşürdük son zamanlarda tlf ulaşamıyordum hastalığındandan da hiç haberim olmadı Allah rahmet eylesin aile ve dostlarına sabırlar diliyorum (EZM68Şerafettin)
  • Bugünlerde çok kayıp haberleri aldım… Osman,Erol… bugün de Ayla hanım… Manisa Bağcılık ta çalıştığım yıllarda Kaşif Temiz in süper araştırma ekibindendi… yetenekli, sebep sonuç ilişkisini iyi kuran gerçek araştırıcılardandı… yerli buğday çeşit geliştirme çalışmalarında çok katkısı vardı.. rahmetle anıyorum… ruhu şadolsun… yaptıkları ve iyiliklerle anılsın (EZM68Hulusi)

BZMAED (Bornova Zirai Mücadele Araştırma Enstitüsü Mensupları Derneği / İş-Çalışma Arkadaşları Grubu)

  • Çok üzüldüm Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun (Yıldız) /
  • Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun (Türkan) /
  • Başımız sağ olsun, ışıklar içinde uyusun (Üftade) /
  • Çok üzüldüm ışıklarda uyusun tüm camiamızın başı sağ olsun (Asiye) /
  • Çok üzüldüm ışıklarda uyusun tüm camiamızın başı sağ olsun (Nükhet) /
  • Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun Nurlar içinde yatsın çok üzüldüm Ailesine sabırlar diliyorum (Turhan) /
  • Çok üzüldüm. Zaman zaman görüştüğüm, kıymetli bir meslektaşımızdı. Allah rahmet eylesin, aydınlıklar içinde uyusun. Sevenlerinin, aile bireylerinin başı sağ olsun (Nafiz) /
  • Değerli sevdiğim arkadaşımın vefatı beni çok üzdü. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun. Nurlarda uyusun (Sermin) /
  • Allah rahmet etsin mekanı cennet olsun (İbrahim) /
  • Çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin, ışıklar içinde uyusun (Mahdume) /
  • Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun (Aydın) /
  • Erol Yalçın ‘ın cenazesi bugün ikindi namazında, Balçova Yukarı Çarşı Cami’inden kaldırılacakmış. Tekrar hepimizin başı sağ olsun (Bilge) /
  • Çok üzüldüm, sevdiğimiz ve saydığımız bir büyüğümüzdü. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun inşallah (Ayniye) /
  • Çok üzüldüm Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun (Güher) /
  • Acı bir kayıp. Canlı neşeli bir insandı. Nur içinde uyusun (Gülden) /
  • Üzüntümü nasıl dile getireceğimi bilemiyorum. Enstitümüzde Erol Beyin yanında göreve başladık ve kendisi emekli olana kadar birlikte çalışma şansımız oldu. Bize çok iyi bir vizyon kattı. İşin ruhunu öğretti. Tüm mesleki hayatım boyunca onun verdiği vizyonla ilerleme şansı buldum. Tek tesellim kendisi sağken ona bu minnettarlığımı dile getirmem oldu. Nurlar içinde uyusun (Ümmühan)
Başlangıç kadromuz❤️. Değerli Şefimi güzel bir anımızla anmak istedim.
  • Işıklarda uyu Erol Yalçın🙏Seni hep gülen yüzünle hatırlayacağız. Dualarımız hep seninle Ailene senin yoluğuna dayanma gücü versin tanrım (Gönül) /
  • Çok üzüldüm, Allah rahmet eylesin…Ailesine, meslek camiamıza başsağlığı ve sabırlar diliyorum (Ayşe) /
  • Allah rahmet eylesin. Sevdiğim, neşeli ve eğlenceli bir insandı. Nurlar içinde uyusun (Bahriye) /
  • Çok ,çok üzüldüm, Allah rahmet eylesin ışıklar ıçinde uyusun mekanı cennet olsun (Handan) /
  • Nur içinde yatsın. Sohbetini sevdiğim bir meslektaşımızdı (Nurhayat) /
  • Çok üzüldüm. Neseli , eğlenceli, yardımsever bir arkadaşımızdı. İsiklarda uyusun. Mekani cennet olsun (Semra) /
  • Çevresindekilere sürekli neşeli, hoş sohbet ve mizah yeteneği ile mesajlar veren meslektaşımızın kaybına çok üzüldüm. Ailesine, sevenlerine sabırlar diliyorum. Işıklar içinde uyusun (Emin) /
  • Çok üzgünüm. Tanıdık bir kişinin kaybı daha da üzücü oluyor. Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun (Mükerrem) /
  • Allah rahmet eylesin. Işıklar içinde uyusun. Ailesinin ve tüm meslek camiamızın başı sağ olsun (Emrullah) /
  • Ne yazık ki derneğimizin hazırladığı kitaptaki Erol Yalçın sayfasına bir tarih yazmak zorunda kaldım. Kısa bir sure kendisi ile çalışmıştım Üzgünüm, Allah rahmet eylesin ışıklar içinde uyusun (Pervin) /
  • Allah rahmet eylesin. Mekanı cennet olsun (Mehmet Ali) /
  • Laboratuvar arkadaşım Erol’un kaybına çok üzüldüm. Allah rahmet eylesin sevenlerinin başı sağ olsun (Enis) /
  • Çok üzüldüm, en son Aralık 2023 de görüşmüştük, çok iyi değildi ,bu kadar kısa süreceğini hiç tahmin etmemiştik. Işıklar içinde uyu iyi kalpli arkadaşımız. Mekanın cennet olsun (Mualla) /
  • Çok üzüldüm. Sevgili arkadaşımız gülen yüzü, esprili tavrı, üretken fikirleriyle hep bizimle olacak. Işıklar içinde uyusun⚘️ (Pervin) /
  • Sevgili Erol, iyi ki seni tanıdık ; iyi ki bizim arkadaşımız oldun ve hep arkadaşımız olacaksın…Işıklar içinde dinlenmeni dileyerek ,kocaman sevgiler sunuyorum (Aynur) /
  • Nur içinde yatsın iyi izler bırakan can bir arkadaştı (Aytül) /
  • Sevgili Erol, düşündüren, hep farklı bakış açıların ve çocuksuluğun ile anılacaksın. Seni çok sevdik, ışıklarda uyu (Necdet) /
  • Sevgili Erol’un ölüm haberi beni şok etti. En son Mayıs 1923’de görüşmüştük. Aylardır telefonlarıma cevap alamıyordum. Ne oldu, neden oldu? Çok üzgünüm. Enstitüde aynı laboratuvarda birlikte çalışmıştık. Mesleğimize ve disiplinimize çok farklı ruhla bakan Erol’a rahmet diliyorum. Işıklar içinde olsun. Oğlunun ve hepimizin başı sağ olsun (Cezmi) /
  • Erol beye Allahtan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun (Cevdet) /
  • Erol beye Allahtan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun (Yıldız) /
  • Hem Ayla hanim hem de Erol bey Isiklar da uyusun. Aile ve dostlarına baş sağlığı ve sabır diliyorum (Uygun)