“…Parçaların bir araya gelerek oluşturduğu bütün, kendini oluşturan parçalardan farklıdır (H+O=Su; MC+EO+HS+…= ZM68)…; “Gerçekten, biz Ciba olacak gibi görünüyor”. İnşallah salt “süre” ve Ciba’daki yaşamım bu heyecanların gerçekleştiğini görür. Sevgili TA’ın sözlerinde, çaba ve umutlarında, gençliğinde ve gözlerindeki ateşte parlayan bu ışık yaşar; inançların gücü yeter ve görürüz (20.12.1995)…”
Babadan oğula: GAT Dünyasında boşa gitmeyen emekler; ZM68MC ve türevlerini tanımayı tek bir görselde kolaylaştırmak
Merhaba
Bugün gündemimde bir kaç konu içiçe girmiş ve öncelik kavgasındalar. Geçtiğimiz hafta yaşadığımız ekstra sağlık sorunlarını mı sözcüklere yansıtsam; yoksa diyaloglardaki güzellikleri mi ? Öte yandan yazımın başlığı “Hatırlatma Dozu” ile bunları nasıl aynı potada buluşturabileceğim ?
Dağıtmadan devam edebilirsem eğer ZM68 deki son görüşmelerle yola çıkayım. “Muhsin mi ? Özer mi ? Şaka mı ? Yusuf, Abdullah’ı neresinden tanımış ?” bölümlerinden esinlenip yazıma eklediğim videoya gelmeye çalışayım. Bugünden düne bakarken dündeki eski dostları tanımayı nasıl kolaylaştırabilirim ? Yıllar sonra bugün birbirimize tanımaya çalışırken geçmişin belleğimizdeki izleriyle bunu tam beceremiyoruz; ne yapabiliriz ?
Kendimi örnekledim. Ben PPT (Power Point)le bir slayt hazırladım. Slayta bir başlık oluşturdum:
Hatırlatma Dozu (ZM68MNC)
Bu başlık ZM68 in tümü için kullanılabilir. Adımızı, doğum tarihimizi ve kan gruplarımızı yazdım. Evlenme yılımızı ve çocuklarımız ve torunlarımızla “geniş ailemiz“in kaç kişi olduğumuzu “türevlerimiz” olarak belirttim. Örneğin biz Copcular toplam 13 kişiyiz ve “En Küçük Copcu” olmayı “Duru“nun her zaman bir gurur meselesi yaptığını da bu araya sıkıştırıvereyim.
Arşivimden fotoğraflar aradım. İçine fakülte yıllarımdan (1965) bir fotoğrafımızı (Mustafa ve Nezahat) koydum. Bir de güncel (2021) fotoğrafımızı koydum. Bu görseli ZM68WA Grubumuzda paylaşırken animasyon figürleri koymadım. Yazıma eklediğim video için PPT den JPEG yapıp videoya (MP4) çevirirken animasyon kullandım. Bunun için MNC1965 ile MNC2021 i gruplandırarak sahneye çıkmasını istedim. Bundan sonra Copcuların “Y ve Z Kuşağı“nı aile birliklerini sağlayarak gruplandırdım. Üç oğul, üç kız ve beş torunla toplam 13 Copcu’nun görselleriyle “Eski Dostlar (ZM68)“ların tanışmasına kolaylık sağlamak istedim. Grubumda paylaştım. Hemen herkes görselimi sevdi. Övgüler ve tebrikler yazdı. Beklentimi net olarak söylememe rağmen hiçbirisi “ben de isterim” demedi. Belki karar vermek için acele etmemek gerek. Belki özümsemek için zaman vermek gerek. Ancak bence hemen herkes özel bilgilerini paylaşmak istemiyor. Zorla güzellik olmaz. Yanılmış olmayı yeğlerim. Yaptığım aslında bir bakıma “hatırlatma dozu” idi.
Görselime eklediğim bir diğer objeyle biz Copcuların yaşama bakışımızdaki bir ana mesajı vermeye çalıştım: “acta non verba > Laf değil eylem; Bilmek yapabilmektir”.
Bunu vurgulamak için de slaytımın önüne Bonova ZMAEnstitüsündeki “Tulum ve Tulumba” konulu konuşmamın finalini ekledim. Bu eklenti ile “size hiç bir dilek verilmemiştir ki gerçekleştirmek için gerekli olan güç de verilmemiş olsun. Güç sizde. Bu dünya GAT Dünyası…” sözlerimi yeniden vermek istedim. Slaytımın sonuna da Kerem’in “Fark Yaratan Şirketler Paneli“nden değerlendirmesinin sonunu ekledim. Bununla da “hiç bir emeğin boşa gitmediğini ve emeksiz yemek olmadığını” paylaşmak istedim.
