Yaşam Büfesinde “KÜME Bekçisi”

“… Hafta sonu gölde balık tutan genç bir adamın oltasına her zamankinden farklı türde bir balık takılır. Ayrıca balık konuşmaya başlayınca genç adamın şaşkınlığı iyice artar. Balık “Eğer yaşamama izin verir, tekrar göle dönmemi sağlarsan, üç dileğini yerine getireceğim” der. Şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışan delikanlı, “Sadece üç dilek mi ?” diye sorar. “Anlaşma yapalım, sen benim beş dileğimi yerine getir ben de seni tekrar arzuladığın yaşama göndereyim“. “Kusura bakma dostum” der balık, “Sadece üç dileğini yerine getirebilirim”Eski Romalılar yapım işindeki başarıları nedeniyle kayda değer görülüyorlar. Birçok Roma kemeri hâla ayakta duruyor. İkibin yıldır varlıklarını sürdürmenin temelinde yatan aslında “CEOların Bilgeliği” kitabında DuPond için yazılan öyküyle tam uyuşuyor. Romalıların ilginç bir uygulamaları varmış.Bir kemerin yapımını bitirdiklerinde, sorumlu olan mühendisin, iskele kaldırıldığında kemerin altında durması beklenirmiş. Eğer kemer dayanıklı olmamışsa bunu ilk öğrenecek olan kendisi olurmuş…”

Merhaba

Ekimin ikinci pazarı sanki yazdan kalma bir gün. Dün deniz de öyleydi. Hem suyun içi hem de sudan çıkınca hava ılıktı; ürpetmiyordu. Elimdeki “su terazisi” kitabının anlatımları daha çok ülkelerdeki obezitenin toplumlarındaki eşitsizlik oranlarıyla ilintisini açıklıyordu. Güzel anlatımlardı. Bayrama iki kala binlerce şükür. KÜME’giller sağlıkla ve keyifle ustalık yolculuklarını sürdürüyorlar. Bugün Eray bir kongre için Fransa (Lyon) da. Ümit, Pakistan yorgunluklarını gidermek için Marmara’nın güney sahilinde Güzelyalı’da tüm ailesiyle keyifli bir bayram geçirecek. Bunun için tüm KÜMEgiller olarak özlemle duacıyız. Belki de yakın yarınlarda KÜMEgiller OBA’larında buluşurlar ve biz de “KÜME Bekçisi” olarak yeni rolümüzde nice güzelliklere tanık oluruz; yoldaş oluruz. Yetmişe doğru bu hayaller heyecan verici ve hayallerimizi TOMBUL‘laştırdığımızda her şey daha bir fazla haz verici olacaktır. Buna inanıyorum; hem de tüm kalbimle. Yeter ki hakedilmiş olsun ve hayrımıza olsun.

KÜME Bekçiliği nasıl bir iştir ?

Sorunun yanıtını bilmiyorum. Kendime bu rolü seçtim. Aslında bu soruyu sorup da yanıt aramadan içten gelen sesi dinlemek yolu ve sabrı bana, 2005 yılı Mayıs ayında Paris’in doksan kilometre kuzeyindeki bir şatonun adeta Ekvator ormanları gibi ulu ağaçların arasında “Intuation Walk” dedikleri “Sezgi Yürüyüşü” ne çıktığımın temel öğretilerinden biri olarak zenginleştirdi ustalık yolculuklarımı. Çok sevmiştim o öğrenme yolculuğunu. “İyiden Mükemmel” e temel kavramıyla “Jim Amcanın kitabını oku da gel” deseler de ve benim için o kısa sürede okuyup anlamak, özümseyip içselleştirmek öyle pek kolay olmasa da kimi “short-cut”larla “beşinci düzey liderlik” anlayışı ve CCL in 14 kitapçığının öğretisiyle belki de herkesten çok benim ruhuma işlemişti içine “omurga” yerleştirilmiş “çerçeve“nin dört yönündeki dört düşünce ve uyarı. O uyarı levhalarında şunlar yazılıydı:

1.Yönü belirle: Neredesin ve nereye gidiyorsun ?

