Yaşam Büfesinde “Basra(1)”

“…Basralı bir âlimin “Bad-el harab-ül Basra”, yani “Basra harap olduktan sonra” dediği bilinir. Bir başka öykü daha anlatılır, aynı sözün nasıl doğduğuna ilişkin. Bu sefer öykünün kahramanı yoksul bir Basralıdır. Açtır, kimseler bir dilim ekmek vermemiştir. Sadece bir kasap acımış, bir parça çiğ et atmıştır önüne. Ya eti pişirecektir ya da açlıktan ölecektir. Kimden ateş istese, aldığı yanıt olumsuz olmaktadır. Tanrıya sığınmaktan, ondan yardım istemekten başka çaresi kalmamıştır. “Allahım” der, “Şu eti pişirecek bir parça ateş ver.” Duası biter bitmez büyük bir yangın çıkar Basra’da. Basralı canının derdindeyken, adam bir köşede eti pişirmekle meşguldür. Daha önce ateş istediklerinden birisi görür adamı ve “Sonunda ateşi buldun” der, “Basra harap olduktan sonra” …; Gözünü kapayan sadece kendine gündüzü gece yapar … Bağcının kaç tür basrası vardır ?…”

Seksenli yılların ortaları / Atatürk Kültür Merkezi (İzmir)nde Kongre / CG-TPS odaklı stant ve ben / Dernek Başkanı Cezmi hocam bizi valiye ve rektöre anlatıyor ve Yıllar geçiyor: Çember Daralıyor / Pusulanın dört yönünde bizi bekleyenler var

Merhaba;

İnsanoğlu başını derde sokma eğilimindedir. Durduk yerde neden rahatını kaçırıyorsun ? Sana mı kaldı bu saatten sonra soru işaretlerine yanıt aramak ? Sosyal medyada bir haber dikkatimi çekti. Aslında yirmi yıldan beri bildiğim bir konuydu. İlk önce İznik yöresi bağlarında, Müşküle üzümün sonbahar geç hasadında görmüştüm omcaların örtü altına girdiğini. Özellikle de Kızılçürüklük (Kurşuni küf; Botrytis) hastalığına karşı yeni bir ilacın promosyon çalışmalarını yürütürken. Aynı yıl Budapeşte’de katıldığım ikinci IPM(1) toplantısının gala yemeğinde de bizim “Kızılçürük” dediğimize “Asil Küf” dendiğini görmüş ve bu tür küflü üzümlerden elde edilen şarapların (Tokai) özel bir yeri olduğunu öğrenmiştim. Neyse bu yazımın ana fikri için konu bu değil; konu: Bade-el harab-ül Basra ve bu yazımdaki “basra” sizin bildiğiniz “Basra” değil. Tıpkı ormandaki yangında At, Aslan alfabetik sırayla çıkmak için sırasını beklerken “bit”in en öne geçmesi ve “Hop hemşerim sen bit değil misin neden sıranı beklemiyorsun ?” diye uyaran aslana verdiği yanıt gibi: Ben sizin bildiğiniz bitlerden değilim. Evet, buradaki basra da sizin bildiğiniz ve yazının girişinde adı geçen Basra değil. Bir kez daha “neyse” ve konuya dönmeye çalışayım.

Örtü Altına Giren Sarıgöl Omcaları

Sosyal medyada paylaşılan güncel bir gelişmeyi meslektaşlarımla (EZM68 sınıf arkadaşlarım ve BZAEMD bitki korumacı enstitü arkadaşlarım) paylaşsam bu konuda nasıl yorumda bulunurlar diye merak ettim ve detaylı bir mesajın ekinde iki WhatsApp grubuma da gönderdim (30.07.2024)

Yer bağından (60 lar) askıya (yetmişler) ve örtünmeye başlayan omcalar (2000>…: 2024 Sarıgöl’de %90 olunca birileri uyanmalı ve…)

Şimdi, sondan başlayarak bu konudaki gelişmeleri paylaşacağım ve “Bağda Külleme İlaçlı Savaşım” konusunu yerel-tarihsel gelişmelerle birlikte öncül ve ardıllarıyla öykülendirmeye çalışacağım. Pelivan fıkrası gibi olursa affola.

