“…Yolun kenarında günlerdir duran yumurtadan civciv çıkınca neden “mucize, mucize…!” diye haykırmak için bekliyorsun, yaşadığın kuluçka döneminin farkında değil misin, önemini bilmiyor musun bre gafil !..; Önündeki kırk tonluk volana bakıp da bir el atmanın neden işe yaramayacağını düşünüp kendini, gücünü ve bütünleşmenin etkisini hor görüyorsun bre gafil !..; Otobüsün dümeni elinde ve nereye gitmeye, ne yapmaya çalıştığından önce neden kimleri otobüsüne aldığını, hangi koltuklara kimleri oturttuğunu, kimlerin seni yarı yolda bırakıp ilk durakta ineceklerini düşünmüyorsun bre gafil !..; Tilki gibi kafanın içinde kırk düşünce ile yolunu, yönünü kaybetmek yerine kirpi gibi sade ve etkili bir disiplinli düşünceyle odaklı olarak sahip olduğun gücünü neden etkin ve etkili kullanmıyorsun bre gafil !..” (*1)

Merhaba
Bu yazımın başlığı “Bre Gafil” de olabilirdi.
Yirmi yıl önce (Mayıs 2005) Paris’in doksan kilometre kuzeyindeki tarihi bir şatonun gün ışığı gören salonunun kapısı önünde bekliyordum sabah saat 07.55 idi. Toplantı sekizde başlayacaktı. Kapı kapalıydı. Beş dakika sonra kapı açıldı. İçeri girdim. Beş dakika sonra kapı kapandı. Giren girdi; girmeyen dışarda kalacaktı (hoş sistem disiplinine sahip olan gruptan hiç kimse dışarda kalmadı). Bu bir duyarlılık testi olmalıydı.
Şirket üçüncü evresinin (Synleşme) beşinci yılını doldurup DOD2 (*2) aşamasına geçiyordu. Kendi kulvarını oluşturuyordu. Oyunun kurallarını yeniden yazmaya çalışıyordu. “Eğiticinin Eğitimi” programı çerçevesinde “Frameworks 2 / Çerçeve Çalışmaları 2” öğrenme yolculuğu için seçilmişler arasındaydım. Ülkemden seçilen diğer iki kişi de TA ve AŞ (sırasıyla Türkiye Bitki Koruma ve Tohum Ülke Müdürleri) idi. Bir haftalık bu “Ustalık Yolculuğu” hem ufkumu genişleten “Liderlik ve Koçluk” anlayışımda yeni bir “Bakış Açısı (Paradigma / Mind set)” kazandırdı hem de “Kariyer Yolculuğumu” değiştirdi.
Etkili Toplantı Yönetimindeki aynı duyarlılığı 1986 yılının Eylül ayında İsviçre’de Les Barges deneme ve uygulama çiftliğindeki iki haftalık “Öğrenme Yolculuğu”nda da yaşamıştım. Meslektaşım Dr.ÜD ile birlikte katıldığım benim için ilk ve ülkem için de son “Bitki Koruma Uygulamalarının Yararlarını Maksimize Etme” uygulamalı öğrenme programıydı. CINOS (*3) taki 24 yılımda pekçok öğretici toplantıya katıldım; kimilerine doğrudan katkı sağladım. Bunlardan üç tanesi beni “Yönü Belirleme (Pusulanın Kuzeyi)” ve “Üst Sınırı Oluşturma (Pusulanın Doğusu)” konularında eğitti, öğretti ve üretken olmamı sağladı. Bunlar kronolojik olarak:
- Aplikasyon Teknikleri (1986): İsviçre-Les Barges; 16 yıl enstitüde öğrendiklerimi faydaya dönüştürme becerili uygulama tekniklerini on altı günde öğrendim. Hayran kaldım. Dönüşte Enstitü ile paylaşmak istedim. Rahmetli müdür dostum Dr.CS her nedense (!) teklifimi kabul etmedi.
- SSTC (İlişki ve İletişim Yönetimi, Zor insanlarla baş etme, Sunum ve İkna Teknikleri; SSTC öncesi ve sonrasıyla anladım ki çok iyi yaptığım şeylerin kedi yavrusunun sex anlayışından farklı değilmiş. İlk uygulamalı somut faydasını da doçentlik sınavımda yaşadım. ): Yalova-1987; İsviçre -2006
- Çerçeve Çalışmaları (Liderlik ve Koçluk; Omurgalı Duruş; Öykülerin gücünü, Markanın verdiği sözü, Tutkunun önemini ve sahip olunan değerlerin farkına varmayı öğrendim): Fransa-Paris (2005)
…Ve bugün ülkeme bakıyorum. İktidar ya da muhalefetten kimlerin “Yumurtanın Önemini” anlayıp da “Değişimin nasıl olmayacağını ?“, kimlerin “Volanın /sorunun ürkütücü büyüklüğü karşısında bir el atmaktan çekinmeyeceğini ?“, kimlerin (hele bugün bir de olağan üstü kurultay varken) “otobüse hangi yolcuları almakla uzun soluklu değişim mücadelesinde tökezlenmeyeceğini ?” ve asıl önemlisi kimlerin “Kırk çeşit laf salatasıyla dağılıp gitmek yerine sağduyu ile bütünleşmeyi sağlayacak disiplini düşünceyle kirpi gibi güçlü olarak oklarını ve kirpi kardeşliğini etkili kılacağını ?” görmek istiyorum.
