Yaşam Büfesinde “Basra (2)

“...Üretici ve üretim pratiğindeki değişimler standart tariflerin yetersizlikleri ile karşilaşabiliyor. Mevzuat değişiklikleri bu devinimi tam zamanlı takip edemiyor maalesef…(SZHG);…>…Bu konuda talimatlarda gerekli güncellemeler yapılıyor. İlgili sektörün konu ile ilgili aksama veya düzenleme yönünde bir talebi olduğunda bakanlığa iletiyor ve toplantı düzenleniyor…(otorite);…<..Sevgili Mustafa, bildiğim kadarıyla, örtü altındaki omcalar için külleme ve kurşuni küf talimatı olmadığı gibi, bütünleşik bir savaşım programı da yok. Bu konuda Ege Bitki Koruma’da yürütülmüş bir tez çalışması bulunmuyor (ND);…”

Sarıgöl’ün örtü altına alınmış bağlarında sağlıklı yaş (taze) üzüm alabilmek için başta külleme ve kurşuni küf kontrolu olmak üzere “4E” çerçevesinde disipline edilmiş Temmuz-Kasım arasındaki ilaçlı savaşımı oluşturmak, geliştirmek ve tutundurmak için birileri kolları sıvamalı ve sahip olduğu yetki ve sorumlulukla geç kalmadan konuya liderlik etmelidir.

Merhaba

Bu yazıdan bir anlam çıkarabilmek için bir önceki yazımı okumak gerekir. Özetlersem; Sarıgöl Ziraat Odası Başkanı Ali İhsan Ülgen sosyal medyada bir haber paylaşmış. Bu haberde Sarıgöl çekirdeksiz üzüm bağlarının %90 nın Temmuz başından itibaren örtü altına alındığını ovanın beyaz renki görüntüsü ile duyurmuş. Ben de yirmi yıl önce bu gelişmenin içinde olan biri olarak bunu görünce bir soruya yanıt, görüş almaya çalıştım. Sorum şuydu:

“Özellikle Ege Bağlarında üzümün en önemli hastalığı olan ve fenoloji esaslı olarak mücadelesi yapılan Külleme hastalığı için Bakanlığın teknik talimatlarında üzümlere ben düştüğünde ya da diğer bir ifadeyle tatlı su yürüdüğünde (yaklaşık olarak Temmuz ortasında) ilaçlamalara son verilmesi bildirildiğine göre Temmuz ortasından yaklaşık Kasım ortasına kadar örtü altında kalacak olan bağlarda Külleme ilaçlamaları nasıl disipline edilecektir ?”

Bu soruma farklı konumlardaki deneyimli meslektaşlarım (emekli profesörler; kamuda görevli uzmanlar ve özel sektörde aynı soruya yanıt arayan bitki korumacılar vb) içtenlikle yanıt verdiler. Önceki yazımda bu yanıtları paylaştım. Bu sorunun alt yapısını oluşturan, yaşanmışlıklarla talimatlarda düzeltmeler için yol gösterici katkılar sunan benzer çalışmalara bakıp umutlarımı koruyarak ve somut bir adım atılıncaya kadar konuyu bir seri halinde gündemde tutmayı sürdürerek yazmaya karar verdim.

Bugün arayışım ve beklentim, Temmuz-Kasım arasında örtü altına girmiş bağlarda teknik talimatlara eklenecek uyarılarla Külleme için (ve hatta Kurşuniküf ile kombine) “Etkili, Ekonomik, Emin ve Ekolojik (4E)” bir ilaçlama yönteminin resmen önerilebilmesidir. Bunun da ancak bir proje çalışması sonucunda olabileceğine inanıyorum.

Benzer bir arayışı 1986 yılında ruhsat amaçlı TPS bağ denemelerinde ve daha sonra da 1995 yılında Sultana- Çiftçi Destek Projesi beraberliklerinde yaşamıştım. Önceki yazımda “Kramer Kramer’e Karşı” benzetmesi ile “Duble Mahmut” beraberliğindeki gelişmeleri fotoğraflarıyla ortaya koymuştum. Basit bir anlatımla ile ilgili teknik talimatlardaki