(02.08.2024 MC > EZM68; MC>BZMAEMD): Değerli arkadaşlarım Sağlık ve esenlik içinde keyifli cumalar diliyorum. Bağ / örtüaltı / külleme / talimatlar / ihtiyaç vb konusunda EZM68 grubundan sadece Prof.Dr.Ersin Onoğur ile BZMAEMDerneği grubundan da sadece Prof.Dr.Nafiz Delen hocam görüş bildirdi. Ayrıca SZHG(2)’ün yeni bir biyolojik külleme ilacı vesilesiyle konuyla ilgili görüş iletti ve enstitü müdürümüzün prosedür açıklaması oldu. Anladım ki konu WhatsApp kanalına sığmayacak. Borzemliler web sayfası da kapandığı için konunun öncül ve ardıllarını blogumda öykülendireceğim. Selamlar.

Salıdan Cumaya dört günde ne umdum, ne buldum ? Dört gün çok kısa bir süre değil mi ? Neden daha fazla beklemeden hemen yazıya döktüm ? İçimdeki ses “Basra Yangını“nı uyardığı için olabilir mi ? İlk mesajıma döneyim:

(30.07.2024MC>) Sevgili Ersin ve dostlar

  1. Daha çok sera sebze alanlarında söz konusu olan örtü altı yetiştiriciliğinin Manisa-Sarıgöl üzüm bağlarında bu kadar yaygın olduğunu biliyor muydunuz ?
  2. Bağın yılın koşullarına pek fazla bağlı olmadan her yıl düzenli olarak yapılan Külleme hastalığı ilaçlı mücadelesindeki talimatlar der ki: Üzümlere ben düşünce, tatlısu yürüyünce ilaçlamaya son ver. Zaman yaklaşık olarak Temmuz ayı ortasıdır.
  3. ⁠Peki tesettüre giren, örtü altına alınan üzümler hava koşullarına göre Kasım ayı sonuna kadar yaklaşık dört ay daha örtülü kalacaklarına göre
  4. Ve de örtü altında oluşan mikroklimada bölgenin baskın hastalığı olmayan Kurşuniküf de gelişeceğine göre
  5. Bu üzümlerde kombine ilaçlamalar nasıl disipline edilecek, nasıl yönetilecektir?
  6. Kamudaki ilgili kurum ve kuruluşlar (enstitü, fakülte) bu gelişmeye ayak uydurup da öneri ve denetimlerini güncelleyebildiler mi ? Var mıdır bakanlık verileri örnekler, analizler, denetim ve yönetim yönergeleri? Ben bilmiyorum.
  7. ⁠Bu durumda sonbaharda bağından taze koparılıp pazara gelmiş ya da buzhaneden çıkarılıp pazara sunulmuş yaş üzümü mü tercih edelim? (Hiç yememek en iyisi ama nefis bu söz dinlemiyor ki; hele bir de yaşam gölünün karşı kıyısı görünüyorsa kim korkar hain kurttan diyorsa…)
  8. ⁠Selamlar.

ve bir saat geçmeden EZM68EO dan gelen yanıt

“…Merhaba arkadaşlar, merhaba sevgili Mustafa..Tv nin günlük çift yönlü yandaş haber vs etkinliğinden kurtulmamı sağlayan olimpiyatları izlerken mesajını okudum, sağol. Böylelikle bu eski ve yeni rutinden bir nebze olsun sıyrıldım. Meteorolojik (!) koşullar bizi eve kapattı, tansiyon vs nedeniyle. Arabayla yakın avm lere gitmek iyi gelirken yolda köpecikler görmek üźüyor bizi. L… gelsin bu yasayı çıkaranlara…

