“…Yaşlı kızılderelinin çadırının önünde hep iki köpek vardı. Biri siyah diğeri beyazdı. Sürekli olarak birbirleriyle kavga ederlerdi. Yaşlı kızıldereli her ikisini de beslerdi. Bir gün küçük torunu dedesine sordu: “Neden iki köpek ? Neden biri siyah diğeri beyaz ? Neden ikisini de besliyorsun ? ve neden durmadan kavga ediyorlar ?” Yaşlı kızıldereli cevap verdi: “Biri kötülük, diğeri iyilik” Torun bir soru daha sordu: “Peki, hangisi galip gelecek ?” Dedenin yanıtı kısa ve netti: “Ben hangisini beslersem !”…”
Masamdaki Çinliler
Merhaba
Bu kısa ve çok anlamlı öyküyü daha önce yazdım. Bugün tekrar yazıyorum. Çünkü gündeme ve aklımın yorgunluklarına tam oturuyor. Aklım yorgun. Aklım iyilikten de kötülükten de yorgun. Aklım çaydan, undan yorgun. Aklım ekranlardan yorgun. Ben onun hain olduğunu görüyorum; hain olduğuna inanıyorum. Ama “hırsıza hırsız” diyemiyorum. Çünkü yorgun aklım korkuyor. Ne zaman ki; “ben de hıyanet ettim” dedi işte o zaman korkularım şekil değiştirdi. Yeni bir oyunun çerçevesi çiziliyor diye denge unsuru olacakların beceriksizliklerinden korkar oldum. Bu korkularla önce 2005 yılın gittim. “Mükemmeli Arayış Sempozyumu“ndan tanıdığım Prof.Muhammed Yunus‘u anımsadım. On iki yıl önce “Hadi bana eyvallah” deme noktasındaki ruh halimi anımsadım. Aynı yılın Şubat ayında TED konuşmacısı Richard St.John’un “Başarının 8 Sırrı” konulu konuşmasını anımsadım (http://www.richardstjohn.com/content/author/fullbio.php?p=2). Richard beyi nasıl bilirsiniz ? Bu sorunun yanıtı, yazar, konuşmacı, araştırmacı ve pazarlama uzmanı olarak geçiyor internet kayıtlarında. Demek ki sözleri işe yarar. Ne demiş Richard bey başarının sırrı çerçevesinde ?
Başarının 8 Sırrından Biri İYİ (GOOD)
Aklım yorgun ve gün geçtikçe yorgunluğu artıyor. Kırılma noktalarım artıyor. Sekiz sırdan biri olan “Persist” ya da “Resist” karşılığı “direncim” düşüyor. Vigorum düşüyor. “Silkin” diyor beni sevenler; denizden çıkan köpek yavrusu gibi silkiniyorum. Ne var ki üzerimdekileri atamıyorum. Çünkü aklım yorgun. Biraz daha geriye bakarak bugüne dönersem neler görürüm ?
Meral’ın İYİ’sinin 8 Bileşeni (ben resmi düzeltemedim)
Seksenli yılların ortalarıydı. Üzerimde kırmızı tulum Koçarlı köylerinde bir ot ilacımız için kahvelerde sohbet ediyordum. Ben bu sohbetlere “nane yağcılık” diyorum. O günlerde koluna taktığı küçük cam camekanlı kutu (sandık, dolap doğru adı her neyse) içinde esanslar, hacı misi ve mide ağrısı için kekik yağı vb ürünler satan seyyar satıcılar olurdu. Bunlar orta yaşın üstünde, çoğu zaman kravat takan belli bir yapıyı simgeleyen kişiler olurdu. Belki hâla vardırlar. Kimileri de şarkı, türkü, mani kitapçıkları satardı. Kahveye girdiklerinde şöyle seslendiklerini anımsıyorum “Nane yağı, kekik yağı, karabaş yağı var. Yağlar elli rastık yirmibeş“. İşte ben de onlar gibiydim. Bugün öğrenme yolculuklarımda aktarmaya çalıştıklarımdan biri olan “AIDA” nın ilk “A” sı “Attention/Dikkat” çekme işini kırmızı tulumla yapıyordum. Beni gören köye maymun gelmiş sanıyordu. İşte o halimle Koçarlı’nın Çakmar’a yakın köylerinden birinde (sanırım Bıyıklı idi) yola yakın bir kahvenin bahçesinde otururken davullu zurnalı bir araç konvoyu geçti; tozu dumana katarak. Hep bir ağızdan şöyle bağırıyorlardı: “Kurtar bizi Baba !” Baba kimdi; bizi kimden kurtaracaktı ?