  • İlk iki ilaçlama arasındaki yaklaşık bir buçuk aylık sürenin çok uzun olduğu ve
  • Arasına en az bir ilaçlama daha girmesi gerektiği ve
  • Bunun da çiçeklenmeden önce yapılarak, bağın en hassas olduğu çiçeklenme süresince mutlaka hastalığa karşı korunması gerektiği
  • Bağcı Mahmut otorite Mahmut’a “İkna Sofrası”nda uygulama sonuçlarıyla anlatmıştı.
  • Mahmut kabul etti; uygulamaları yerinde gördü ve bağcı Mahmut’a belgesini verdi.
  • Aradan yıllar geçti; Mahmut’un kabulünün teknik talimatlara girdiğini gör(e)medim.
  • Eski tas eski hamam bağcı bildiğini yaptı.
  • Daha yenisini göremediğim için 2011 tarihli talimatlarda hâlâ çiçek öncesi ek ilaçlama önerisini ben göremiyorum.
  • Aynı ihtiyacı nasıl hissetti, nasıl karar verildi de 2015 yılında Manisa-Horozköy Bağcılık İstasyonu’nda bu amaçlı resmi bir çalışma yapıldı; yayımlandı (Nurdan Savaş, Esra Albaz ve Serkan Önder / 30.06.2020 / DergiPark Bitki koruma Bülteni Cild 60 Sayı2 (S:52-65); TAGEM–BS–15/08–04/02–01(1) https://doi.org/10.16955/bitkorb.641439)
  • …Ve çiçek öncesi ek ilaçlamanın etkileri önemli ölçüde artırmasına rağmen neden hâlâ talimatlara girdiğini göremiyorum; anlamakta güçlük çekiyorum.
  • Buna bakınca “Temmuz-Kasım” arası için örtü altındaki bağlar için önerilecek ek bir talimattan ya da revize edilmiş talimat beklentisinden umutsuz mu olmalıyım ? Bilmiyorum. Bu durumda Sarıgöllü bağcılar kimlerin yönlendirmesiyle “4E” nitelikli uygulamalarla nasıl olup da “Basra yanıp yıkılmadan doğruyu bulacaklar” ?
  • Ben en iyisi yarın Sarıgöl Z.O.Bşk. Ali İhsan beyi telefonla arayayım.

Nereden, Nereye, Neler, Nasıl ve Neden ?

Bu yazımı da fazla uzatmadan 01.05.1985 günü ani bir kararla nasıl özel sektörlü (Cibalı) oldum meğer benden ivedi beklentiler neymiş ? Bunu “Buridan’ın Eşeği” alegorisi ile açıklamaya çalışayım. Bundan önce bağda külleme mücadelesinde ilaçların evrimi ve konumlandırmasında gördüklerime ve yaşadıklarıma kısaca değineyim:

Konu başlıklarındaki düzensiz numaralar bir önceki yazımda verdiğim listedeki sıra numaralarıdır.