2.Sonuçlarla yönet ya da sonuçları yönet :Ölçemezsen yönetemezsin. O halde SSTC yi aklından çıkarma; SMART’ik ol.

3.Üst sınırı oluştur: Kapasitenin ve kapabilitenin sınırlarını bil; kendini bil; önce”Lead Yourself/Kendini yönet” ve ancak bundan sonra

4.Potansiyeli açığa çıkar: Bak o zaman neler olacak; yeter ki iste; isteğini gerçekleştirecek bilgi ve beceri ile kendini donat.

Gelelim KÜME Bekçiliğine. Yetmişe doğru belki de en fazla haz duyacağım bir rol, bir görev, bir rehberlik konusu olacak. Bugün 13 COPCU’nun odağında yer alan, Netdirekt’te uykusuz gecelerin, Pakistan’da çekilenlerin ve profesör olup da Fransa’da sahneye çıkışların hemen hepsinin ortak noktasında “ABİDE“miz var. Hele bunlardan genç erkeklerin “teen”leştikleri bu günlerin hemen yarınlarında “CORE” daki “KÜME”nin bekçiliği daha bir fazla önem kazanacaktır. Her ne kadar ABİDE‘nin “İ”siyle 2013 yazında gelişen “iş odaklı ilişkiler“in somut izdüşümlerinde ister NLMKS örneği olsun, ister MIND görselleri olsun konu “CORE” un “REsidence” kısmının temel etkisi “ilişki yönetimi becerileri“nin “hesap verilebilirlik” kriteriyle adım adım eyleme geçirmek olacaktır. Şimdilik anlatması ve kabullenilmesi zor olacaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken sözcük “İkna/Persuation” değildir. Çünkü “ikna” da “kabul etmek” vardır “razı olmak” vardır. Ancak “inanmak” yoktur; ya da “inanmak” zorunlu değildir. Bu nedenle bizim “KÜME Bekçiliği” görevinde CORE çatısında “OBA” yı gerçekleştirmede ABİDE’nin güne hazırlanmasına katkıda bulunabileceksek bunda “inanmak/convince” esas olacaktır. Bu nedenle “KÜME Bekçiliği” aslında CORE‘un “Liderlik Modeli” olacaktır. Bugün ilk adım olarak kendini KÜME Bekçiliğine adayan ya da atayan “Mustafa” yerine yarın KÜME’nin eski ve/veya yeni bireylerinden bir “Moderatör” seçilince yine KÜME konsepti sürer gider. Bunun pek çok etkisi olacaktır; esasen güçlü olan ilişkileri daha da güçlendirmeye.

KÜME Bekçiliği ile yazımın girişindeki iki öykünün ne ilintisi var ?

Belki de yok (gibi gelebilir size). Aranırsa bulunur. Örneğin kemer sağlamsa yerine KÜME sağlam mı acep benzeri bir test olabilir gönüllü KÜME Bekçiliğine soyunmak. Ya da 6300/3 yerine “5 isterim” diye diretmemek ve fırsatı iyi değerlendirmek de mavili öykünün ana mesajıyla bütünleşebilir KÜME Bekçiliği. “KÜME” sözcüğünün kendisi düşüncelerimi alıp götürdü 1994 yılında bölge müdürü olarak sahneye çıkışımdaki sunumumda yer alan formüllere. Altmışlı yıllarda (1960-63) İzmir Atatürk Lisesi’nde üç yıl rahmetli Kroş (Lütfü Türkeli)‘tan aldığım matematik derslerinde aritmektik, geometri ve cebir derslerini anımsıyorum da bizim zamanımızda “ise”lerle, eşitliklerle, büyük/küçük işaretleriyle yazılan “küme yaklaşım“lı hesaplar, problem çözmeler, akıl yürütmeli mantıklı matematik yoktu. Bu nedenle 1994 sonbaharında (19 yıl önce bugünlerde) yıllık toplantıya hazırlık yaparken KÜME’li Kerem‘den KÜME için yardım almıştım. Asetata elimde yazıp çizdiğim formüllerle de “pull/push dengesi“ne dikkat çeken “satış destek eylemleri”ni gruba anlatmaya çalışmıştım. Hatta aynı sunumu bir de “Pretty Woman” filminden bir mesaj aktararak daha da akılda kalıcı kılmaya destek olmuştum. R.Gere, fahişe rolündeki J.Roberts’a aynen şöyle diyordu: “Operaya ilk defa gidenler ya severler ya nefret ederler. Severlerse hep giderler. Sevmezlerse, farkı anlarlar ama asla ruhlarından içeri girmez”. Önemli olan ruhunuzdan içeri girmesi. KÜME Bekçiliği benim ruhuma işlerken KÜME’nin bireylerinin ve etki alanlarındaki yandaşlarının ruhlarından içeri girmezse belki zorlamayla sadece KÜME’nin “M” si “Mustafa” olduğu süreçte laf olsun diye başlar ve belki sürer sonrasında yok olur. Ama severlerse ve ruhlardan içeri girerse KÜME Bekçiliği, gerçek anlamda, nesillere aktarılan bir “CORE” oluşumuna özellikle yaşlılık sürecinde yük olmadan rahat edebilmek adına sadece bizim nesle değil bugün elliye doğru giden onların generasyonuna da pek çok faydanın ilk adımlarının seslerini duyabilirler. Neden olmasın ?

