“…Herkes benim gibi düşünürse hata yapmaktan korkarım…Birleşmenin iki zıt etkisi olabilir: Bütünleşme ya da çatışma…Birleşme sonucunda ortaya çıkan ürün ya bir karışımdır, kasedeki salata gibi; ya da bir bileşimdir, potadaki tunç gibi…Birleşmenin etkisi ya bir modifikasyondur, özünde kişisel niteliklerini saklayan; ya da bir mutasyondur, sahip olduğu değerlerle güncel koşullara uyumlu…”
Copculaşmak “Zor Zenaat” > Cevher İşlemek > Kendini Sorgulamayı Bilmek > Kaizenvari Gelişmek > Uykusuz Gecelere Razı Olmak
Merhaba
Koronalı günleri etkisi midir ?bilemedim. Evde geçen zaman artmasına rağmen yazma hevesim geriledi. Havalar ısınsa da çatıya çıkışım arttı. Züğürtleyen yahudi gibi eski defterlere daldım. Dijital ortama alıyorum gerekçesine sarıldım. Bahane miydi ? Yürüyüşlerimiz yok denecek kadar azaldı. Yasaklar varken bile daha çok yürürdük. Genel bir hoşnutsuzluk baskın oldu. Nezuş’un artan diz ağrıları acıya dönüştü ve onun yürüyüşünü gerçekten sınırladı. Ben de yalnız çıkmak istemedim. Bugün Kerem’in yaş günü ve kırka bir kala durumumuza şöyle bir baktım. Şükür ve şükran doluyuz. Kimi sağlık sorunlarımız öne çıkmış. Çok şükür ki çözümsüz değiller. Hatta çözüm süreci de hızlandırılmış durumda. Gelecek haftanın ilk gününden sonra inşallah daha sağlıklı bir çerçevede yazacağım. Yirmi yıl önce Atakalp’teydim; haftaya da ona komşu EMOT’ta olacağız. Şimdi kendimize sağlık ve esenlik diliyorum.
Geçtiğimiz pazar günü yılın en uzun günüydü. Aynı zamanda “Babalar Günü” idi. “Copculaştırarak” baba olanların sevgi ve ilgilerini görmek, paylaşmak, hissetmek gerçekten gurur vericiydi. Facebook paylaşımlarının birinde böyle günlere inanmadığını ifade eden mesajı okuyunca düşünmeye başladım. Şu sorunun yanıtını aradım: Doğuştan mı; sonradan mı ? Hep mi böyleydi, yoksa ellisinden sonra mı bu inancı doğru buldu ? Böylesi günleri “sus payı” olarak değerlendirmesi ilginç geldi. WhatsApp’ta bir başka grubumuz var: ZM68. Bu grup 1963 de yolumuzun kesiştiği ve beş yıllık beraberlikte pekiştiği bir meslektaş beraberliği olarak keyif verme etkisini sürdürüyor. Bugün paylaşılan mesajlarla kişilerin 1968 den bu yana 52 yılda hangi özelliklerini sürdürdüklerini, hangilerini durdurduklarını anlamaya çalışıyorum. Bunun için önce kendime bakıyorum. Kendimi sorguluyorum. Öğrenme ve ustalık yolculuğunu çerçevelendiren SSTC nin temel öğretisi olan “Pick up positives; ignore negatives / Olumluyu yakala ve kullan, olumsuzu duymazdan, görmezden gel ama aklının bir kenarında bulunsun ve hazır ol” uyarısına ne kadar uyup uymadığımı bulmaya, ölçmeye çalışıyorum. Arkadaşlarıma baktığımda neler görüyorum ? Algı pencerelerim nasıl açılıyor ? Örneğin bugün ABD’e yerleşmiş olan arkadaşım SK ile 1963/68 arasında pek fazla samimi değildik. Yedi yıl önce Antalya’da buluşmayı organize ederken gelişen ilişki dışında elli yılda hemen hiç görüşmedik. Yedi yıl önce öyle bir gelişme yaşadım ki öğrencilik yıllarının dar alanda paslaşmalarından daha fazla samimiyet gelişti. Zor koşulların bütünleştirici etkisi ile Kanada serüveninin detayları paylaşıldı. Daha sonra yeniden eski düzeyine indi. Belki de “Kanadalılar” yazımdaki paylaşımlarım ya da yargılarım hoş olmadı ya da hoşuna gitmedi. İşte bu örnekle ya da bu örnekte şunu görmek istedim: Aradan geçen elli yıl çıkıntıl(lıkl)arımızı törpüledi mi yoksa daha da kesinleştirdi mi ? Ya da diğer bir deyişle zaman bizi daha kırılgan mı yaptı; yoksa daha hoşgörülü mü ? Veya zamanın değirmeninde öğütülürken, yiv set kalmayınca sessiz çığlıkların altında isyanlar mı var yoksa boşvermişlikler mi ?