Hatırlatma Dozu (MC/TA1995)
Yirmi altı yıl önceydi. Teknikten satışa geçişimin ikinci yılıydı. Ülkesel krizin (1994) ardıllarının etkisi azalmıştı. CG olarak yeniden yükselişe geçmiştik. Mutlu, mesut, bahtiyar yola devam ederken üst yönetimde bir eksiklik dikkati çekiyordu. Allah selamet versin Belçikalı Bay Kroto iyi adamdı, hoş adamdı ama süresi doluyordu. Yakında yurduna dönecekti. Hayali İspanya ile Fransa arasındaki Katalonya’nın Alplerinde bir sosyal sorumluluk çalışması içinde emeklilikti. Öyle de olmuş duyduğuma göre. Bay Kroto gitmeden önce yerine bir Pazarlama Müdürü arıyordu. Bulmuştu: TA. Ben kendisini sevgili Polat’la birlikte Alev’in odasında tanıdım ilk defa. Büyük oğlum yaşındaydı. Genç, uzun boylu, yakışıklı, dinamik, yurt dışı deneyimli, eşi Belçikalı, meslektaş ve gözlerinde bir ışık vardı.
Aralık 1995 in sonlarına doğru İzmir’de bir “Leadership & Coaching” öğrenme ve ustalık yolculuğu içinde buluştuk. Bu yolculuğu Alev’le ikimiz yürütüyorduk. Gala gecesinin ilerleyen saatlerinde (22.30-24.00) otelin lobisinde MC/TA/AK olarak sohbet ediyorduk. Ajandamın o sayfasına yazdıklarım yazımın girişindeki gibi başlıyordu. Tamamını buraya aktarırsam:
“...Gerçekten, biz Ciba olacak gibi görünüyor”. İnşallah salt “süre” ve Ciba’daki yaşamım bu heyecanların gerçekleştiğini görür. Sevgili TA’ın sözlerinde, çaba ve umutlarında, gençliğinde ve gözlerindeki ateşte parlayan bu ışık yaşar; inançlarının gücü yeter ve görürüz. TA’la birlikte olmak, sözlerini duymak beni derecesiz mutlu ediyor. Ayrıca mesleğim adına gurur duyuyorum. EK, VA ve diğerlerinde yargıdan çok salt anılarla yönelmem bile beni bazen mutsuz ediyor. İnşallah sisteme galip gelir insanlara insanca ulaşabilir. Birşeyler düzelir. Buna karşıt güçler hala çok üstün görünüyor. Çarkın dişlerinden TA adına korkuyorum (Korkularım haklı çıktı. Zirvedeyken üç yıl sonra istifa edip ayrıldı. Ancak buna neden olan korktuğum güçler değildi; kendi, kişisel hatasıydı / 1998). İlaçlarıma desteği, eksikliklerimize çözüm arayışı, personeli iyileştirme düşünceleri sanki ütopya gibi geliyor. Duygusallığın yanında acımasız yaptırımlara razıyım (Bu rıza değil midir ki zeytinyağlı bile yola devam ettim / 2004). Bana hayır bile demeyen, beni muhatap almayan, bana sessiz kalana (beni yok sayana) kızgınım. Beni işgören görüp, rakip belleyen, beni müşteri gibi görmeyen, sırça köşklerinden çıkmayan, benden uzak kalmaya özen gösteren çoğunluğun yönetiminde TA’a şans tanımadığım gibi, üzülmekten kendimi alamıyorum. Bu dört günde salt bu beraberliğin hazzı “Smell of Team Work” bana yeter. Yarınlar güzel olsun diyelim. Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler (21.12.1995 00.30)”
Sözün özü; yazmak güzel şey. Bugünden düne bakıp yarın buluştuğumuzda birbirimizi tanımayı kolaylaştırmaya çalışmak güzel bir gayret. Beklentim gerçekleşmese de, örneğim rağbet görmese de hiç bir emek boşa gitmeyecektir. En azından 1945 yılında Soma’da ve 1946 da Alaçatı’da “hoşgeldin bebek” olarak başlayan serüvenin 1965 yılında “Copculaşma” olarak ortak potaya girmesinin unutulmaz hazzı herşeye değer. Bu değer bilme değil midir ki 1966 da Ümitleştiren, 1969 da Eraylaştıran ve 1981 de Keremleştirip Copcuları “EKÜ Trio“ya kavuşturan gözaydınların sonunda, Yenigiller, Demirgiller ve Varolgillerle bugün “@BİDE” ya da “BE AID” beşlisi ile bizi “13COPCU” yapan “Büyük Ailemiz“e şükür ve şükranla yola devam ediyoruz.
Sağlık ve esenlik içinde aydınlık yakın yarınlarda buluşmak umuduyla Çeşme’den selam ve sevgilerimizle.
Öykücü