Netin Öğrenme Yolculuğunda “İkna Ustası” olmak isteyenler için Soruların Gücü
Baba rahmetli Demirel’di. Balmumcu’dan mı yoksa bir diğer yerden salıverilmişti. Umutsuz halkın yine umudu oluyordu. “Romantik (BE)” ve “Klasik (SD)” ikili yine, yeni oyun kurucu rolüne soyunuyorlardı. Bu ikilinin kavgası arasından rahmetli Özal sıyrılıp başa geçiyordu. İşte bu hay huy arasında önce birinci kuşak çatışmasında Demirel/Ecevit; sonra bunların türevlerinden Ecevitgiller kenara çekilip de ikinci kuşak Tansu ve Mesut’un bitmez, tükenmez kavgaları ben dahil pek çoğumuzu Erdoğangillere yöneltti. Denize düşenin sarıldığı yılan gibi olsa da yeni milenyumun ilk yıllarında iyilik/kötülük çatışmasında yanlış kararlar verdik. Bedelini “ben hainim” diyenlere razı olarak mecburen sürdürüyoruz. Şimdi ne olacak ?
Richard beyin “Başarının 8 Sırrı” konuşmasındaki sırlardan birisi: İYİ. İngilizcesi “GOOD”. Diğerlerine bakıyorum ve neler görüyorum ? Partinin adında “Adalet” var; partide, partinin uygulamalarında adalet yok. Partinin adında “hareket “var; partinin hiçbir kararında, hiçbir oluşumunda hareket yok; laf ü güzaftan başka. Partinin adında “halk” var; Ekmeleddin tercihi dahil parti halktan fersah fersah uzak. Bir tek halkların demokrasi sözcükleri eylemlerine uyan parti var; o da demokrasiyi doğru anlayabilmiş değil ve otoriteleri de şimdilerde ortalıkta yok. Kaldık mı; Meral hanımın “İYİ” si ile baş başa…Ya yaşlı kızıldereli gibi beyaz köpeği besleyip iyiliğin, ya da siyah köpeği besleyip kötülüğün galip gelmesine neden olacağız. Parlayan güneş sembollü olan “İYİ” nin de “8 Temel Değeri” dikkat çekiyor. Richard’ın sekizi; Meral’in sekizi ve benim formülümdeki “10S” e eriştiren sekiz girdi. Ortak noktaları nelerdir ?