Mustafa, örtüaltı bağcılık Manisa iĺçelerinde ben emekli olmadan (2013) önce de yaygınlaşmaya baslamıştı. Çukurova’da da baslamış diye duyuyorum. Bu üretim şekli üzümün pazara arzını uzattığı için tutuluyor. Ancak örtüalti denince tabii seradaki gibi şekil akla gelmesin. Şemsiye gibi düşünülebilir. Evet, kurşuni küf sorundur. Ancak baştan bu sisteme geçilecekse dengeli gelişmeyi sağlayacak anaç seçimi, dikim aralığı ve en önemlisi budama şekli ve yaprak alma düzeni önem kazanıyor..
Şimdi, bu sistemi gözeten bir mücadele yöntemi var mı, bakanlık bu konuda ne yapıyor, I don’t know…
Benim zamanımda tipik Botrytis ilaçları kullanılıyordu. Haa bir de bazı mikrobiyolojik preparatlar denenmeye başlamıştı.

  • Bu sistem için ekstra bir mücadele yöntem ve prep. var mı? Enstitüye soracağım.

Sevgili Ersin kimdir ? diye merak eden olursa. Sınıf arkadaşımdır (EZM68) ve Almanya’da doktora yapmış, külleme üzerinde çalışmış, Tariş Ar-Ge ile ortak projelerde bağ küllemesinin ilaçlı savaşımını üretici koşullarında optimize etmek için emek vermiş, akademik ömrü EÜZFakültesi’nde daha çok Bornova ZMAEnstitüsü araştırıcılarıyla geçmiş bir fitopatologtur. Mesajıma, çağrıma verdiği yanıttaki hız ve hevesi konuyu ve beni önemsediğini gösteriyor. Teşekkürlerimle diyalogu sürdürüyorum. Bu arada konuya daha yakın olan uzman meslektaşlarımın yer aldığı dernek WhatsApp grubundan da yine Ersin hocama benzer nitelikleri ve çalışmalarıyla bilgi, beceri ve deneyimlere sahip olan Nafiz hocam (Prof.Dr.Nafiz Delen) da konuya ilgi gösterip aynı gün içinde görüş iletiyor:

ND>: Sevgili Mustafa, Sarıgöl’de uzun zamandan beri bağlar örtülmektedir. Örtülü bağ alanı yıldan yıla artmaktadır. Bu durumun oluşturduğu ilk olumsuzluk örtülü bağlarda hasat geç vakitlere kadar sürdüğünden, omcalar kış dinlenmesini tam yapamadığından, ertesi yıla düşük verilerle girmektedir. İkinci konu Botrytis. Örtü altı Botrytis açısından çok iyi bir ortamdır. Bu nedenle, örtü altındaki üzümler bir kaç günde bir (özellikle nemin yükselmeye başladığı koşullarda) ilaçlanmaktadır. Bu uzayan dönemde külleme de önemli bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır, üretici küllemeye karşı da ilaçlamalar yapmaktadır.”

Demek ki ortada ciddi bir durum vardır ve konu “eğitim, denetim ve organizasyon” açısından ele alınmalıdır. Nafiz hocamla sürdürdüğüm iletişimle devam ediyorum:

Sevgili Nafiz hocam. Değerli katkılarınız için teşekkür ediyorum. Bu durumda aynı soruyu yineliyorum;

