Yaşam Büfesinde “M’est & Rest”

“…Bir gün Calinos öğrencilerinden bir ilaç istedi. Öğrenciler o ilacın delilik için olduğunu söylediler, “siz bilge bir kişisiniz” diye cevap verdiler. Calinos ise o gün bir delinin kendisine yaklaştığını, onu hoş bakışlarla süzdüğünü, ona göz kırpıp üstünü başını yırttığını anlattı. Sonra şöyle açıkladı: “Eğer ben de onun gibi olmasaydım, bende ortak bir yön bulmasaydı, bana yaklaşmazdı. İki kişi bir araya geldi mi aralarında ortak bir yön var demektir.”… Adamın biri dört kişiye para verdi.Bunlardan biri o parayla engura alacağını söyledi. Arap olan ikinci adam “Hayır” dedi “Ben ineb istiyorum.” Üçüncü kişi bir Türktü ve “Ben üzüm isterim” dedi. Dördüncü Rum ise “Bırakın bunları ben istafil istiyorum” dedi…” 

Merhaba

Yaza dönen Nisan 2014 ün ilk pazar gününde MedikalPark (İzmir)’ta çok özel bir odada refakatçı olarak heyecanla, duayla beklerken yazıyorum. Grip, öksürük derken birden değişiveren belirtilerle aniden dün kendimizi sevgili Eray’ın kanatları altında hastanede buluverdik. Yetmişe doğru beklenti dışı oluşumlarda daha bir fazla panik oluyorsak da sevgi dolu desteklerimizin bolluğu dertleri şimdilik hissettirmiyor. Çok şükür.

Yazımın girişindeki iki öykü yine Mesnevi’den ve cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi AKPe‘sine karşı cephe oluştururlar umuduyla sadece “denge” için hayallerime mesaj göndermeye çalışıyorum. Akıllı ya da deli olsunlar bir araya gelip de ortak bir yön bulsunlar istiyorum. Kırmızılı ikinci öykünün çok kısa olan finalinde Mevlana şöyle devam ediyor: “…Böylece kavgaya giriştiler. Eğer orada bir bilge kişi olsaydı, onlara dördünün de istediği şeyin aynı olduğunu, sadece farklı isimlerle söylediklerini anlatırdı...”

Kuşkusuz güncel koşullarda, başta ekonomi olmak üzere global dengelerin güç dışında daha çok (sözde) hukukla kurulduğu bilişim çağında Allah selamet verdin “A.N.Sezer” gibi bir adayın olmasını beklemiyorum. Ancak Ayakkabı Kutusu Perisi taraftarlarının karşısına yukarıdaki dört adamın öyküsünden ders alıp tek bir ortak adayla çıkabilirlerse belki hükümetin başının keyfi kararlarına karşı devletin başı bir denge oluşturabilir. Böylece ulusal çıkarlar için en azından kimi temel konular, özgürlükler, parklar, ağaçlar korunabilir . Sanırım boş bir hayal olmaktan öteye gitmeyecektir. Zaten bunu sağlayacak bir bilge adam olsaydı o zat cumhurbaşkanı adayı olurdu. Mavili birinci öykünün sonuna kısacık bir başka öykü sıkıştırıveren Mevlana şöyle diyor: “Hani bilge bir adam, bir gün bir kargayla bir leyleğin birlikte uçtuklarını görmüş ve çok şaşırmıştı. Aralarındaki ortak yönün ne olduğunu anlamaya çalıştı. Sonunda ikisinin de topal olduğunu gördü…”

Evet sözün özü açık ve net; özerklik için kendi kavgasını sürdüren ve belki de AKPe’ni bile yeğleyen BDP/HDP ikilisiyle MHP nin bir araya gelmeleri ne mümkün ! Topal bile olsalar fark etmez. Bu nedenle önümüzdeki dört ayda bize izlettirecekleri film ne yazık ki sadece bilinen iki adaydan “Ahmet” mi yoksa “Mehmet” mi olacaktır. Araya bir de Ahmet olursa yerine Mehmet mi gelsin yoksa çok daha ala birisi mi olur senaryolarıyla yaz rehaveti içinde ve belki de sahil kesiminde tatili bırakıp gelmek zor olacak “kim olursa olsun; fark etmez” yaklaşımı ile AKPe’nin işi daha da kolaylaşacaktır.

İki gün önce, artık siyasetin tortularından kurtulmaya çalışıp elli yıl önceye gidip “Portofino” anılarıma değinmiştim. İki hafta önce “M’est” leşmenin keyfindeydik. Keyfimiz yerindeydi. Gurur duyuyorduk. Video karelerine baktığımda “Rest of the D-Sisters & Brothers: 3N” diye bir alt yazı yazmıştım montaj filmimde; arkasına da “never be alone” müziğini eklemiştim. İşte böyle sağlıkla, keyifle “M’est&Rest” derken dün kendimizi MedikalPark’ta bulduk. Ziyaret yasak. Telefonla geçmiş olsun dileklerini ileten tüm dostlarımıza teşekkür ediyoruz.

Aydınlık yollardaki serüvenlerinizin hep sağlıkla, keyifle geçmesi dileklerimle.

Öykücü