Yaşam Büfesinde “Ekstraordinaryus”

“… Hâla tam olarak anlamıyorum ama artık doğru soruları sorabiliyorum…SSTC/Soru Sorarak Tabiiki Canım...Kendine verdiğin sözleri yerine getirmen için sana nasıl destek olabilirim ?… Çocukların okula soru işareti olarak girip de nokta olarak çıkmasından şikayetçiyim…Güzellik aynada kendini süzen sonsuzluktur. Ama sen, hem sonsuzluksun hem de ayna…Aydınlama öğrencisi sosisli sandviç tezgahına yaklaşmış. Satıcı ona “Ne alırsınız ?” diye sormuş: “Yap bir tane, içinde herşey olsun” demiş öğrenci…”

Merhaba

Dün MAY14MOTES2 aylık toplantısını yaptıktan sonra bugün Çeşme’deyim. Hava iyiden yaza döndü. Adada yürüyüş bay/Bayan Ersoy’un deyimiyle “fevkaladenin fevkinde” idi. Çok şükür. Yarın steroidli günlerin de sonuncusu olacak inşallah. Sevgili profesörümüz “MESTERAY (ME)“, Serkan hocadan randevumuzu alırsa Pazartesi İzmir’de olacağız. Belki de o günün akşam üzerinde “Eski Dostlar” sitesinde Sevgili Alev-Fatoş’a gideceğiz. Onların Mayıs İtalya seyahati öncesinde belki de Premier’li güzel bir akşam üzeri yaşayacağız. Nasipse. Herşey nasip meselesi. Yetmişe az kalan küçcük bir hatanın, ihmalin bedeli ağır olabiliyor. Bunu sağlık olarak yaşayınca korkularımız daha bir katlanıyor. Dualarımız daha bir artıyor. Herşey dengesini buluyor. Almak istiyorsan önce veriyorsun hem de gönülden. Hiç bir emek boşa gitmiyor. Dün gördüm ki NETKEREM(NK) sağlık için yeni bir gayret içine girmiş. Sevgili Zeynep de destek olma çabasında. Allah emeklerini boşa çıkarmasın; inançlarını güçlü kılsın ve yollarını hep aydınlık etsin. Gördüklerim umutlarımı artırdı. Yazımın girişindeki yeşilli cümleyi yazdım. “Dehanızı Seçin” kitabı ve Gandhi‘nin öyküsünü anımsadım. Hani şeker yiyen çocuk için yardım isteyen anneye “üç hafta sonra gel” deyişini anımsadım. Daha sonra kitabın Gandhi’ye ait eşinin mercimek konusundaki desteklerini gördüm. Uzaklara bakmaktan vaz geçtim. Özüme baktım ve N-ITP iyileşme sürecinde ikimiz birlikte tuz yemekten tümüyle uzaklaşmamızın günlük yaşamda doğal olarak yer bulmasını düşündüm. Herşey birlikte güzel; tuzlu ya da tuzsuz. Tam bunları yazarken NK telefon etti. Bir haftada beş kilo vermiş olması ve onu (bizi) korkutan sınır değerinin altına inmesi benim/bizim için günün müjdesi oldu. Aferin.

Giriş kısmının mavili, ilk cümlesi “Profesyonel Akıl” başlıklı güncel bir makaleden alıntıdır ve yazımın konu başlığı olan “ekstraordinaryus” da aynı yerden benzer amaçlıdır. Yerim yeterse o yazıdan yedi profesyonel akıldan konu edeceğim. Internete “ekstraordinaryus” sözcüğünü girince hayret verici bir kişi ve ayıplı yorumlar çıkıyor: “Dağların arasında s…. giden bir patika var. Onu da biliyor mu acaba ?” gibi.  Amacım bu değil. Amacım gerçekten de “ekstra”sını yeni duyduğum bu ünvanın Zürich Üniversitesi tarafından “hayat boyu ders verme yetkisi“ni ifade eden “VeniaLegend” ünvanı ile onurlandırılan 52 yaşındaki Prof. Cezmi Akdiş‘e 2006 da SIAF’a direktör seçip “ekstraordinaryus” ünvanını alması beni çok etkilediği için dikkat çekmek istedim. Bay Akdiş’in kariyer yolculuğuna baktığımda farma bölümünde de olsa CINOS’un ilk iki evresinde aynı kurumun global çatısı altında olduğumuzu görünce algıda seçiciliğim şekillenmiş oldu. Buraya yönelince Prof. Akdiş’le birlikte aynı çerçeve içinde diğer altı profesyonel akılla da ilintim oluşuverdi. Bunlardan birisi de Prof.Mehmet Sarıkaya oldu. Şu sözleri yazımın oluşumuna yol açtı: “… Tabiatın nasıl yaptığını anlamazsanız, bilemezsiniz… Bilmem gereken her şey oradaydı…Hâla tam olarak anlamıyorum ama artık doğru soruları sorabiliyorum.” Ne büyük bir erdemdir, doğru soruları sorabilmek. Cevap, doğru soru sorulduğunda önemlidir, anlamlıdır. Biz sevgili Günay’ın 2006 da Çanakkale’de bi güzel uydurduğu “Soru Sorarak Tabiiki Canım” sözleri “SSTC Ustalık Yolcuğumuz“a kattığı çok güzel bir anıydı. İlk adımda çok soru sormalarını isteriz öğrenme yolculuğundaki yol arkadaşlarımıza. Daha sonra hedef veririz. Hedefimizde hem nicel hem de nitel alt değerler, çıtanın yüksekliği oluşur. Ertesi gün soruların bizi adım adım amaca götüren ve olumlu olmalarını isteriz. İzleme çalıştaylarını yapabilirsek daha sonraki yolculuklarda SPIN Tekniği ile soruların sayılarını, “Durum/ Sorun/ Uygulama/ İhtiyaç” sıralamasına göre uygulanmasını isteriz. Demem o ki “doğru soruları, doğru zamanda, doğru şekilde” sorabilmek sabır isteyen ve “Kaizen” e göre ömür boyu süren bir süreçtir. Tercih meselesi. Her şey sizi ellerinizde. İsterseniz olabilir; istemezseniz kesin olmaz. İste ve altını, arkasını, içini bilgi ve beceri ile doldur. Bu nedenle “Klasik SSTC ” nin beş alt versiyonu vardır ve hepsi de “…Trained Competence” olarak başlar. Yani sizde doğuştan var olan yetkinlikleriniz vardır. Mutlaka vardır. Bunların farkına varın (awaeking/uynama) ve geliştirin. Önce kendinize liderlik edin. Yeter ki siz isteyin, hazır olun; biz yanınızdayız. Destek oluruz. Bizim ustalık yolculuğu beraberliklerimizin temel felsefesi “acta non verba/laf değil eylem ya da bilmek yapabilmek“dir. Bizim yolculuğumuza katılanlar soru işaretiyle başlayıp nokta olarak sonlandırmazlar. Bizimle yola nokta, virgül ya da noktalı virgül veya ünlem olarak başlayanlar, kendilerine “strateji tuvali” ile (VIP-ERIC) söz verenler soru işareti olarak yollarına devam ederler.