  1. Bu yeni üretime uygun olarak mevcut külleme ve kurşuniküf mücadele talimatları güncellenmiş midir?
  2. Örtüaltı üzüm yetiştiriciliğinde bitki koruma uygulamalarını konu alan bütünleşik (ento, fito, yetiştiricilik) bir uzmanlık ya da doktora çalışması veya “A Projesi” var mıdır?
  3. Hatırlar mısın; TFD olarak Tübitak ve Bakanlıkla birlikte Antalya’da yıllar önce (seksenlerin sonları) düzenlediğimiz simpozyumun içinde bir panel gerçekleştirmiştik: Birinci Tarım İlaçları Paneli; panel yöneticisi rahmetli hocamız Prof.Dr.İbrahim Karaca idi. Panelistler Fakülte adına siz, Enstitü adına rahmetli Dr.Coşkun Saydam, bakanlık adına rahmetli Dr.Saffet Öztürk ve ilaç firmaları (TİSİT) adına rahmetli Dr.Hasan Kıroğlu idi.
  4. İki aşamalı konuşmaların ilk adımında ilaçlı savaşımdaki sorunların, EĞİTİM, DENETİM ve ORGANİZASYON eksikliğinden kaynaklandığı ortak görüşü ortaya çıkmıştı
  5. İkinci turda çözümün, EĞİTİM, DENETİM ve ORGANİZASYON konularının geliştirilmesinde görüldü
  6. Kırk yıl önce bitki koruma araştırma ve uygulamaları sahip olduğu 6968 sayılı yasa ile daha güçlüydü; köy grup şefliğinden bölge başkanlıklarına uzanan kademeli veri, bilgi ve bilgelik adımlarıyla araştırma ve uygulama daha bütünleşikti.
  7. Kırk yılda üreticiye daha yakın olabildi mi kamu çalışanları ?
  8. Ve yine aynı soru örtü altı üzümde talimatlar güncellenip düzeltici önlemler alındı mı?
  9. Sevgili Nafiz hocam yeni emekli olmuş meslektaşlarımdan yanıt bekliyorum.
  10. Selamlar.

Ve yine sadece Nafiz hocamdan ses geliyor. Halbuki grupta 1987 yılından beri bu konuda beraberliklerimiz olan Miss TPS’tan bir görüş gelecek diye umutlanıyorum. Belki de yaz sıcaklarının etkisidir kişileri klavye başına oturup iki satır yazmaktan alıkoyan…Nobody knows !

“Sevgili Mustafa, bildiğim kadarıyla, örtü altındaki omcalar için külleme ve kuşuni küf talimatı olmadığı gibi, bütünleşik bir savaşım programı da yok. Bu konuda Ege Bitki Koruma’da yürütülmüş bir tez çalışması bulunmuyor

Ortada top çevirmekten öteye gitmese de bu iletişimin etkileri, ben yine duramıyorum ve biraz açılımla ve anılardan mesajlarla beklentimi yineliyorum:

Sevgili Nafiz hocam. Gerçeğin acı bir itirafı…Yetki ve sorumluluk sahibi kamu görevlisi meslektaşlarımı bekleyen acil bir durum bence…Geçmişte de ZMAEnstitüleri ilaca, bana göre Zirai Araştırma Enstitülerinin tohuma baktıkları gibi bakıp da “ownership/sahiplenme” yaklaşımında olsalar uygulamadaki başıbozukluk ve körün tuttuğunu öpmesi bu denli yaygın olmazdı. Dediğim gibi bir de genç meslektaşlarımdan (ve hatta konu sorumlusu yetkililerden) yanıt bekliyorum; belki biz birşeyleri önyargıyla atlıyoruz. Teşekkürlerimle selamlar.

Bu sırada, bugün yeni bir mesajla Ersin hocam katkılarını sürdürüyor:

Günaydın Mustafa, gönlünüzce bir gününüz olsun ailece.

Botryris:
Bahçe Bitkileri Bölümü (BB). Manisa bağlarından elde edilen Botrytis izolatlarının fungisitlere dayanıklılığı ve dayanıklı olanlarda virulens azalması konulu yüksek lisans tezi. Bahçe B.B. Yanıt yok örtüaltı bağcılik hakkında. Talimatlardaki Külleme- Botrytis mücadelesi ile ilaç denemeleri sonuçları arasındaki ilişkiler veya ilişkisizlikler konusundaki yorumlarına ek bir katkım yok. Teşekkür ediyorum. Selam ve sevgilerimle.