Herneyse ! Her şey bir yana zaman akıp gidiyor ve dur demek kolay değil. Bu nedenle tek korktuğum şey, herkesin benim gibi düşündüğü bir konuda, bir zamanda, bir mekanda hata yapmak. Ötesi hikaye. Yazıma eklediğim filmdeki küçük bir hatayı gördüğüm halde düzeltmek istemiyor canım. “Copculaştırmak / Zor Zenaat” çerçevesinde ilk adım olarak görselleştirdiğim rahmetli annem ve babam için evlilik tarihini ~1935 yazmak isterken 1925 yazmışım. Gördüm. Aldırış etmedim. Bazen bilerek bir hata yapıyorum ki belki bir geribildirim gelir diye bekliyorum. İkinci “Copculaştırma” nın 1965 yılındaki öncül ve ardılları ayrı bir yazı konusu olur. Oluşumundaki anahtar sözcükler: “Minnet, Sabır ve Öğrenme ile Uyum Hevesi“dir. Hayatı öğrenmektir. Zorluklarla, azlıklarla baş etmeyi öğrenmektir. Sütçünün tebeşirini öğrenmektir. Öğrenirken üremektir. Ürerken keyfin zirvesini yaşamaktır. Evlilikte “Üçüncü Masumiyet“i yaşamaktır; oluşturup yaşatmaktır. “Zor Zenaat“ın verimliliğinde 05071966 > 28041969 > 24061981 in üçünü de Tepecik 1159 sokak no 27 nin üst katındaki aynı odada zafer çığlıklarının korkulu sevinçleriyle yaşamaktır. Ne günlerdi Allah’ım ! Şimdi şükür ve şükranla anmak çok güzel. İşte onlardan üçüncüsü olan küçük oğlum Kerem’in bugün yaş günüdür. Kırka bir kala defalarca kullandığım paneldeki sözleri benim için “Başarının Anahtarı”dır. Bu nedenle “Copculaştırmanın İlk Adımı: Yola çıkarken kendini sorgulamayı bilmektir”. Uykusuz gecelere hazır olmaktır. Uykusuz gecelerden keyif alabilme yetkinliğine sahip olmaktır. Uykusuz gecelerin öğretileri için istekli, hevesli, heyecanlı olmaktır. Elinden pusulayı düşürmemektir. Doğru yönü, gerçek kuzey ilkeleri ile korumaktır. Bastığın yerleri bilmek, eylemle söylemi bütünleştirmektir Copculaştırmak.
Kerem’in dediği gibi “Copculaştırmak GAT Dünyası”na inanmaktır. Bunun için “dengeyi bulmak, korumak ve sürdürmektir Copculaştırmak”. Bu nedenle “Zor Zenaat” dır. Bu tanımın içinde tecrübe vardır; ustalık vardır ve sanat vardır. Hepsinin bileşkesi ise “Copculaştırırken elindeki eldivenin kadife kadar yumuşak, çelik kadar sert olması” gereğidir. İkisi arasındaki farkı anlamak için bilgelik gerektir. Tecrübe için talebeyken evlenmek, 250 liralık bursu ev idaresi ile eş harçlığı için dengeli paylaştırmak ve ebeveynlerle birlikte aynı çatı altında üç neslin çatışmalarında “sabır ve cesareti” de dengeli kılabilmektir “Zor Zenaat”. Bugün “MEKÜ Dörtlüsü” olarak aktif Copculaştıranlar “Ne için RAW Sorgusu” ile yola çıkanlardır; “MAS Sorgusu” ile “Nasıl” sorusuna doğru yanıtları arayıp bulanlardır ve en önemlisi de “Neden” sorusu için “GAT Sorgusu” ile yaptıklarını, yapabileceklerini, yapmak zorunda olduklarını ve yapmayı istediklerini netleştirip “yönü belirleyenler”dir Copculaştıranlar. Yakın gelecekte “ABİDE Beşlisi“nin erkek kanadı olan “BE İkilisi” ile “AID Üçlüsü ile birlikte “Copculaştırma”yı sürdüreceklerdir.
Daha ne ister insan ? Binlerce şükür. Allah herkese benzer güzellikleri doya doya ve hissederek yaşamayı nasip etsin. Sağlık ve esenlik dileklerimle yolunuz açık ve aydınlık olsun.
Öykücü