Bu arada sınırlarımıza dayanan komşulardaki iç savaşların ve Akdeniz’de şekillenen katar katar satılmışlıkların bizi nasıl bir belanın içine çekmekte olduğunu anlamakta sadece ben mi zorluk çekiyorum. Bir zamanlar “İzocam Reklamı” vardı ve üst katlar donarken, alt katlar yanarken bir haykırış çınlıyordu: “Yöneticimiz uyuyor mu ?“
Evet, kaos eşiğinden hızla kaosa yuvarlanıyoruz gibi hissediyorum kendimi ve ceplerindeki son kuruşu pastırmaya yatıran adamların (!) gözü açlardan mı yoksa karnı açlardan tarafa mı mesaj gönderdiklerini de anlamakta zorluk çekiyorum. Bu kadar mı olur sözde desteklemek ya da savunmak için yapılan göstermelik eylemlerde bile “Empati Yoksunluğu”.
Sözün bittiği yerin arifesinde anlıyorum ki “Yanıyor canım keten helvanın altı”. Yaklaşık kırk yıl önce üstümdeki kırmızı tulumla Aydın-Koçarlı-Yeniköy’ün pamukçularıyla akşam üzeri kahve toplantısı yaparken yanımızdaki tozlu köy yolunda tozu dumana katarak, davul zurna ile ortalığı inletiyordu konvoy ve net slogan şuydu: “Kurtar bizi baba !”
Şimdi dört metafora bakıyorum ve ne yumurtaya can veren Allah’tan; ne volanı harekete geçirecek zor koşulların bütünleştirdiği cephenin maratona yetecek nefesinden; ne bugün otobüse binme yarışında çatlak vermesi kaçınılmaz olan altı okun enerjisinden ve ne de “ya hep beraber ya hiçbirimiz” sözlerinin gücünün zaman içinde yitip gitmemesi beklentimden pek fazla umut göremiyorum. Çünkü;
- Osman çıkabildi mi içerden ?
- Can katılabildi mi Meclis’e ?
- Demli demsiz kimin umurunda Selahattin’in yitip giden yedi yılı ?
- Üç gün sonra Ekrem yerine Mansur’a yatırım yapılır mı ?
- Suriye’den üstümüze düşer mi İsrail bombaları ?
- Akdeniz’deki petrol arama çalışmalarında gerçekten dışlanırsak tutsaklığa eğimli rutinlerimiz daha da acıtıcı olmaz mı ?
- Gazze’deki onca masum çocuk mezarları üstüne Amerikanvari sayfiye yeri yapmak istediği söylenen Trumph, bizim için de BOPlanma sürecini hızlandırırsa neler yaşarız ?
- Sorular, sorular ve sorularla sürmenaj olmaz mıyım ?
Görelim Mevlam neyler; neylerse güzel eyler ve güzel eylemek için de bize verdiği aklı kullanmamızı bekler kuşkusuz. İşimiz zor; ömür kısa, yol uzun ve dikenli, “Abbasın Yolculuğunda”.
Öykücü
(*1) : Dört Metafor: https://www.jimcollins.com/article_topics/articles/good-to-great.html: Paris’teki toplantıya yapılan çağrıdaki uyarı şuydu: “Buraya gelmeden önce Jim Collins’in Good To Great (G2G) kitabını okuyun”. Ne vardı o kitapta ?
- How change doesn’t happen (Değişim nasıl olmaz ?) : Picture an egg. Day after day, it sits there. No one pays attention to it. No one notices it. Certainly no one takes a picture of it or puts it on the cover of a celebrity-focused business magazine. Then one day, the shell cracks and out jumps a chicken.
- How change does happen (Değişim nasıl olur ?): Now picture a huge, heavy flywheel. It’s a massive, metal disk mounted horizontally on an axle. It’s about 100 feet in diameter, 10 feet thick, and it weighs about 25 tons. That flywheel is your company. Your job is to get that flywheel to move as fast as possible, because momentum—mass times velocity—is what will generate superior economic results over time.
- Disiplined People “Who” before “What” (Neden önce kim, disiplinli insanlar): You are a bus driver. The bus, your company, is at a standstill, and it’s your job to get it going. You have to decide where you’re going, how you’re going to get there, and who’s going with you.
- Disiplined Tought: Fox or Hedgehog (Disiplinli Düşünce: Tilki mi yoksa Kirpi misin ?): Picture two animals: a fox and a hedgehog. Which are you? An ancient Greek parable distinguishes between foxes, which know many small things, and hedgehogs, which know one big thing. All good-to-great leaders, it turns out, are hedgehogs. They know how to simplify a complex world into a single, organizing idea—the kind of basic principle that unifies, organizes, and guides all decisions. That’s not to say hedgehogs are simplistic. Like great thinkers, who take complexities and boil them down into simple, yet profound, ideas (Adam Smith and the invisible hand, Darwin and evolution), leaders of good-to-great companies develop a Hedgehog Concept that is simple but that reflects penetrating insight and deep understanding(> https://www.copcu.com/2019/01/09/yasam-bufesinde-kirpi-kardesligi/)
(*2) DOD2 (Differentiate Or Die / Farklılaşmazsan Ölürsün): DOD1 (Do Or Die / Yapmazsan Ölürsün: Oyunu kuralına göre oyna; ayakta kal, hayatta kal) den DOD2 e geçiyordu. https://www.copcu.com/2009/06/08/yasam-bufesinde-basarinin-rotasi/
(*3) CINOS : Ciba > Novartis > Syngenta (MC: 1985 > 1996 > 2000 > 2009)