Dediğim gibi dar alanda paslaşmaların pek kıymet-i harbiyesi yok. Esas konu sorumlusu yetkililerin bu güncel konudaki zihniyet ve niyetleri nasıl acaba diye bir de kanal değiştiriyorum. Paylaşımın bu bölümünü isim vermeden yapacağım. Yine de yaklaşım biçimi kişilere dönük olmasın diye prosedürü açıklayan ifadelere yer vereyim:

“Bu konuda talimatlarda gerekli güncellemeler yapılıyor. İlgili sektörün konu ile ilgili aksama veya düzenleme yönünde bir talebi olduğunda bakanlığa iletiyor ve toplantı düzenleniyor…”

Teşekkürlerimle “Basra Yangını“nı düşünmekten edemiyorum ve yazımın girişindeki açıklama ile görüşlerimi blogumda öykülendirmeye çalışıyorum. Unutmadan SZHG’e de ilettiğim gelişmelere aldığım yanıtı da paylaşayım:

“Üretici ve üretim pratiğindeki değişimler standart tariflerin yetersizlikleri ile karşilaşabiliyor. Mevzuat değişiklikleri bu devinimi tam zamanlı takip edemiyor maalesef…”

Şimdi önümdeki kağıta düştüğüm notları paylaşıp detaylandırayım ve bir seri halinde öykülerle birkaç ardışık yazıda paylaşayım:

  1. Körükten drona (aletler değişti, gelişti; biz yetişebildik mi ?)
  2. Erbaa Bağları neden çöktü ?
  3. Menemen Topraksu Bağındaki denemede 17.04.1986 ne gördüm ?
  4. Külleme ilacını ruhsatlandırırken hangi doktorlar neler söyledi ?
  5. İlaçlamaları optimize etmeye çalışırken Menemenli Feyzullah’ın bağında neler oldu ?
  6. Talimatlar ve gerçek !
  7. Kramer Kramer’e karşı: Duble Mahmut (böyle bir şey olabilir mi Allah aşkına !)
  8. Çiçek öncesi ilaçlama için “İkna Sofrası”
  9. Bakanlık >< Laboratuvar > Komite > Çalışma Grubu (Eylülde gel)
  10. Buridan’ın Eşeği (Geç kalan Ciba-Geigy ve doğru seçimin kalıcı güvenlik etkisi)
  11. EBI (triazoller: propiconazole ! difenoconazole ? Nerden çıktı bu penconazole ?)
  12. Rakiplerdeki (2) tornistan
  13. Kükürtten TPS ve QDR ile Regalia‘ya
  14. Programlı olan kazanır (Kritik Başarı Faktörleri ve Kükürt)
  15. IPM’den FST’e (Sultana’nın Sultanları): Üç sütun
  16. İhtiyaçlar hiyerarşisi (Toz > WP > EC : Sistemik)
  17. Yerden yükselen bağlar (Bey sizin ilacınızda yükseklik korkusu mu var ?)
  18. Beklenen sonuç: yetmişler “etki” > seksenler “kalite” Neden ?
  19. Sarıgöl TKK Md.Ramazan Ordu (Bağlıca- 4da bağ / Üzümler gök boncuk gibi kaldı)
  20. Mersindere Bağcı İlyas Durmuş (200 da bağ ideal demo yeri / Sistemik mi kesinlikle olmaz)
  21. Doz, ambalaj, tank hacmi, hatalar ve “hipoplasmic etki”
  22. Bakanlık “Sistemik” asla, “Karışım (RDMMZ72) külliyen asla” ve By-pass’lar “translaminar, local systemic > Çevir kazı yanmasın)
  23. Bağcının üç basrası
  24. Yasak (Zeytinde Karakoşnil ve methidation; Turunçgilde unlu bit ve clorpyriphos) yerine “hadi gel birlikte yönetelim diyebilseydik eğer (Marmara Birlik: Önce 40 ton, sonra 10 ton)
  25. Çetin Altan: “Varlık içinde yokluğu yok saymanın en kolay yolu…” > Böyle bir şey olabilir mi Allah aşkına !
  26. Uygulama hatalarını yönetemeyenlerin sığındığı liman: Dayanıklılık Oluşumu (Doğan 1996; Murat 1997) ve 20 nci yılında “TPS’ın Rio Öyküsü (2005)”