“İYİ” nin İngilizcesinin “GOOD” oluşuna bakıp da Tanrı’nın adını düşündüm: GOD. Fark Tanrı’dan İyi’ye uzanan yolda bize tanınan ekstra bir “O” yükleme olanağı. Tercih bizim. Sonuç bizim ne yükleyeceğimize bağlı. Lisedeki İngilizce ders kitabından (Gatenby) bir söz anımsıyorum (sanırım William Wordsworth’e aitti / https://www.poets.org/poetsorg/poet/william-wordsworth): “God made the country and men made the town / Tanrı doğayı yarattı, insanlar şehirleri” ve İstanbul’u kim yarattı bilmiyorum ama kim ırzına geçti artık belli. Ben demiyorum; kendisi diyor. Ne var ki, bizde sorumluluk deyince tıpkı bizi kurtarmasını beklediğimiz klasik babanın “Verdiysem ben verdim” diyerek sorumluluk üstlendiği İlksan Davasındaki tutumu gibi. Bizim sorumluluk anlayışımız “responsibility” de kalıyor ve “accountability/hesap verme” aşamasına bir türlü ulaşmıyor. Çünkü yengeç sepetinin kapağı açık olsa da dışarı çıkamıyor içindekiler. Belki Amerikalı Rıza’nın Kasım sonundaki sözleri kimilerini katar katar Katarlı yapar. Neden olmasın ? Katarlanınca katarlanmışlar bizi hangi baba kurtarır ? Bilmiyorum. Ancak Richard beyin sekiz sırra ulaşmak için 10 yıl boyunca 500 ünlü ile yaptığı görüşmelerden kimi sözleri orijinal haliyle vererek yazımı bitirmek istiyorum:
Daimler-Chrysler’de oto tasarımcısı olan Freeman Thomas Richard beye bakın ne söylemiş: ” I’m drieven by my passion / Ben tutkum tarafından sürükleniyorum”. İşte birinci sır olan bu “TUTKU (PASSION)” tam bir baş belası. İnsana hem mevlasını hem de belasını bulduruyor. Tutkulu olunca hem siyah köpek hem beyaz köpek güçleniyor; kavga şiddetleniyor. Belki de tutkunun sonucudur 1725 sokaktaki kavganın sonucunda kol kola olanların düşmanlaştıkları ve ülkenin başına ateş yağdırdıkları. Tutkulu olmalı ama dizginleyip İYİ için sürüklenmeli. İYİgillerin tutkusunu nasıl göreceğiz acep ?
SmartCity Radyo Programcısı Carol Coletta da Richard’ı sevmiş ve şöyle demiş “I would pay some one to do what I do / Yaptığım işi yapabilmek için üstüne para verirdim”. Güzel söze ne denir ? Ben de hep benzerini söylerim “CINOS’taki 24 yıl boyunca hem sevdiğim işi yaptım hem de üstelik bana para verdiler“. Şimdi farklı mı ? NETgillerdeki ışık saçan gençlerin gözlerini gördükçe öğrenme ve ustalık yolculuklarına olan tutkum daha bir artıyor. Soluklanırken öğrendim ki Yunt Kanatları için beşinci defa kurul oluşmuş ve her seferinde altıbin liraya yakın ödeme canımı sıkmıyor desem yalan olur. Bakalım nereye kadar ?
Richard beyin ikinci sırrı “ÇALIŞMAK (WORK)” ve bu konuda Big Cheese (!) ‘in CEO su Rupert Murdoch “It’s all hard work. Nothing comes easily. But I have a lot of fun / Olay çok çalışmak. Hiçbir şey kolay değil. Ama çok eğlendim“. Mutlaka zor dönemleri aşarken Bay Murdoch kaderde varsa düzülmek neye yarar üzülmek (ya da büzülmek) demiş ve bunun adına da eğlence koyup kaçınılmaz tecavüzden keyif almayı öğrenmiştir. Gerçek olan şu ki; hiçbir şey kolay değil ve Kerem’in dediği gibi emeksiz yemek olmuyor; olmuyor. Bu söz üzerine Richard bey çok çalışanlara bir sözcük uydurmuş. Neymiş o sözcük ?
Hani biz “işkolik” deriz ya; Richard bey madem ki bunca çok çalışmanın içinde eğlence var, madem ki yorgun akıllar tutkunun ateşiyle eğlenebiliyor, o halde ben de işkolik demem “İŞKOMİK” derim demiş Richard bey. Daha altı sır var. Bunları sözcük olarak eklediğim görselde görebilirsiniz. Anlatmaya yerim kalmadı. Yazım çok uzadı.
Sözün özü; İYİ için, iyilikler için, bizi kurtaracak baba kalmayınca “ANA” için umutlarımızın boşa gitmemesi için hayırlısı olsun dileklerim ve hak edilmiş beklentilere kavuşmak için dualarımla bundan böyle yollarımızın açık ve aydınlık olmasını, İYİlerle dolmasını diliyorum. Haydi hayırlısı.
Öykücü