1.Körükten Drone’a

  • Altmışlı yıllar; bağlar henüz yükseğe çıkmamış, yer bağları… Pek fazla sulama yok; henüz hormon kullanımı da bilinmiyor. Egeli çekirdeksiz üzümler daha çok kuru üzüm üretimi amaçlı ve pek fazla da ilaçlama gerekmiyor. İlaçlar ve ilaçlamalar da oldukça basit. İklim koşullarına göre en korkulan hastalık Mildiyö (pronos) ve göztaşı+kireç karışımı ile hazırlanan Bordo Bulamacı kullanılıyor. Diğer önemli hastalık da Külleme (Basra; Küllü Basra) ve toz kükürt ile mücadele ediliyor. Kullanılan ilaçlama aleti de “Körük“.
  • Yetmişli yıllar; bağlar askıya alınıyor. Askı tipleri araştırılıyor, “Y” mi olsun, “T” mi olsun derken yükselen bağlarda gübreleme ve sulama artıyor. Beraberinde hastalık ve zararlı mücadelesi de hem zorlaşıyor hem de daha fazla bilgi, beceri ve destek istiyor.
  • Kuru üzüm amaçlı yetiştiriciliğin yan ürünü olarak sofralık üzüm yetiştirmek tüketiciyi tatmin etmiyor ve hormon (gibberellik asit) kullanımı ile üzümde pazarın talep ettiği renk, irilik ve tat sağlanıyor. Bu durum da ilaçlı savaşımda yenilikler ek uygulamalar gerektiriyor.
  • İlaçlama aletleri gelişiyor, ilaçlar evrimleşiyor ve kimileri pazara girdiği gibi çıkıyor kimileri pazarın hakimi oluyor.
  • Bu arada seksenli yıllara doğru külleme pazarının hâlâ lideri olan kükürt toz (Dust) formundan “suda eriyebilir (WP” forma evriliyor ve “Körük” tarihe karışırken sıvı ilaç için kullanılan sırt tulumbası, atomizöre ve geç kalmadan da traktör kuyruk milinden hareket alan ilaçlama turbo aletleri yaygınlaşıyor ve bugün “Drone” ile ilaçlama yapılıyor.
  • Bağ külleme mücadelesinde aletler Körükten Drone’a evrilirlen merak ediyorum “drone” kullanımının optimasyonu için bakanlığın ilaç-alet enstitüsü (hâlâ var mıdır ?) test edip kullanılabilirliğini bugün onaylıyor mu ?
  • İlaçlara gelince; kükürt tozluktan ıslanabilirliğe evrilince, biz bile “hadi canım sen de kükürt sulu atılır mı ?” diye yadsımıştık sevgili Aykut Kapkın’ın resmi tavsiye amaçlı enstitü denemelerine ait çalışma planlarını görünce. Çok geçmedi sistemik külleme ilaçları girmeye başladı denemelere ve pazara.
  • Benzimidazoller (Benomyl, Carbendazim gibi) pek fazla asılmadı bu pazara ve daha çok Elma-Karaleke pazarında yer aldılar.
  • Önceleri güçlü sistemik külleme ilaçları Afugan ve Calixin gibi pazarı zorladıysa da (bence) üzümün kalitesi açısından olası yan etkileri düşünüp ısrarcı olmadılar ve bayiler zorlamadıkça bu pazarda yer almadılar.
  • Ardından Bandu ve Nimrod gibi sistemik ilaçlar ruhsat (resmi tavsiye) alarak pazara girmelerine rağmen bence yeterli tutundurma çalışması yapılmadığı için girişleri sönük oldu; çıkışları da sakin.
  • Bu hengame içinde BYR’in BYT’u ve Elanco’nun RBG’ı pazarın hakimi oldular seksenlerin ilk yarısında (Firmanın Türkiye satışlarından sorumlu rahmetli Yılmaz Sürmeli ve Teknik Müdürü Dr.Y.Kazım Oran ile anlamlı berbaerliklerimiz oldu). Farklı aktif maddelerine sahip olsa da ikisi de “EBI: Ergosterol Biyosentez İnhibitarör” olan bu sistemik ilaçlar da kuşkusuz bakanlığın sistemiklere karşı olan önyargısı ile kolay girmediler pazara; yine de pazarın hakimi olmayı başardılar küllemeye karşı kanıtlanmış yüksek etkilerle.
  • Bu yazımda ilaçların evrimini “triazoller” ile keseceğim. Daha sonra pazarda keskin rekabete giren “strobilurinler“in konumlandırma savaşını bir başka yazıma bırakıp SZHG’ün videosundaki Regalia ile tesettürlü bağların arayışına ihtiyacı olan çözümü nasıl özel kılacaklarını görmek isteyeceğim.

10.Buridan’ın Eşeği

  • Bağ külleme pazarındaki potansiyele bakarak ağzının suyu akan ve pamuk odaklı satışları seksenlerin ortasına kadar ayakta kalmak, hayatta kalmak adına yeterli gören Sağlık Müesseleri A.Ş. “yabancı sermaye yasası”nın kabulü ile atağa kalktı ve “Ciba-Geigy” olarak pamuk dışı pazarlara açılmaya odaklandı.
  • Bu odaklanma ile kamudan istifa edip özel sektöre geçen Dr.Mustafa Copcu (ben)’dan iki temel beklentisi vardı “Ciba-Geigy” ismi ile gerçek yapısını ortaya koyan şirketin: Bunlar: 1.Bağ külleme pazarına bir ilacı ruhstlandırmak ve 2.Mildiyö alt pazarlarına RDM MZ72 i ruhsatlandırmak
  • Şimdi geliyorum “Buridan’ın Eşeği“ne: Cibalı otorite düşünüyordu: Hangi külleme ilacını bağ pazarına lanse etsem ki ? Elinde bir numaralı külleme ilacı olan TLT (propiconazole) var; Karaleke pazarına konumlandırdığı SCR (difenoconazole) var ve biz TPS (penconazole) istiyoruz. Otorite tıpkı Buridan’ın eşeği gibi bir sağ yanındaki TLT balyasına, bir sol yanındaki SCR balyasına bakıyor ve kendisi için üçüncü derecede stratejik ürün olan TPS için karar veremiyor. Bu arada rakipler pazara iyice yerleşiyorlar. Tam bu noktada “Buridan’ın Eşeği” alegorisini kısaca açıklayayım ki “paradox” dense de tam bir paradox olmayan bu alegoride eşeğin açlıktan ölmediğini anlayalım:

