“…Düşüncelerinizi, fikirlerinizi kararlılıkla, disiplinle ve adanmışlıkla (=tutkuyla; 3D) olgunlaştırırken, sabır ve sebatla, inat ve ısrarla (=azimle; 2P) destekleyip, bilginizi, cesaretinizi, emeğinizi ve ruhunuzu katarsanız (4H); sürdürülebilir satış ve desteklerinde (3S), güçlü söylem ve eylemlerle (3S) tarzınızı (2S) yansıtan başarı öyküleri (2S) yazarsınız…“(*1)
Kendimi sorguluyorum: “Şu GAT dünyada MASlaşmak için RAW mıyım ?“ (*2)
Merhaba
Aralık 2024 den bugüne aklımı, yüreğimi ve ruhumu “Soysuzlar Çetesi”nden kurtaramadığım için yazamıyorum (*3). Odağımı yitirdim. İlgi alanımda yüzleri gülmeyen, k**nın kılı ağarmış bunaklar; etki alanımda beklediğim sandığa atacağım bir oy ve ülkemin insanı “kaosun eşiğinde yaşamanın sıkıntılarıyla” boğuşuyorken “Santorini Ardıllarının Endişesi” de ekleniyor batı kesimlerini… Felaket yaşanmadan iyi olur inşallah.
Seksen yaşımdan gün almaya başladım ve böylesini ne gördüm ne duydum. Şirazesinden çıkmış kitabın yaprakları rüzgarda savruluyor. Medyanın çoğunluğu batan geminin mallarından yağma peşinde. Ne yazık ki bu öykünün sonu gözüme olumlu görünmüyor. Dur diyecek ya da dengeyi sağlayacak ne bir güç kaldı ne de vicdan. Hemen herkes fırsatını buldukça domuz olmamak için devlet malına tecavüz etmekten geri durmuyor. Bir yanda asgari ücretle, açlık sınırının altındaki maaşlarla yaşama derdinde emekliler ve çalışanlar; diğer yanda gözü doymayan muktedir muhterisler. Ne Allah’tan, ne kuldan, ne adaletten ne toplum baskısından korkuyorlar. Devleti ve kurumları ayakta tutacak olan üç parça da kokuşmuşluk yolunda yarış ediyor adeta :
- Yapı çöküyor;
- Sistem çalışmıyor ve
- İnsanlar aç gözlülükleri, doymayan hırsları nedeniyle zıvanadan çıkıyorlar. Yangında yiten canlar, sokaklarda birbirini yok yere öldürenler, gündüz programlarında dizilere taş çıkartan ahlaksızlıklar, dizilerde sistematik olarak yıpratılan dürüstlükler ve mal çalanlara, can çalanlara bakınca rahmetli Çetin Altan’ın bir köşe yazısındaki şu sözlere bir kez daha vermek istiyorum:
“Varlık içinde yokluğu, yok saymanın en kolay yolu; uygulanamaz yasaklar koymaktır”
Aynısını yaşıyoruz. Suçlulara tutsaklık için yer kalmadı; Osman’la, Can’la, Ümit’le ve hatta Selahattin’le; doğru yolu gösteren veya rakip olma potansiyelli kişilerle doldu mapushaneler. Bir diğer anlamakta zorluk çektiğim de açılım, saçılım diyerek bir yanda meclise çağırırken diğer yanda tutuklamalarla “tavşana kaç, tazıya tut” diyen otoritenin ne yapmak istediğine benim aklım ermiyor. Adeta kaosla beslenip kurtuluş için ya da çivi çakmak için çatışma bekliyor gibiler ki; açık tahriklere rağmen inşallah böyle bir süreci yaşamaz ülkem. İşte bu takıntılardan kurtulabilirsem yazımın girişindeki konuya yer vereceğim.
Bu slaytın çerçevesinde şu sorularla sözlerimi sürdüreceğim:
- Kimsiniz ve kendinizi nasıl tanıtırsınız ? Sahip olduğunuz değerlerin farkında mısınız ? Kendinizi nasıl sorgularsınız ? Farkındalığınızı nasıl geliştirirsiniz ? Farkındalığınız gelişirse ne olur ? Özgüveninizi nasıl artırabilirsiniz ? Sizi motive eden ne ? Maslow’un Piramidi’nin neresindesiniz ? Covey’in “4 L” den hangisi sizin için baskın ? Sekseninde ben NKM olarak ne yapmaya çalışıyorum ? Dr.Stronk yüzyıl önce dürtülerimizi nasıl gruplandırmış ve ben bunları nasıl iki grupta topluyorum ?