Peki KÜME Bekçliğimi onaylayacaklar mı ?

Kuşkum yok. Fazla uzağa gitmeden ilk yanıtlara (Top of Mind) bakalım.

“… Ancak en küçük bir şüphen dahi varsa boş ver gitsin, aile içerisinde bir tatsızlık çıkmasın. Hem ….durumu hassas hem de ….. herhangi bir gücü yok. Bu harekete değer mi ? İyi hesaplamak lazım. Sen doğrusunu daha iyi bilirsin. Sevgiyle öpüyorum...” diye baştan temkinli yaklaşıyor KÜME’nin elliye yaklaşan “Ü” büyük abisi:

“…siz ne uygun gorurseniz varim. Sadece ne yapmam gerektigini benimle paylasin. Ev, arsa ya da neyse planlanan hepsine varim., gucumun yettigince…KÜME’nin “E” akademik abisi ;

“…Biz ortaklığın sermaye kısmında olalım , sen iş gücü kısmında . Masraflar konusunda bizi bilgilendirdikten sonra hepimiz payımıza düşen bedelleri sana gönderelim . Her şey yolunda olup arsayı üzerimize alabilirsek de , yine bir program ile Pınar ablamın mimarı katkılarını kullanarak 3 kardeşin problemsiz kalabileceği gerekirse MNC ‘nin kış aylarında şu anki evlerinden daha konforlu kalabileceği bir evimiz olsun ... KÜME’nin “K” küçük kardeşi 

“… Süper , süper , süper . Hadi hemen yapalım :)...” KÜME’nin “K” sı

“…Acayip heyecan verici. Umarim bunu gerceklestirebilecek sansa, ekonomik guce ve sabira sahip oluruz. Haydi hayirlisi...” KÜME’nin “K” sı

O halde… KÜME Bekçiliği kemeri altında durulur. Bu yapı sağlam kurulur. Yazımın mavili öyküsüne gelince balığın üç dileğine razı olup yola hemen koyulur KÜME Bekçileri.

“… Hafta sonu gölde balık tutan genç bir adamın oltasına her zamankinden farklı türde bir balık takılır. Ayrıca balık konuşmaya başlayınca genç adamın şaşkınlığı iyice artar. Balık “Eğer yaşamama izin verir, tekrar göle dönmemi sağlarsan, üç dileğini yerine getireceğim” der. Şaşkınlığını üzerinden atmaya çalışan delikanlı, “Sadece üç dilek mi ?” diye sorar. “Anlaşma yapalım, sen benim beş dileğimi yerine getir ben de seni tekrar arzuladığın yaşama göndereyim“. “Kusura bakma dostum” der balık, “Sadece üç dileğini yerine getirebilirim”. Genç adam anlaşma yapmakta ısrarlıdır. Ancak dilek sayısını artırmaya çalışır. “Pekala” der “Madem ki beş dileğimi yerine getiremiyorsun dört olsun öyleyse“. Balık bu defa bitkin ve cılız bir sesle konuşur: “Üç dilek başka yok“. Bu kez genç adam düşünmeye başlar, üç dilek mi tutmalı yoksa dörtte ısrarcı mı olmalı, gölde başka konuşan balık varsa onları da yakalayıp dilek sayısını mı artırmalı ? Nihayet genç adam kararını verir : “Peki sen kazandın konuşan balık, üç dilek tutmayı kabul ediyorum”. Fakat onun bu sözlerine balık karşılık vermez. Genç adam sepete baktığında geç kaldığını ve balığın çoktan yaşamını yitirdiğini görür…”