Sarıgöl Ziraat Odası Başkanı Sayın Ali İhsan Ülgen‘in sosyal medyada paylaştığı haberin tetiklediği “konfor alanından çıkılmalı” iç yargısı ile sağa sola haber saldım ve aldığım yanıtların etkisiyle de defterime biraz önce paylaştığım 26 maddelik bir “yazılacaklar listesi” not ettim. Bu yazımda henüz “Temmuz ayından sonra nol’cek örtü altındaki üzümlerin hali ?” sorusunun yanıtına gelmeden benzer bir açılım için yıllar önce yaptıklarımla konuya girmeye çalıştım. Bu yazımda 3/26 (listedeki 7, 8 ve 23) açıklama oranını yakaladım ve daha fazla sıkıcı olmamak için sonraki yazımda konuya devam edeceğim.

  • Dört yıl önce Manisa’da yapılan araştırma: https://dergipark.org.tr/tr/pub/bitkorb/issue/55252/641439

Bakanlık destekli bu çalışmada, Bağ küllemesi hastalığı ile kimyasal mücadelede uygun zamanın ve daha etkili olacak bir ilaçlama programının tespiti amaçlanmıştır. Deneme Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsünün deneme bağında, Bağ küllemesi hastalığıyla bulaşık olduğu bilinen Sultani Çekirdeksiz üzüm çeşidinde 2015 yılında üç karakterli olarak deneme yürütülmüştür.

** Program A (Zirai Mücadele Teknik Talimatı kimyasal mücadelesi),

** Program B (Zirai Mücadele Teknik Talimatında birinci ve ikinci ilaçlamalar arasına bir ilaçlamanın daha eklendiği) ve

** Program C (sürgünler 10 cm iken başlayan erken dönemdeki kimyasal mücadele) olmak üzere farklı ilaçlama zamanlarını içeren üç program denenmiştir. İlaçlama zamanlarının yaprak ve meyvedeki külleme hastalığına etkileri ayrı ayrı değerlendirilerek en etkili olan ilaçlama programı belirlenmiştir.

Sonuç:

  • Yaprak küllemesine etkiler sırasıyla (A,B ve C): %54, %69 ve %74
  • Meyve küllemesine etkiler sırasıyla %65, %88 ve %93
  • Demek ki neymiş; çiçekten önce bir ilaçlama yapmak iyidir ve ilk ilaçlamayı daha erken almak daha iyidir.

Bu konuda daha duyarlı olması gereken (hem etki hem de ilaçlarının aktif yaşam ömrünü uzatmak açısından) önemli bir ilaç firmasının güncel (!) internet bilgisine bakarsak
1. İlk İlaçlama Evresi: Genellikle sürgünler 20-30 cm boyutuna ulaştığında uygulama yapılır.

2. Evre: Bağ bitkilerinin çiçekleri taç yapraklarını döktüğünde ilaçlama yapılır. Bu dönemde koruklar, saçma tanesi iriliğine ulaşmış olur.

3. Evre: İkinci evreden alınan sonuçlara göre ilaca devam edilip edilmeyeceğine ya da doz ayarlamalarına karar verilir. Tanelere ben düşme dönemine kadar sürdürülür…”

Eski tas eski hamam. Kırk yıl önce böyleydi ve bunu değiştirmek için bakın “Kramer Kramer’e Karşı” benzeri “Mahmut vs Mahmut” etkili “İkna Sofrası”nda ne yapmaya çalışıyorduk otuz yıl önce Sultananın Sultanlarıyken…

Manisa BKŞbMd Mahmut Yüksekdağ ve Sarıgöllü Bağcı Mahmut Tekeş
İkna Sofrası (1996): Teşkilat (Manisa BKŞM Mahmut Bey) direniyor; çiçek öncesi ek ilaçlama gerekli değil (Masadakiler Sultana FST proje yürütücüsü Zir.Müh.Mehmet Çimen; Ciba Türkiye Paz.Md. Bay Krotosyner ve Projenin İşviçre sponsoru Bay X.Ledru) Kolay olmadı doğruyu kabullenmek; çünkü Bekçi Mürteza etkisi hâlâ çok baskın (Yassah hemşerim).