- Hayallerinizi nasıl hedefiniz haline getirebilirsiniz ? Hedefinizin hangi özellikleri olmalı ki hedefe ulaştığınızı anlayabilmelisiniz ? Emekli olduğumda (2009) hangi hayalim vardı ve neden gerçekleştiremedim ?
- Herbirinizin bir diğerinden daha iyi yaptığı bir şey mutlaka olduğuna göre yola çıkarken ne yapmalısınız ? Birbirine rakip Hoatcini ve Teknoas birleşip Netdirekt olunca SWOT’larındaki hangi zayıflıkların nasıl üstesinden geldiler ? Başarılarınızı neye borçlusunuz ? Başarılarınızın bileşenlerini nasıl formüle edebilirsiniz ? Her başarının mutlaka bir ödülü var mıdır ? Kelebek etkisi nedir ?
- Sıraya girmek, sırada kalmak ve sırada öne doğru ilerlemek ne demektir ? “Hepimiz birer satıcıyız” dersem buna inanır mısınız ? Dünün satış odaklı SSTC (esestisi)si bugün nasıl yaşam odaklı, beceri ya da tarz odaklı oldu ? Bilişim yazılım uzmanı, SSTC öğrenme yolcusu Günay bey SSTC’e nasıl bir Türkçe açılım buldu ?
- Babadan (Mustafa-1945) oğullara (Ümit-1966; Eray-1969 ve Kerem-1981) “Bütünleşik ve Ardışık Başarı Öyküleri” nelerdir ? Formülün hangi bileşenleri kimler için daha baskın olmuştur ? Başarının ilk temel adımı Kerem’in hangi sözlerinde yinelenerek dile getirilmektedir ? (*4)
- Bugün de bir hayalim var ve bakalım gerçekleştirmek için gerekli desteği bulabilecek miyim ? Peki güncel hayalim ne ve nasıl bir olgu, etki bekliyorum ?
On yıl önce Şubat 2015 de ne yazmışım diye bloguma baktım ve “Akordeon Etkisi” başlıklı yazıma takıldım (bugün de umutla umutsuzluk arasında akordeon etkisi altındayım) ; on yılda hiç bir şey değişmemiş ve hatta daha da kötüye gitmiş yaşam koşulları diye düşünüp sevgili A.Ş.İzgören‘in kitabından yaptığım alıntıyı burada yinelemek istedim:
“…“…Yavru deve annesine sormuş: “Anne niye bizim hörgücümüz var ?” > “Çöl sıcağında susuzluğa dayanabilelim diye”…”Anne bizim toynaklarımız neden bu kadar geniş ?” > “Çölde ayaklarımız kuma batmasın diye“… “Anne bizim boynumuz neden bu kadar uzun ?” > “Çölde uzaktan gelebilecek tehlikeleri görebilelim diye“… “Peki anne, Allah aşkına bizim Atatürk Orman Çiftliği’nde ne işimiz var ?“…Bu ülke Atatürk Orman Çiftliği’nde yaşayan develerle dolu; yetenekleriyle ilgisi olmayan işlerde çalışan sürüyle mutsuz insan… İyi ki 1991 yılının o soğuk Şubat sabahı, Balıkesir saat kulesinin altında kendime “Ben kimim, neden buradayım ve yapmak istediğim şey bu mu ?” diye sormuşum, pardesüm üzerime tam olarak oturuyor olmasına rağmen…”(*5)
Yeni başlayan “Paradise” isimli dizinin bir yerinde ölümcül hastalığı olan küçük oğlunun annesiyle hastane odasındaki kısa bir diyalogundan depreşen duygularımla yazıma son vermeye çalışıyorum:
Oğul annesine soruyor: “Anne, ölünce cennete mi gideceğim ?” Annesi olumlu yanıt verince küçük çocuk sonraki soruyu soruyor “Anne, cennet nasıl bir yer ?”. Annenin yanıtı güzel “Sen nasıl olmasını istersen öyle bir yer ?” ve çocuk “senin gibi bir yer olmasını istiyorum” ve… Bu yanıtın beni götürdüğü yerdeki niyet ve zihniyete bak ve dünyada kirlettikleri ahlak anlayışları yetmezmiş gibi bizimkilerin olmasını istedikleri cennet sanki “xyz?*!”… “Altından şaraptan ırmaklar akan binlerce hurinin beklediği bir yer”. Bu dünyanın adil ve ahlaklı keyiflerini dürüst hak edişlerle erişmek varken öbür dünyaya ötelemek nasıl bir niyettir ?