Bu öykü bana 2001 yılında ikinci global birleşme ile motivasyon dibe vurduğumuzda, çaresizliği yaşayan İstanbul yönetici ekibinin yaklaşık yüzbin dolar harcayarak Antalya’da yaptıkları çırpınış toplantısını, paintball ile en çok vurdukları genel müdürün isyanlarını, kimsenin tam olarak söyleyemediği duvarlara asılı mişyon bildirgesinden dolayı suratı asılan insan kaynaklarını müdürünü anımsattı. Adeta cami duvarı sendromu ile gidişe rızanın göstergesi olan dansöze para yapıştırma anında boşluğunu yakalayıp da “DOD / Do Or Die: Yap ya da Öl” mesajı ile sahneye çıkışımı bir gece önceden garantiye almıştım. Bu ekstra olgu için toplanmış valizlerin yeniden açılışı ve toplantı salonuna geri dönüşü, yüzlerdeki kızgınlıkları unutamıyorum. Soyadımdan akrostiş yapmıştım. “COPCU” nun ilk “C”sinin karşılığı olarak “Creativity/Yaratıcılık” la fark yaratmak, kendi kulvarını oluşturmak, rekabet üstü olmak adına pazarın yıkıcı ve kriz koşullarında adanmaya dikkat çekebilmek için “dağı delen karınca” fıkrasını anlatarak sözlerime başlamıştım. Bugün de geçerli aynı kısa öykünün ana mesajı. Bugün hem CINOS’un yeni sürecinde (Aykut yolcu; fabrika yok; satış ekibi yeni oluşumda ne kadar motive !!!) hem de bayram sonrası “Sunucu Optimizasyonu” çerçevesinde aylık toplantımızı yapacağımız Netdirekt’te geçerli adanmışlık. KÜME Bekçiliğinin temel dayanağı da adanmışlık. Sözlerime soyadımın ikinci harfinin karşılığı olarak “Opportunity / Fırsat” olarak devam ederken de “cama konan kırlangıç” öyküsünü anlatmıştım. Oradaki mesaj da aynı bu yazımın başındaki gibi “fırsatlar kapıyı tıklatır; duymaya hazır ol” benzeriydi. Soyadımın üçüncü harfinin karşılığı olan “Performance” ya da “Productivity” için de “Spartaküs Sendromu” öyküsünü dillendirmiştim. Grupta hanımlar, hem de İstanbul aristokrasisindeki egemen olan ciddiyete sahip hanımlar olunca peşinen özür dilesem de, izinlerini almış olsam da öyküyü özgün diliyle anlatmak biraz tedirgin edici olmuştu. Buna razıydım. Yeter ki durmasınlar, sürekli eylemde olsunlar, birleşmenin etkileriyle olmak ya da olmamak yerine yüzüncü kadının üstünde de performans göstersinler, gölge etkisi yaratmasınlar uyarısı için bu riski göze almıştım.

Peki şimdi KÜME Bekçiliği beklentim yarınların öne çıkan başka heyecanlarının gölgesinde kalıp da önem ve önceliğini yitirirse ne kadar üzülürüm ? Hiç. Bunda da bir hayır vardır; nasipten gayrisi olmaz. Hiçbir şey göründüğü gibi değildir Hiç bir emek boşa gitmez vb düşüncelere tüm kalbimle inanıp Çeşme’de Mavişehir’de keyifli ve huzurlu beraberlikleri akıl ve beden sağlığı ile sürdürmeye çalışırım.

Nice bayramlara sağlıklı KÜME Bekçilikleri ve aydınlık yol öğretileriyle.

Öykücü