“Buridan’ın eşeği” alegorisi aynı özelliklere sahip alternatiflerle karşı karşıya kalındığında birinin yerine diğerini seçememe durumu için felsefe ve politikada günümüzde sık kullanılır. Sonuç olarak unutmayalım ki en kötü karar kararsızlıktan iyidir. Bu paradoksunu çözecek sihir özgür iradedir. Onu kullanarak bu zor durumlarda çözüme ulaşabiliriz. Aslında filozofun en baştan beri vurgulamak istediği de budur.

Buridan’ın eşek paradoksu aslında bir paradoks değildir. Çünkü gerçek hayatta iki seçenek arasında tam bir eşitlik olması mümkün değildir. Her seçeneğin kendine göre avantajları ve dezavantajları vardır. Bu nedenle eşek iki samanlık arasındaki farkı bulur ve ona göre karar verir. Yani normal koşullarda gerçek hayatta hiçbir eşek açlıktan ölmez.

12.Rakiplerdeki Tornistan > 21.Hatalar

  • Aslında iyi ki geç karar verip doğru seçim (TPS:Penconazole) yapmışız. Çünkü çok geçmeden iki baskın rakip tornistan yaptılar ve aktif madde bazında yazayım: Triadimefon olan BYR, triadimenol’a; Fenarimol olan ELC nuarimol’e döndü. Neden mi ?
  • Seksenlerin ortalarında (1986 da biz pazara girerken) gördüler ki kimi aktifler özellikle bağda üzümlerin oluşumunda biraz fazla “sert” geliyor. Evet bu iki ilaç bağda külleme hastalığını yüzde yüz kontrol ettiler. Etkileri mükemmeldi. Ancak birkaç yıl içinde bağcı bu ilaçları kullandığında üzümlerinde istenmeyen kalite bozulmaları olduğunu gördü ve artık etkili değil “emin” ilaç aramaya yöneldi. Üzüm oluşumunda dokuların kalınlaşması şeklinde görülen bu “hipoplasmatik” etkilerin oluşumunda ilaçların firmaları da hata yaptı bence: Örneğin BYT’nun tavsiye dozu 100g/100lt idi, ilaçlama tankları 400 lt ve ilacın ambalajı 500 g. Bağcı bir paketi bir tanka koydu ve doz %25 artışla 125 g/hl olunca üzümler için bakın üreticiler neler söyledi ?

19.Sarıgöl TKK Md.Ramazan Ordu

  • TPS resmi kullanım izni (ruhsat) aldı ve pazara sunulma aşamasında. Teknik danışmanım ve “Tutundurma (Promosyon)” çalışmaları için demo (LSFA: Large Scale Field Application: Üretici Uygulamaları) için uygun yer ve kişileri seçmeye çalışıyorum (1987).
  • Menemen’de bayi Aziz Civan‘ın komşusu Haritacı Mustafa‘nın bağından Turgutlu’dan Sarıgöl’e kadar uzanan on bağ seçiyorum.
  • Bunları yerinde görmek için gelen Dr.D.Kaeding beni yerlere göklere sığdıramıyor (peki ya ikinci gelişi…).
  • Bu bağlardan birisi de Sarıgöl-Bağlıca Köyünde Sarıgöl TKK Md.Ramazan Ordu’nun dört dekarlık bağı. İlacımızın yazılı olarak lanse edilen özelliklerine ve bu özelliklerden SSTC(*) prensipleriyle oluşturulan “Fayda” ve hatta “Kişiye Özelleştirilmiş Fayda“ya bakan Ramazan şu sözlerini açıkca dile getiriyor: “BYT ile ilaçladığımız bağımızda hiç külleme hastalığı olmadı ama üzümlerim gök boncuk gibi kaldı”.
  • Biz bağ külleme pazarına girdiğimizde üreticinin aradığı daha etkili bir ilaç değildi; bağ için, üzüm için daha emin ilaçtı ve işte tam bu arayış sırasında biz TPS ile pazara girdik.
  • İlk anda şanssızlık gibi görünen bu arayış aslında bize yirmi yıl sürecek ve fiyat rekabeti ile yıpranmayacak bir yolun kapılarını açtı.
  • Kimi zaman sıralanan faydalar özellikle satışçılar tarafından abartılı olarak işlenince “TPS yoksa hormon mu ?” gibi sorularla karşılaştık ki SSTC’nin temel öğretilerinden biri olan “Müşteri Responslarının Ele Alınması” becerisi ile bu soru bize ek faydalar sunma olanağı da sağlayıp güveni pekiştirdi. Bu becerimizi güncel bir örneğini : https://www.copcu.com/sstc-esestisi tanıtım videosuna görebilirsiniz.