Herşeye rağmen; “Soysuzlar Çetesi” ve avanesinin hidayete ereceklerine ve “Şu GAT” dünyada verdikleriyle aldıkları arasındaki denge ile doğru yolu bulacaklarına inancımı sürdürmek isteyerek şu görseli blogumda da paylaşmak istiyorum:
Sağlık ve esenlik dileklerimle, açık ve aydınlık yollarda başarı öyküleriniz için kolaylıklar diliyorum.
Öykücü
(*1) Başarı Formülüm https://www.copcu.com/2010/04/25/yasam-bufesinde-3dx2p4h10s/
(3D x 2P) + 4H = 10S
“Uykusuz Gecelerdeki Pusulamızın” dört yönünde şu kavramlar vardı:
1.Kuzey: Set Direction (Yönü belirle): Neredesin, nereye gidiyorsun; nereye gitmek istiyorsun ?
2.Doğu: Create Edge (Üst sınırı belirle): Sınamazsan gücünün sınırlarını nasıl bileceksin ?
3.Batı: Liberate Potential (Potansiyelini açığa çıkar): Kendini sorgula; sahip olduğun değerlerin farkında mısın ?
4.Güney: Drive Result (Sonuçlarla yönet; sonuçları yönet): Yaptıkların ve yapmadıkların ve kararların; her karar verişin bir seçenek öldürmek olduğunu biliyor musun ?
(*2) GAT / MAS / RAW: https://www.copcu.com/2009/11/21/yasam-bufesinde-gatmasraw >
GAT: Give And Take (Ver ki alasın): Bu dünya al gülüm ver gülüm dünyası > MAS laşmak: More And Smarter (Daha çok ve daha akıllı): Kapasite kullanımı ve kapabilite gelişimi > RAW: Ready Able Willingness ( Hazır, yetkin ve istekli): İçindeki yaratıcı potansiyeli, cevheri (RAW=Cevher) açığa çıkarmak
(*3) Soysuzlar Çetesi : https://www.copcu.com/2024/02/18/yasam-bufesinde-soysuzlar-cetesi/
“…İzmir Alsancak Stadındayım. Göztepe ile Bandırmaspor maç yapıyorlar. Bandırmaspor’un amigosu bağırıyor: “Bandırma, Bandırma !” Taraftarları da tekrarlıyor. Sesleri durulunca Göztepeliler bağırıyor: “bandırcez, bandırcez”. Kendi oyununa kurban gitmek bu olsa gerek; ya da bindiğin dalı kesmek. Bu İzmirlilerden korkmak gerek. Rahmetli İsmet (ZM68İU)’in Diyarbakır BZMBaşkanı iken dediği gibi “Bu İzmirlilerin hepsi pusht”. G*tü korumak gerek. Bugünün yalan ustaları da benzer nakaratlarla bağırıyor kızgın yüzler, öfke saçan gözlerle. Bilmiyorlar mı ? “Öfke gelir göz kararır; öfke gider yüz kızarır”. Mutlaka bunu biliyorlar ama kızaracak yüzleri kalmadı ki…”(https://www.copcu.com/2021/12/12/yasam-bufesinde-yalan-ruzgari/) ve bir diğer yazımda da benzer anlatım: (https://www.copcu.com/2019/12/24/yasam-bufesinde-karar-kitabi/)
(*4) Kendini sorgulamak https://www.copcu.com/2025/01/23/yasam-bufesinde-sorularin-gucu/ “…Ben kimim ? Misyonum (üstlendiğim görev, varlığımın nedeni) ne ? Kendimi nasıl sorguluyorum ? Sahip olduğum değerlerin farkında mıyım ? Farkındalığımı nasıl geliştirebilirim ? Farkındalığım gelişirse ne olur ? Özgüvenimi nasıl artırabilirim ? Beni motive eden ne ? Hangi dürtüler beni başarı öykülerine götürüyor ? Başarımı nasıl formüle edebilirim ?…”
(*5) Akordeon Etkisi https://www.copcu.com/2015/02/21/yasam-bufesinde-akordeon-etkisi/