Ve Bakanlığın Entegre Mücadele Teknik Talimatı’nda ne yazıyor (Ne yazık ki bulabildiğim en yeni tarih 2011; olsun varsın en azından 1996 dan sonra) ?

Entegre Mücadele Teknik Talimat
Hazırlayanların hemen hepsi bugün BZMAEMDerneği WhatsApp Grubunda ve ben hâla görüş bekliyorum
Ve hâlâ ikinci ilaçlama için çiçek sonrası ince koruk dönemi tavsiyesi var. Bu durumda iki ilaçlama arasındaki süre bir buçuk aya kadar uzuyor ki hiç bir ilaç böylesi aktif büyüme döneminde küllemeye karşı koruma sağlayamaz ve daha sonra mecburen tedavi edici yöne kayan ilaçlamalar da yeterince etkili olamaz. Ancak kırk yıldır yanlışta ısrarı anlamak mümkün değil.

Elazığlılar bizden farklı mı öneriyor?

30.04.2024 (https://elazig.tarimorman.gov.tr/Sayfalar/Detay.aspx?OgeId=575&Liste=Duyuru)

  • Birinci ilaçlama: Sürgünler 25–30 cm uzunlukta olunca
  • İkinci ilaçlama: Çiçek taç yaprakları döküldüğü dönemde,
  • Üçüncü ve diğer ilaçlamalar: İkinci ilaçlamadan sonra kullanılan ilacın etki süresi, bölgelerin meteorolojik ve çevre koşullarıyla birlikte tanelere ben düşme dönemine kadar ilaçlamalara devam edilmelidir.
  • Hayır ! Sadece iilacın etki süresine göre düzenli ilaçlamalara dikkat çekiyor.

Henüz daha tesettüre giren bağlardaki Temmuz ortasından Kasım ortasına uzanan süredeki ilaçlamalar değinecek noktaya gelemedim. İnşallah sonraki yazımda.

Bağcının 3 Basrası

Balcının bal tası var / Oduncunun baltası var” gibi oldu “Bağcının 3 Basrası”. Bunların ikisi entoyla (böcekler) biri de fito (hastalıklar) ile ilgili. Ege bağcısı

  1. Külleme hastalığına “Küllü Basra” der yapraklardaki beyaz örtüye bakıp;
  2. Emici böceklere, yaprak bitine de “Ballı Basra” der omcaya yapışan fumajinden dolayı ve
  3. Unlu biti de “Sidikli Basra” der zararlının yaptığı emgi ile omcanın taç izdüşümündeki toprağın ıslanması nedeniyle.
  4. Ve inşallah Temmuzdan Kasıma kadar uzanan süredeki teknik talimatla disipline edilmemiş ve başıboş bırakılmış ilaçlı savaşımın yaratması olası kayıplarla bağcımız dördüncü basra ile Bad-el harab-ül Basrayı yaşamaz; iş işten geçmeden konu eğitim, denetim ve organizasyonla disipline edilir. Bu konuda hangi ilgili sektör gerekli olanı, ihtiyacı bakanlığa iletebilir ki !

Sağlık ve esenlik içinde yolunuz açık ve aydınlık olsun.

Öykücü


(1) IPM: Integrated Pest Management (Bütünleşik Zararlı Kontrolu) ki en basit anlatımla tüm önlemleri birlikte düşünerek eylem planı yapmak diğer bir deyişle kültürel önlemlerden ilaçlı savaşıma uzanan süreçte faydası yanında zararlı etkileri en aza indirgeyerek tarımsal savaşım uygulamak

(2) SZHG : Syngentalı Ziraatçı Hüseyin Gül (09.08.203 / Pazarlama Müdürü: Bağda külleme hastalığı ile nasıl mücadele edilir ? Regalia (YouTube); > 02.08.2024: Seed Care AME North Lead)