20.Mersindereli İlyas

  • Salihli’nin (daha sonra Ahmetli’nin) Mersindere Köyünde, yolun hemen kenarında ideal demo yeri özellikleri taşıyan 200 dekarlık modern bir bağ ve sahibi İlyas Durmuş. Dr.Kaeding’in en beğendiği ve “Bağcılar Günü (Field Day)” yapmaya karar verdiğimiz (yaptığımız) bağ ve üreticiyi ikna etmek için kahvede sohbet ediyorum. TPS i anlatıyorum ve ilk sorusu
  • “TPS sistemik mi Mustafa Bey ?” ve devam ediyor “Sistemikse kesinlikle kullanmam, kullanmanız için de bağımda size yer vermem”. Neden ?
  • Daha önce sistemik etkili BYT kullanmış ve üzümleri büyümemiş, hasat gecikmiş. Mersindere’nin bir özelliği var. Ege Bölgesi’nde erken sofralık üzüm kesimi önce Buldan (Yenicekent) de başlar ve ikinci sırada Mersindere gelir (Temmuz sonuna kalmadan). Kullandığı önceki sistemik ilaçla üzümlerin dokuları kalınlaşıp olum Ağustosa kayınca İlyas erkenciliğin sağladığı yüksek fiyat ve gelir artışından mahrum kalmış.
  • SSTC öğretilerine (ve Dr.Stronk’un yüz yıl önce yazdıklarına) göre İlyas’ın satın alma dürtüsü “Kazanç Sağlamak (to make a gain)” kadar “Dertten Sakınmak (to avoid a pain)“. Biz ilacımızın bilakis olumlu etkileriyle dolaylı olarak erkenciliğe katkı sağladığını, uniform dane yapısıyla albeni kazandırdığına ve baskı altında kalmadan rahat büyüyen danelerde altın sarısı renk ile pazarda tutunduğunu kendi lokal koşullarımızdaki deneme, uygulama sonuçlarıyla daha önce kanıtlamıştık (Bunu Türkiye Fitopatoloji Derneği’nin Antalya’daki simpozyumunda bildiri olarak sunmuştum).
  • Sonunda İlyas ikna oldu ve tarla (bağcılar) günü yaptık ki yaklaşık yirmi yıl sonra Rio (Brezilya) daki sunumumda “Başarı Öyküsü” olarak TPS’nin pazardaki kalıcı kabülünü öykülendirmiştim ve 2005 yılında bağ alanlarında yaptığım video çekimlerinde bağcılar hâlâ o bağcılar gününü anlatıyorlardı.

TPS nin pazara girişi geç oldu ama temiz oldu; aktif maddenin patent süresi dolduktan sonra bile fiyat savaşına girmeden firmanın cirosuna önemli katkılarını sürdürdü. Peki ya şimdi ?

  • Regalia ile yola devam eden Syngiller için “niş pazar” olduğu açık olan Sarıgöl’ün yüzbin dekarı aşkın örtü altındaki bağları için özel bir konumlandırmaları var mı ?
  • Sanmıyorum (ama umuyorum)
  • Bakalım SZHG bu yazımı okursa nasıl bir yanıt verecek ?
  • Bir yanıt alırsam yazımda gerekli düzeltmeleri yaparım.

Sözün özü; Yazımda detaylarını verdiğim ve 2020 yılında yayımlanmış olan Bakanlık ek çalışmalarıyla külleme mücadelesinde çiçekten önce ek bir ilaçlama (ikinci ilaçlama) yapılmasının olumlu etkilerine rağmen talimatlarda değişiklik yapılmamışsa (yapılmış da ben göremiyorsam lütfen beni aydınlatınız); ben hâlâ ilaçlamaların sona ermesi uyarısı olan Temmuz ortasından-Kasım ortasına kadar yönetimli uygulamalar için ciddi ve hızlı bir atılım bekleyeyim mi ? Yoksa umutsuz vak’a mı ?

Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.

Öykücü


(*) SSTC : Satış Becerilerini Geliştirme Ustalık Yolculuğu