Yazımın girişindeki morlu son cümleler Halil Cibran‘dan alıntıdır. Onun dediği gibi sonsuzluğu, güzelliği ve aynayı kendinizde görebilmek için “dehanızı seçin” kitabında Prof. Gelb‘in ele aldığı on dehadan /dahiden birini, ikisini ya da hepsini inceleyin ve kendinizle yüzleşin. Hele bir de yetmişe az kaldıysa Antalya’nın güzelliklerindeki Amcaoğu İsmail ile Florida-Key West‘teki güzelliklere Kanada’da çekilen cefalarla erişen Amcaoğlu Sam(leşen Şükrü) arasında din odaklı görüş alış verişine ortak olmaktan haz alsam da okuduklarım (bağışlasın beni) ruhumdan içeri girmiyor. Özüme, yakın çevreme, odak noktama ve etki alanıma fayda sağlayacak “acta non verba“lar içindeyim. Gücüm azalıyor; enerjimi (bir kez daha hoş görüle) gereksizlere ayıramıyorum. Ne aklım ne yüreğim ne de ruhum böyle bir yönelişte değil. Rahmetli annem tarikattandı ve Yunus Emre hoşgörüsü (dikenler arasında yaratılan güle şükür) ile aşıladıklarına uymaya, rol model olmaya çalıştım. Sanırım (X Kuşağı) olarak Musto-Nezuş olarak olduk da. Bugün C13 beraberliklerimizi “Yeni/Demir/Varol” Ailelerinden bize katılan kızlarımızla “Copculaşmak” dediğimiz gelişim, değişim ve dönüşümlerle sabırla yoğrulmuş sevgiyi ve hoşgörüyü günlük yaşamımıza yerleştirmiş olmakla gurur duyuyoruz ve asıl önemlisi gittikçe artan dualarımızla “şükran”larımızı her nefes alışta sunmaya gayret ediyoruz. Binlerce şükür. Daha ne ister insan. Bu nedenle Floridalı Amcaoğlunun haklı sorularına (Amerikadan verilen fetvalar gibi) hak veriyorum ama kafayı takmıyorum; çerçeveme de almıyorum (özür dilerim).

Dünden önceki akşam NK yine eve gelmedi; gelemedi. SEK ikilisi olarak bir krizi yönetmek için NKS yapısında sabahladılar. Tıpkı N-ITP oluşumu gibi, tıpkı kendi trombositlerini yabancı gibi görüp yemek gibi tıpkı virüs gibi elli bin IP lerini yabancı gibi görüp de kendi IP lerine saldıran yeni bir saldırı örneğini becerileriyle alt ettiler. Helal olsun onlara. Dün MAY14MOTES2 öncesi koridorda gelenlere “hoşgeldiniz” derken onlara sordum “Bu krizi yaşamak, yönetmek size ne öğretti ?“. Sözleri bir yana gözlerinde en küçük bir bıkkınlık yoktu; yorgunluk yoktu. Beklenmeyen şeydir kriz ve biz “krizi hazırlıklı olun” deriz. Ancak eşyanın doğasında “beklenmeyen” olunca neye, nasıl hazır olacaksınız ki ! “Trafik pek etklenmedi” deyişlerine bakınca da krizin “itibar” bacağına bakınca bu kez bir sıkıntı yok gibi geldi bana. Dün Çeşme’den MAY14MOTES2 için Netdirekt’e giderken yanımda 10 kitap götürdüm, Çeşme-Çatıdan seçmece. Bunlardan onucusuna bu kez de kıyamadım. Prof.Gelb’in “Dehanızı seçin” kitabını yeniden yanımda Çeşme’ye getirdim. Onun yerine onucu olarak Prof.S.D.Anna’nın “Tanrılar Okulu”nu götüreceğim Pazartesi günü. Diğer dokuz kitapları Netdirekt kitaplığına bırakırken her biri içi,n bir ppt sayfası hazırladım. Onları da burada paylaşmak istiyorum. Ne işe yarayacaksa !

Öğrenme ve ustalık yolculuklarınızın ömür boyu, kitapların yoldaşlığında hep aydınlık yollarda sürmesi dileklerimle.

Öykücü